Raperin: Cezaevi ölümden önceki bir durak

Basnews’ten Serpil Güneş açık cezaevine alındıktan sonra 1,5 ay izine çıkan sanatçı ile yaşadığı talihsiz dönemi ve cezaevinde yaşadıklarının yanı sıra, önümüzdeki döneme ilişkin planları ve merak edilenleri konuştu.

Kendini müdafaa ederken yaşanan arbedede, bir kişinin ölümüne sebep olduğu için 12,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Kürt sanatçı Raperin, 3 yıl 2 ay sonra ilk defa dışarıya çıktı. Açık cezaevine alındıktan sonra 1,5 ay izine çıkan sanatçı ile yaşadığı talihsiz dönemi ve cezaevinde yaşadıklarının yanı sıra, önümüzdeki döneme ilişkin planları ve merak edilenleri konuştuk.

Müzik öğretmeni, Raperin adıyla tanınan müzisyen Dilek Demir 22 Haziran’da bir süreliğine özgürlüğüne kavuştu. Nisan 2017’den beri tutuklu olan sanatçı Raperin, cezaevinden çıktıktan bir gün sonra memleketi Van’daki ailesinin yanına giderek hasret gideriyor.

Yaşadığı ağır süreçleri ailesi ve hayranlarının desteği ile atlattığını belirten Kürt sanatçı, cezaevindeyken iki Kürt sanatçı dışında kendisine hiçbir sanatçının destek olmamasından dolayı biraz kırgın. Ama hayata yeniden bir başlangıç yapmaya hazır olduğunu belirten Raperin, yaşadığı olaydan ötürü çok ağır bir bedel ödediğini ve hâlâ ödemeye devem ettiğini söylüyor. Cezaevinde dört duvar arasında olmanın çok zor bir durum olduğunu dile getiren sanatçı, cezaevini "ölümden önceki bir durak" olarak tanımlıyor. Kadınlardan beklentisini de dile getiren Raperin, tekrar müziğe dönüp dönmeyeceğini de yanıtlıyor.

Menajeri aracılığıyla kendisine ulaştığımız Raperin, sorularımızı  tüm içtenliği ile yanıtladı. Sözü daha fazla uzatmadan sözü Raperin’e bırakıyoruz.

-Öncelikle geçmiş olsun. 3 yıl aradan sonra ilk defa dışarı çıktınız. Kısa bir süreliğine de olsa dışarıda olmak nasıl bir duygu? Ne hissediyorsunuz?

Serpilciğim merhaba! Teşekkür ederim geçmiş olsun dileklerin için. Ses kaydı çekerek röportaj sorularını yanıtlamayı daha uygun buldum. Ben daha yeni bugün(dün) ailemin yanına gidebildim. Şimdi onlarla biraz vakit geçirmeye çalışıyorum. Bunca zaman sonra dışarda olmak çok güzel. Özgürlük bir kere çok güzel bir duygu. İnsanın kaybetmeden çok anlayabildiği bir şey değil. Birçok şeyde böyledir ya, kaybetmeden anlamayız değerini. Özgürlük de öyle bir şey. Elinin kolunun bağlı olduğu bir yerde yıllarını harcamak ve yapacak çok şeyinin de olmaması kısacası cezaevi çok korkunç bir şey. Allah kimseyi düşürmesin.

Kendimi iyi ve güzel hissediyorum. Zor bir süreçti. Neler, neler yaşadım biliyorsunuz. Ama özgürüm, bu çok güzel bir duygu. Kısa bir süreliğine olması beni de germiyor değil, anın tadını çıkarmaya çalışıyorum ellimden geldiği kadarıyla. Bu sürecin bizim sağlığımız açısında uzamasını da istiyorum, umarım bu izin sürecini daha da uzatırlar diye dua ediyorum. Biraz daha dışarıda kalmış olurum.

-Hayatınızda bir dönüm noktası olan talihsiz bir olay yaşadınız. Ve bu talihsizlikler peşiniz bırakmadı. Bir kadın ve Kürt sanatçı olarak adil bir yargılanmadan geçtiğinizi düşünüyor musunuz?

