Referandum ve Kemalist "Aydın"

Yilmaz Elçi

Güney Kürdistan siyasi iradesinin 25 Eylül 2017 günü yapılacak bağımsızlık referandumu kararı çeşitli noktalardan gelen olumlu/olumsuz mesajlar ile yoğun olarak tartışıldığı açıktır. Bu mesajların getirdiği tartışmalardan da anlaşılıyor ki destekleyen cephe yani "evet" cephesi her geçen gün daha da genişlerken karşı çıkan yani "hayır" cephesi daha da daralmaktadır. Bu daralma aynı zamanda saldırganlaşmayı ve işin ahlaki boyuttan çıkarak hakaret boyutuna varmasını getiriyor. Hatta "bağımsızlığı çöpe attık" diyenler bu süreçte "bu referandumun engellenememesini ve gelişmesini televizyonlarda kahrolarak izliyorum" diyebilmektedirler. Bu tartışmalara baktığımız da özellikle Mesud Berzani düşmanlığını görmek mümkündür. Çünkü sürece baktığımızda sağda, solda, orta refüjde, durak yerlerinde dolaşan ver bekleyen bütün Kemalistler hep aynı gerekçelerle Mesud Berzani düşmanlığı yapmaktan öteye geçememektedirler. Bu tartışma ve iddialardan da anlaşılıyor ki Mesud Berzani kendisi, ailesi ve giderek aşireti için bağımsız bir devlet kurmanın ilk adımı olarak 25 Eylül 2017 günü yapılacak bir referandum kararı almıştır. Çünkü Mesud Berzani başkanlığında ki mevcut yapı, Mesud Berzani'nin, ailesinin ve aşiretinin ihtiyaçlarını karşılayamamaktaymış.

Dünyanın hemen her yerinde, eğer mevcut yönetim, yönetenlerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyorsa yönetenler, her anlamda ve daima kemer sıkmayı, hak ve özgürlük alanlarını daraltmayı öne çıkarmaktadır. Mesud Berzani liderliğinde ki bu yönetim ise özgürlük alanlarını daraltmak bir yana 100 yıllık hatta 600 yıllık devlet geleneğine sahip olan devletlerin de olduğu bu bölgede demokrasinin en gelişmiş olarak uygulandığı küçük bir coğrafya parçasını yönetmektedir. Ve Mesud Berzani, dört etrafı düşmanla çevrili olan bu parçada uyguladığı geniş demokrasiye rağmen bununla yetinmeyerek Güney Kürdistan denilen bu alanda toplumun daha geniş haklara sahip olması ve Kürdlerin dünya milletleri arasında ki onurlu yerini alması için bağımsız bir devlet istemekte ve bu konuda son derece ısrarlı davranmaktadır. Bu anlamda bağımsız devlet olmaya giden yolda atılan ilk adım olarak Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu yapma kararı aldı. Buna karşı çıkanlar ise bunu, Mesud Berzani'nin ihaneti olarak görecek kadar ileri gitmektedirler. Berzani'nin bağımsız Kürdistan konusunda ki bu ısrarlı tutumuna "bağımsızlık fikrini çöpe attık" diyenler, kurulacak bağımsız Kürdistan'ı "Barzanistan" olarak görenler, "bağımsız bir Kürdistan, Ortadoğu halklarının sırtına saplanmış bir hançer olur" diyenler, "bağımsızlık referandumu TC projesidir" diyenler bir kesim Kürdler karşı çıkmaktadır.

Bu düşünceleri seslendiren Kürdlere inanan ve onlardan cesaret alarak Kürdlere her türlü hakareti hak ve mubah gören bazı Kemalist "aydınlar" da aynı koordinatlarda duruş ortaya koymaktadırlar. Mesela bu Kemalist aydınlardan biri de Hewlér'e gitmeye cesaret edemeyip "küçük jip" sahibi bazı kuzeyli "Kürd" dostları aracılığı ile bir biçimde Süleymaniye'ye giden Celal Başlangıç tır. Süleymaniye'de Kürdlerin ulus devlet sahibi olmalarını ve ulusal demokratik hak ve özgürlük taleplerini dahi ihanet olarak görenlerin yaptıkları "ulusal birlik çalıştayı" toplantılarına katılan Kemalist Celal Başlangıç'ta Berzani'yi ihanetçi olmakla itham edenlerden aldığı cesaret ile bu referanduma "Kürdlerin referandumu değil Berzanilerin referandumu" diyecek kadar ileri gitmektedir. Celal Başlangıç Süleymaniye'de katıldığı bu toplantıdan ve kendisini Süleymaniye'ye davet eden "küçük jip" sahibi dostu Necmettin Salaz'ın referanduma ve bağımsız Kürdistan'a bakışının kilitlendiği "Irak'ın toprak bütünlüğünü" esas alan düşünceler ortaya koymaktadır. Bu toplantı ve bağımsızlık referandumu konusunda dostu Necmettin Salaz'ın düşüncelerini esas alan "izlenimlerini" yazı dizisi olarak yayınlarken, yalan, yanlış ve asılsız iftiralar ile bağımsız Kürdistan ve bağımsızlık için yapılması kararlaştırılan 25 Eylül referandumunun Ortadoğu'da yaratacağı tehlike ve korkuyu seslendirerek sonraki süreçte de bu tutumunu sürdürmektedir. Hatta bu çerçeveden bakıldığında bir anlamda Kürdleri ve Güney Kürdistan siyasi iradesini tehdit etmeyi temel felsefe olarak aldığı açık ortadadır. Gariptir ki bu tehdidi de sömürgeci devletler adına yapmaktadır.

