Nesnel bilgi ve Aliza Marcus!

Şeyhmus Özzengin

2011'den bu yana bir „iç savaş"la karşı karşıya olan Surîye, aslında bir bataklığa dönüşmüş durumda. Bir „iktidar" ve bir „diktatör devrrilmesi" ve „demokratik Suriye"nin hedeflendiği iddia edilen bir savaşın; Suriye toprakları üzerinde çikar devletlerin savaştığı bir dünya savaşının, yüzlerce minacik temsilcisinin yarattığı içinden çıkılmaz sorunların yumak yumak yuvarlanarak önümüze geldiği bir alana dönüşmüş durumda.

Müslüman Kardeşler ve ÖSO, El-Nusra, El-Kaide ile başlayan bir muhabettin İŞID ile palazlanan ve bu güçlerin en islamcı fanatiklerininTürkiye destekli besi muamelesiyle; Türkiye'nin bölgenin Güney Batı Kurdistan kısmını işgale yönelmesiyle, yeni hamlelerin tartışılacağı muamma durumunda. Kapıda bir Türk- Kurd savaşının; alanda savaşın gidişatını nasıl değiştireceği önemli bir konu olarak önümüzde duruyor(!)

Türkiye ABD'nin önemli bir NATO ittifakçısı ve bölgedeki müttefiki. Öyle görünüyorki Türkiye, bu süreçte kolay kolay vazgeçilemeyeceği bir devlet. Bu da Güney Battı Kurdistan'da sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır. Çünkü, PYD'nin tekçi-dışlayıcı ve ulusal duruştan yoksun tavrı, Kurdlerin ortak bir duruş göstermesini zorlaştırmaktadır.

Ancak, bugün benim üzerinde duracağım yan Amerikalı bir gazeteci ve Yazar Aliza Marcus olacak.

ALiza Marcus: 07.09.2016 tarihinde „BasHaber'den Yeter Polat'a verdiği bir mulakatı var. Amerika'dan bir gazeteci ve Yazar gözlüğünden PYD-ABD ilişkileri ve gidişatın nasıl olduğu ve nasıl göründüğü açısından önemli. Yani batıdan bu alan ve ilişkiler nasıl görünüyor? Bu önemli. Bu anlamda Aliza Marcuz'ın  bize sunacağı Güneybatı Kurdistan, PYD ve PYD-ABD ilişkileri konusundaki değerlendirmeleri bizi ilgilendiriyor.

Aliza Marcus röportajinin ana teması „ABD-PYD ilişkileri, ABD'nin PYD'ye verdiği Askeri destek ve Türkiyenin Bir kurd oluşumuna izin vermeyeceği" noktaları oluşturuyor.

Aliza Marcuz sohbetin başında „PYD-ABD ilişkisi"nin adını koyuyor:

„Askeri ilişki"(!)

Ve ekliyor:

„ Amerika ve YPG arasındaki askeri ilişki kesinlikle devam edecektir. Bunun için birçok sebep vardır. Birincisi Kürd Güçleri, IŞİD'i yok etmeye çalışıyor. Amerika da bunun farkında ve sadece Kürdlerin IŞİD'e karşı iyi savaşacağını biliyor"

Bu iki vurgu, üzerinde durulması gereken iki önemli nokta. "Kürd Güçleri, IŞİD'i yok etmeye çalışıyor. Amerika da bunun farkında"!

"Evet Kurdler açısından problemin canalıcı noktası burda. ABD, PYD-YPG'ye "Bir Kurd ulusal kurtuluş gücü" gözüyle bakmiyor. İŞID başbelasına karşı iyi savaşan bir askeri güç gözüyle bakiyor. Tıpkı "Demokratik Suriye güçleri" içinde yer alan diğer 7 Arap oluşumu gibi. Bu da ABD'nin, Güney Batı Kurdistan ile ilişkisinin siyasi bağlayıcı bir yanının olmadığının göstergesidir. Bu zaaf da PYD ve YPG'nin ideolojik saplantılarından kaynaklanan bir durum.

Güney Batı Kurdistan; Güney Kurdistan'dan başlayan ve Amik nehrinin döküldüğü İskenderun Körfezine kadar, 800 Km.lik Türk devleti ile sınır oluşturan ince bir hat. Kurdler ve Kurdistan açısından hayati ve stratejik özellik taşiyan bir alan. Türkiye'yi 800 Km. İle kuşatan, Kurdistan'ı denize bağlayan bir Küçük, ama değerli toprak parçası. Üzerinde ince hesapların döndüğü bir alan!

İlk başlarda ABD, Kurdlere "birliğinizi oluşturun ve kendi topraklarınızda bir siyasi statü zemini elde etmeye bakın" mesajlarını verdi. Ama PYD bunu reddetti ve ısrarla "Suriyeli bir güç olduğunu ve "birlik içinde Demokratik" bir Suriye için savaştığını ileri sürerek, bu siyasi ve Askeri olguların birlikteliğinden oluşan bir ABD ilişkisini redetti ve sadece askeri desteğe kilitledi ilişkisini.