Sanırım Türkiye’de en adaletsiz yargılananlardan biri de benim. Özellikle “Raperin” kimliğimden dolayı. Medya boyutu daha doğrusu kamuoyu boyutu olduğu için belki baskı altında hissetti yargı. O kadar adaletsiz yargılandım ki! Yani meşru müdafaadan beraat edebilecekken, 12, 5 yıl ceza aldım.

Çok ağır şeyler yaşadım. O süreç bir türlü bitmek bilmedi. Yani insan ister istemez bu nereye kadar devam edecek veya bu böyle mi devam edecek diye düşünmüyor da değil. Ben artık bu talihsizliklerimin bitmesini istiyorum. Yeniden hayata başlamak istiyorum. Umarım iyi bir başlangıç olur.

Hayatımda çok ciddi bir dönüm noktası.  Her şeyiniz varken,bir anda her şeyinizi kaybediyorsunuz. Ve kendinizi dört-duvar arasında kimsesiz, çaresiz bir şekilde buluyorsunuz. Bir de ben gurbette yattım, o da ayrı bir durum. Ailem gidip-gelmeye çalışıyordu, onlar yollarda perişan oluyorlardı. Uzun bir süre onlarla bile irtibat kuramadım. Çok ama çok ciddi sıkıntılar yaşadım.

Biliyorsunuz zaten, çocuğumu kaybetmek, bu konuya girmek istemiyorum ama, o benim kolumu-kanadımı tamamen kıran, tamamen yıkılmama neden olan bir olay oldu. Tedavi görmek zorunda kaldım. Hatta, hâlâ tedavi görüyorum. Çok zor bir süreç. Herşeyiniz varken, herşeyinizi bir anda,  birkaç dakika içinde kaybetmek korkunç bir şey!

-Cezaevindeyken kızınızdan kötü haber aldınız… Çok üzücü bir haberdi. Bu haber size ulaştığında neler hissettiniz, nasıl baş ettiniz bu acı durumla, yaşadıklarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Kızımla ilgili hâla çok fazla konuşamıyorum. Evet bir ölçüde aşmaya çalıştım. Neticede ölüm dediğimiz şey de Allah’tan gelen bir şey. Ben inançlı bir insanım. Kabullendim, yokluğunu kabullendim… (Boğazı düğümleniyor) Çok zor geliyor bana.

Çok fazla da konuşamıyorum bu konuda açıkçası.  Çünkü  tarif edilebilir bir konu değil. Bir tane yani, iki tane de değil ki teselli bulayım ikinciyle ben! Dört duvar arasında ailemi karşımda buldum bir anda. Açık görüş oldu. İşte geldiler bana bu haberi verdiler. Bir düşünün, hayal etmek bile size ne kadar kötü etkilerken, ben orda yıkıldım…

Çok ağır ilaçlar kullandım. Hâlâ kullanıyorum. İlaçlarla sanırım biraz toparlandım, toparlanıyorum. Hayat bu, çok acı ama, başımıza gelebiliyor.Ben zaten bir tek ölüm acısını tatmamıştım, onu da tattım.

Şöyle bir şey oluştu bende, hani  her insanda  ölüm korkusu vardır ya “bir gün öleceğim” gibisinden. Kızıma kavuşma umuduyla yaşıyorum. Umurumda bile değil, şu süreçte Covid-19’dan insanlar korkuyor. Evet ben de elimden geldiğince kendimi koruyorum ama, ölüm korkusu hiç kalmadı bende. Gerçekten ruhumu teslim edebilirim. Çünkü 3 günlük dünya ve bir gün ölüyoruz. Ve günün birinde ben kızıma kavuşacaksam, ölümü dört gözle bekliyorum… Ha önümde uzun bir hayat varsa o da başım gözüm üstüne!