Celal Başlangıç'ın bu yaklaşımı bağımsızlık referandumu ve bağımsız Kürdistan yanlısı Kürdlerden eleştiri, bağımsızlık referandumu ve bağımsız Kürdistan karşıtı Kürdlerden ise destek aldığı gibi bu duruşu onu bazı Kür aydınları arasında biri birlerini tehdit etmelerinin aracı haline bile getirdi. Celal Başlangıç'ın Kürd olması veya olmaması, bunları yazmaya hakkının olması veya olmaması tartışmaları esas olarak Celal Başlangıç ve benzerlerinin niteliğini değiştirmiyor. Kürdistan'ın bağımsızlığı ve bağımsızlık için yapılacak referanduma bakış açısı Celal Başlangıç'ın Kürd olup olmamsı veya bunları söyleme hakkının olup olmaması ile değerlendirilemez. Önemli olan Celal Başlangıç'ın bu düşüncelerini yazarken kendisini Kürd olarak görüp görmemesi ile neye ve kime hizmet ettiği noktasıdır. Celal Başlangıç özel sohbetlerin dışında asla Kürd olduğuna sahip çıkmamış ve bunu yüksek sesle dile getirmemiş bir Kemalist'tir. Yani kısaca söylemek gerekirse yaşamı boyunca Kürd olduğuna sahip çıkmayan hatta Kürdleri lanetleyerek sömürgecilerden itibar görmeye çalışan bir Kemalist'tir. Kürdistan tarihine baktığımız da kendi Kürtlüğüne sahip çıkmayan ve sadece yaşamlarının sonunda Kürd olduklarını söyleyen Kürd katillerinin olduğu da bilinen bir durumdur. Ömrünün sonunda Kürd olduğunu itiraf ederek ölen Kürd katili Kemalist Kürdler olduğu gibi Kürd olduğunu itiraf etmeden kahrından ölen Kürd katilleri de vardır. Bülent Ecevit, Cemal Gürsel, İsmet İnönü gibi Türk devletini yöneten ve ilelebet yaşaması için Kürd katliamlarını bir zat yapan ve yöneten katillerin Kürd olması onların katilliklerini meşru hale getirmiyorsa Celal Başlangıç'ın Kürd olması ona bunları söylemesine veya ırkçı şoven Kemalist olmasına bir haklılık vermez. Vermemelidir.

Celal Başlangıç'ın en çok üzerinde durduğu bölge insanının yoksulaşması ve insanların günde bir öğün dahi yemek yiyemedikleri konusu olmaktadır. Celal Başlangıç, bu "korkunç" durumu dostu Necmettin Salaz üzerinden eleştiri olarak dile getirirken aslında "açlık" sorunu yaşayan bölge insanının karın tokluğundan başka bir şey düşünmeyen yaratıklar olduklarını söyleyerek de hakaret etmektedir. Çünkü bağımsızlık referandumuna karşı çıkarken sanki bölge insanının günde üç öğün yemekten başka hiçbir sorunu ve hiçbir ihtiyacı yokmuş gibi meseleyi karın tokluğu ile değerlendirmesi esas korkunç olan yanını ortaya koymaktadır. Oysa Kürdlerin ulusal demokratik haklarını ret edenlerin "ulusal birlik çalıştayı" toplantısını yaptıkları salonun önünde toplantıya katılanların sahip oldukları ve kullandıkları son model lüks jiplerin büyüklüğünün reklamlarını yaparken oraya kadar kendisinin gitmesini sağlayan dostu Necmettin Salaz'ın jipinin çok küçük kaldığını üzülerek vurgulamaktan da geri durmamaktadır. Şimdi, meseleye bu noktadan baktığımızda bir yandan yoksulluktan ve günde bir öğün dahi yemek yiyemediği için nefesi kokan sivil, yoksul cahil halk, bir yandan da son model lüks jiplerle dolaşarak o açlık ve yoksulluk içinde nefesi kokan halkın kaderini belirlemeye kendilerini yetkili gören göbeklerinin çapı bir metrenin altına düşmeyen siyasi temsilcilerin olduğu bir toplum tablosu görmek çok zor değildir. Bunun aldatma ve aldatılmaktan öte bir anlam ifade etmediği açıktır. Irak federasyonunda Bağdat hükümetinin kendisini "güçlü" his ettiği noktada federasyon gelirlerini paylaşmadığı hatta kestiği ve bundan kaynaklı bir yoksullaşmanın olduğu açıktır. Ancak bu noktayı karın tokluğundan başka bir ihtiyacın olmadığı seviyesine indirgeyen ve bu çerçevede bağımsız Kürdistan'a ve bağımsızlık referandumuna karşı çıkan ve hala "Irak'ın bölünmez bütünlüğünü" Kürdlerin önüne koyan dini, mezhebi, düşüncesi ve etnik kökeni ne olursa olsun ve her kim olursa olsun yaptığı tam bir edepsizliktir. Sahtekârlıktır. Ama buna rağmen Mesud Berzani'nin bağımsız Kürdistan düşüncesi Kürdlerden  %85-90 oranında destek görmektedir. Görecektir. Bazıları bu gelişmeyi televizyonlarda seyrederken kahrolsalar hatta kalp krizi geçirseler de bu böyledir.

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi