Resul Amed
Günümüz toplumsal ve siyasal ortamı, aklın ve mantığın uyum içinde ilerlediği doğrusal düşünce çizgisiyle örtüşmeyen karmaşık bir dönüşümden geçmektedir. Rasyonalite ile bağdaşmayan bu yönelimler, bireyi anonim bir konuma sürüklemekte ve irrasyonel davranış kalıpları, paradoksal biçimde "akıllıca" ya da "doğal" olarak algılanabilmektedir.
Birey, amaç–araç ilişkisinin bilincine varamadığında, zihninde her şeyin doğrusal bir eksende hareket ettiği yanılgısına kapılır. Yaşamı, başka bir kişinin —X bireyinin— bulunduğu uzamsal konum üzerinden anlamlandırmaya çalışır ve "o orada olabiliyorsa, ben de olabilirim" düşüncesine sığınır. Bu yaklaşım, bireyin olmak istediği yer ile olması gereken yer arasındaki ayrımı belirsizleştirir; düşünsel ve ruhsal öncelikleri ters yüz eder.
Ortadoğu coğrafyasında fiziksel ve siyasal yasaların hızla değiştiği bir dönemde, Kürdistan bu dönüşüm çizgilerinin tam orijin noktasında yer almaktadır. Ancak bu orijinin doğal gelişimi, çeşitli dış güçlerin müdahalesiyle bastırılmakta; bu güçler orijine dikey ve yatay eksenlerde nüfuz etmeye çalışmaktadır. Aynı zamanda farklı güç blokları da bu müdahale odaklarını yeniden yönlendirmektedir.
Ne yazık ki bu süreçte, Kürt siyasal alanında varlık gösteren yüzeysel ve sığ düşünsel yaklaşımlar, Kürdistan'ı bir çatışma zeminine dönüştürmekte ve kaybeden tarafı yine biz yapmaktadır. Bu zihniyetin hangi parametrelerde yaşadığı, hangi dinamik doğrultulara sahip olduğu ve hangi içsel güçler tarafından motive edildiği sorgulandığında karşımıza neredeyse boş bir küme çıkmaktadır. Bu anlayışın türevsel bir değeri yoktur; limit davranışları tektir; integral bütünlüğe sahip bir hesap alanı bulunmaz. Dolayısıyla ne akla dayalı bir iç derinliği, ne de uzamsal bir konumlanma yeteneği mevcuttur.
Toplumsal tartışmalarda sıkça dile getirilen "her şeyi belediyeden beklemeyin" yaklaşımı dahi, yanlış bir çerçevede ele alınmaktadır. Değişimin gerçek dinamiği toplumsa, bu dönüşümü somutlaştıran unsur bireysel güç değil, bireylerin oluşturduğu kurumsal güçtür. Kurumsal güç, toplumun iç dinamiklerinin dengeli dağılımı ve yönetimidir; ahlaki–politik toplumun temel bileşim alanıdır. Ancak kimi bireyler belediyeciliği, kapitalist sistemde bir kariyer basamağı olarak görmekte; bu sığ düşünce, boşlukta salınan çekimsiz hareketler üretmektedir.
Duyumlardan ve deneyimlerden bağımsız bir olgu maddi gerçeklik değildir. Bilimsel ve deneysel verilerle doğrulanmayan her bilgi, leer (boş) bilgi niteliği taşır ve anlam ifade etmez. Mevcut sistemin içselleştirdiği sorunlu yapı da bu durumun en belirgin örneğidir. Bu zihniyet ne yargılar ne sorgular; zikzaklar çizerek ilerler ve her şeyi ters yüz eder.
Kürt toplumunun, tarih boyunca birikmiş olan amaçsızlık, araçsızlık ve konumsuzluk üretme döngüsünden kurtulması gerekmektedir. Yaşamın boşluklarında, yerçekimsiz bir düşünsel alanda salınan bu zihniyetlerin aşılması zorunludur. Daha rasyonel, daha mantıksal ve daha bilimsel bir bakış açısı geliştirmek, hem bireysel hem de kolektif bir dönüşümü mümkün kılacaktır. Bu dönüşüm, mantıksal bir evreye yükselerek bağımsız ve özgür bir geleceğin temelini oluşturabilir.