-Yaşadığınız ağır sürece rağmen yılmadınız, dik durmaya çalıştınız. Yaşadığınız olay çok tartışıldı… Sevenleriniz çok üzüldü  ve sosyal medyada gündemleşti. Yanınızda olanlar da oldu yargılayanlar da. Bu süreci yaşarken nasıl tepkiler aldınız? Yaklaşımlar nasıldı?

Ben çok yargılayanlarla karşılaşmadım. İçerdeydim, belki o süreci çok iyi takip edemedim. Ama duydum. On kişiden 7’si desteklediyse 3’ü yargılamıştır. Onu da olayın medyaya çok farklı yansıma şekline veya abartılı, yalan yanlış bilgiler aktarılmasına bağladığım  için normal karşıladım. Bizim insanlarımızın da biraz ahkâm kesme huyu vardır. İnsan başına gelmedikçe, hiçbir şekilde anlayamaz karşıdakinin ne yaşadığını.

“Ailem ve hayranlarım sayesinde ayakta kaldım”

Mektuplar aldım. Ama binlerce mektup aldım. Gerçekten cezaevinin mektup okuma komisyonu bana çalışıyordu diyebilirim. Birçoğu da elime ulaşmamış, öğrendiğim kadarıyla. Ama benim bizzat aldığım tepkiler çok güzeldi. Haklı bir mücadele yürüttüğümün, haksız olmadığımın, isteyerek bilerek yapmadığımın, keyfi yapmadığımın ya da onur kırıcı bir suç işlemediğimin insanlar farkındaydı. Bu bana çok iyi geldi. Ben 3 yıl 2 aylık cezaevi sürecinde ailem ve hayranlarım sayesinde ayakta kaldım.

“Eski Raperin’i özlüyorum…”

Ben cezaevindeyken bana pek olumsuz bir şey yansımadı. Bir tek mektup hatırlıyorum öyle. “İşte ne işin vardı? Gittin böyle şeyler yaptın?” gibisinden. Olabilir ben saygı duyuyorum. İnsanlar öyle de düşünebilir. Belki de doğrudur, yani bilemeyiz. Elbetteki bir hataydı. Ve çok büyük bir hataydı, nelere mal oldu. Ben bunun bedelini çok ağır şekillerde, bir insanın kaldıramayacağı bir  şekilde ödedim. Bir insanın hayatında ödeyebileceği en ağır bedeli ben ödedim. Ne yazık ki, adil yargılanmadığım için, bu süreç hâlâ devam ediyor. Ve ben o bedeli  hâlâ ödüyorum. İnşallah en yakın zamanda biter ve ben de normal hayatıma geri dönerim. Ben sadece tekrar müzik yapmak, konserler verebilmek istiyorum…Eski Raperin’i özlüyorum…

“İki sanatçı dışında hiçbir sanatçı dostumdan destek görmedim”

-Kürt sanatçılardan bu süreçte destek gördünüz mü? Sizinle iletişime geçen sanatçı arkadaşlarınız oldu mu?

Kürt sanatçı dostlarımdan, “dost” diyorum ama biraz da gülümseyerek söylüyorum bunu. Rojin (Ülker) dışında,  dışında kimseden destek görmedim. Bir de Kerem Sevinç var. Kerem benim zaten yıllardır çok sevdiğim bir dostumdur, hiç yalnız bırakmadı, kitaplar yolladı, mektuplar yolladı. Onun yazdığı mektuplar, beni ağlatan mektuplardı ve Kerem benimle birlikte bu süreci yaşadı. Hiçbir zaman unutmayacağım, bu desteğini. Candır, çok severim.

“Rojin çok tepki gösterdi”

Rojinle aslında cezaevi öncesinden pek bir diyalogumuz yoktu. Sanatçılar arası olan standart düzeyde bir diyalogtu. Fakat cezaevine beni görmeye geldiği gün, görüşte benden daha çok ağladı. Ben O’nun o gözyaşlarını hiçbir zaman unutmayacağım. O kadar içtendi, o kadar doğaldı, o kadar samimiydi ki… ve  o süreçte, benim için bir konser vermek istedi. Fakat Bakırköy Cezaevi yönetimi muhtemelen Kürt bir sanatçı olduğum için, kabul etmedi konser teklifini.  Daha doğrusu konser olacaktı, iptal ettiler. Bu da bizim çok ağırımıza gitti. Rojin çok tepki gösterdi.

Yani ne yazık ki, biliyorsunuz adaletsiz bir ülkedeyiz. Deniz Seki için yapılan şeyi, benim için yapılmasına izin vermediler. Orda bir sanatçı muamelesi görmedim hiçbir zaman.(İç çekişler)

Onun dışında bir sanatçı olarak kimse olmadı. Şair  Ataol Behramoğlu sağ olsun, ustamdır benim. Çok güzel şiir kitaplarını yolladı, bana mektuplar yolladı. Yani şeye gerek yok, dürüstçe söylemek gerekirse bunlar dışında bir destek görmedim açıkçası.

-Cezaevi günlerinizden bahseder misiniz bize biraz. Cezaevinde koğuş arkadaşlarınızla iletişiminiz nasıl? Birlikte aktiviteleriniz, paylaşımlarınız oluyor mu? Cezaevinde zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cezaevindeki koğuş arkadaşlarımla aram çok iyi. Çok güzel ilişkiler kurabiliyorum. Zor tabi, öyle bir yerde dostluk bulmak. Az da olsa dostluklar buldum. Tabi ki, sürekli paylaşımlarımız oluyordu. Her konuda. Bir kere birbirinin hayat hikayesini dinleyecek zamanın oluyor. Beraber toplu voleybol oynuyorduk.Müzik dinliyorduk, televizyon izliyorduk. Çalışma imkanı vardı. Ben bir dönem kütüphanede çalıştım. Bana iyi gelen bir süreçti. Zamanın büyük kısmını kitap okuyarak , o koşullar altında olabildiğince spor yaparak, küçücük bir avluda yürüyüş yaparak, müzik dinleyerek, mektuplara cevap vererek(cevap vermediğim hiçbir mektup olmamıştır)  geçirdim. Zamanımı verimli kullanmaya çalıştım.

Koğuş arkadaşlarımdan hâlâ görüştüğüm arkadaşlarım var. Aileleriyle görüştüğüm kişiler var. Gerçek dostlukları aslında orda görüyorsunuz. Birçok insanın gerçek yüzünü orda görüyorsunuz. Bu isterse kardeşiniz olsun, isterse yedi yabancı olsun veya çok değer verdiğiniz bir dostunuz olsun…

“Cezaevi ölümden önceki bir durak”

Cezaevi ölümün bir önceki durağı gibi. Ben bunu her zaman söylüyorum, size betonların arasına gömüyorlar ve kimse duymuyor sesinizi. Çaresiz, hiçbir çıkar yolunuz yok. O Kapılar açılmadığı sürece o yere hapis durumdasınız. Eliniz-kolunuz hiçbir şeye ulaşmıyor. Ben o süreçte gerçek dostlarım kimler veya düşmanlarım kimler? Ben bunları öğrendim çok da yıkılarak öğrendim. Dostlarımı sevinerek öğrendim. Şimdi arayan müzisyen arkadaşlarım oluyor. “Ulaşamadık, o kadar ağır şeyler yaşadın ki ne yazacağımızı bilemedik” diyorlar. Onları da anlamaya çalışıyorum, gerçekten böyle bir psikoloji de var,  ben anlayamam ama anlamaya, onlara da anlam vermeye çalışıyorum elimden geldiğince. İnsanlar gerçekten ne yazacaklarını bilememiş olabilirler. Şimdi mektup çağında da yaşamıyoruz, dijital herşey. Belki beceremiyorlar mektup yazmayı…Ama ben buna rağmen, hiç abartmıyorum binlerce mektup aldım.

-Müzik hayatına hızlı bir giriş yaptınız. Sesiniz ve müziklerinizle geniş bir hayran kitleniz oluştu. Sevenleriniz müziğe devam edip etmeyeceğinizi merak ediyor?

Müzik hayatına hızlı bir giriş mi yaptım?  7-8 yıl oluyor müzik hayatını başlayalı. Bence değil. Belki de geç kalınmış bir başlangıç. Daha genç yaşta müzik hayatına girseydim, daha iyi şeyler olurdu diye düşünüyorum. Son süreçte açık cezaevine geçtim, izinli çıktım yine cezaevine gireceğim. Bir kaç şarkı okumayı planlıyorum. Ama konserlere başlama şansım, imkanım hiç yok. Sanırım 3 ayda bir 1 haftalık izinlerim olacak sadece. O bir haftada konser vermem çok zor, çok emek vermen gereken bir iş müzik.

Ama tabi ki müziğe devam edeceğim. Müzik benim için hava gibi, su gibi…Bırakabileceğim birşey değil kesinlikle.

“Kadın kadının düşmanıdır anlayışı değişmeli”

- Son yaşadığınız olayı düşünme imkanınız oldu mu? Nasıl bir sonuç çıkardınız kendiniz ve kadınlar açısından onlara tavsiyeleriniz var mı?

Kadınlara tavsiyem şöyle; “kadın kadına düşman” deniyor ya, ben bunu gerçekten anlayamıyorum, çözemiyorum. Hiçbir zaman böyle bir karakter olmadım ben. Yani ben eminim ki, ben cezaevine düşünce sevinen kadınlar oldu. Erkekler için ne yazık ki bunu söyleyemiyorum. Ben burada kadın kıskançlığından söz ediyorum. Bu canımı sıkan bir durum ve ben bununla her yerde karşılaştım. Cezaevinde dahi karşılaştım. Açık cezaevinde üniversite okuyordum, okula gidip geliyorum diye kadın memurların onur kırıcı düzeye varan baskıları oldu. “Kadın kadına düşmandır” yaklaşımının değişmesini istiyorum. Erkeklerden olgunluk bekliyoruz, medeniyet bekliyoruz, şiddetten arınsınlar istiyoruz… Ama bunlar bizim için de geçerli şeyler. Neticede ben de bir şiddet kurbanıyım. 

“Kadınlardan destek bekliyorum”

Mesela ben cezaevindeyken çok sayıda mektup aldım. Ama neden mektupların büyük kısmını erkeklerden aldım. Bu beni çok da incitti. Ben daha çok kadınlardan beklerdim. Şimdi bana ulaşan dinleyicilerime bakıyorum, ağırlıkta kadınlar. Bu çok hoşuma gidiyor. Ama böyle sanki kadın-kadını sevmiyor, kadın-kadına destek olmuyor gibi. Bu sanat camiasında bile böyle. Halbuki sanatçı dediğimiz insan,  bir kültürel olgunluğa erişmiş, topluma rol model olması gereken kişidir.  Sanatçılar bile bunu yapıyorsa, toplumda herhangi bir insanın böyle yapması nerdeyse normal gibi bir durum. Ben hâlâ en çok kadınlardan destek bekliyorum.

Kadın kadına sahip çıkmalı, birlik olmalıyız ki hakkımızı savunabilelim. Kendimizi ezdirmeyelim ne erkeğe, ne de kadına.

Zaten biz bir halk olarak ezilmişliğe karşı bir mücadele veriyoruz, ama bu toplum içerisinde kadınların daha fazla ezildiği bir gerçek. Ben bu düzenin bu dengenin değişmesini istiyorum. Başka bir dileğim yok Allah’tan.

 

Röportaj: Serpil Güneş-Basnews

 

 

SÖYLEŞİ Haberleri

Mustafa Aydoğan: Kürt nüfus çoğalıyor, Kürtçe konuşanlar azalıyor
30 yıl sonra tahliye olan Rojbin Perişan: Vazgeçmediğin sürece umut vardır
İstanbul Sözleşmesi, İngiltere’de yürürlüğe girdi
Mücahit Bilici: 'Kürt demokrasisinin de Kürt askeriyesine 'haddini bil' diyebilmesi lâzımdır'
Kürt korkusu Kürtlerle ilgili hak taleplerini güvenlik meselesine indirgiyor