Eğer kurdler, bölgede kendi ulusal birliklerini oluşturmuş olsalardı. Ellerinde bulundurdukları ve üzerinde yaşadıkları bu önemli topraklarda siyasi bir statüye ulaşma şartları vardı. Ama PYD, "Kurd ulusal birliği-cephesi" yerine "halkların kardeşliği birliği" stratejisini seçti ve her fırsatta da bu ideolojik saplantıyı; "biz kurdler için devlet, siyasi statü istemiyoruz. Rojeva sadece kurdlerin değildir" diyerek dillendirdi. Bu ayni zamanda dünyaya bir mesajdı. ABD bu mesaji "o zaman Arap ilimli örgütlerle bir cephe oluşturun, sizi askeri olarak desteklerim" önerisini sondu. "Demokratik Suriye Güçleri" birliği böyle ortaya çıktı ve ABD'de Türklerin bütün ittirazlarına ragmen, askeri desteği PYD'ye "Suriye Demokratik Güçlerine de askeri-lojistik  destek sundu. Ama asla PYD'ye siyasi vaadlerde bulunmadı. Tersı bir iddia, bugüne kadar açıklanmadı!.

Gerçi bu konuda Aliza Marcus da teyit ediyor ve „ilişkinin sadece askeri olduğu"nu vurguluyor. O zaman ABD ile PYD-YPG arasındaki ilişkide,  „kurdlere ihanet veya terslik" yok!

Aynisi Rusya için de geçerli.

Soruna İŞID'e karşı savaşma ve „demokratik Suriye için savaşma" gözüyle bakıldığında, ortaya böyle bir sonuç çıkar!

Peki, çocuklarını Kurd ve Kurdistan için savaşa gönderen ailelerin PYD-YPG tarafından nasıl ikna edilecek? Aliza neden bu canalıcı nokta ile ilgili belirleme yapmaktan özellikle kaçmiş. Mesela, „Rojeva'da PYD'ye bir tepki var. Bundan sözediliyor' diyor ama kendisi de böyle bir rahatsızlığın kaynağına yönelmiyor.

Oysa Güney Battı Kurdistan'da PYD ve YPG'ye ciddi bir muhalefet, bir tepki var. İki yıldır bu muhalefetin 7 bin peşmergesi Güney kurdistan'da „kardeş kavgası" olmasın diye bekletilmekte. Yüzlerce muhalefet mensubu, YPG ve asayişinin zindanlarında. Gece yarısı parti yetkililerin evleri basılıyor ve pijema katına sınır dışı ediliyor. Aliza Markus bunları nasıl görmez veya görmezlikten gelir? Ya da kulağına gelen haberler gözüyle bakiyor!

Aliza Markus bu konuda ya eksik bilgi ile soruna yanaşiyor ve Kurd, Kurdistan sorununu irdelemekten çok, bir ideolojik akımı övgülerle değerlindirme, savunma perspektifine çekiliyor. Ya da bur röportaji yapan ve yönlendiren Yeter Polat, bu izlenimi bilinçli bir PYD-PKK"ye işgüzarlık olsun diye yapmiş. Am her halukarda, röportaj, Güney Batı Kurdistan parçasındaki kurdlerin durumunu ve bekleyen tehlikeleri gözardı ediyor.

Ayni izlenimler Güney Kurdistan'da İŞID"e karşı savaşta, PKK'ye önemli bir yer vererek, kayirmayı sağliyor. Oysa PKK hiç bir zaman Güney Kurdistan'nın Peşmerge komutanlığı emrine girerek savaşma gibi bir talebi ve uygulaması olmamiştir. Girdiği bütün alanlarda, İŞID'e karşı savaşan peşmergeye sorun yaratmiş ve Peşmergenin işini zorlaştirmiştir. Özellikle Mütefik hava kuvetlerinin bombardiman ve kordinat konusunda sorun olmuştur. Irak devleti ile ilişki kurmuş ve Güney Kurdistan'a her fırsatta dezunformasla süpekülasyonlara neden olmuştur. Doğu Kurdistan ve Güney Batı Kurdistan Peşmergeleri bu konuda övgüyü haketmelerine rağmen, savaştaki pozisyonları konu dışı tutulmaktadır. Ama Alîza Markus PKK ile ilgili bu konuda övgü ile bahsetmektedir!

ABD, Rusya ve Türkiye ortak izniyle Türkiye Bölgenin en önemli halkasına yönelik askeri bir hamle yaptı ve Türk devletinin bu askeri hamlesi Kurdler açısından her şeyi alt-üst etti. Carablus, Hezaz, Bab ve Afrini kuşatan bu Türk işgal hareketi, Türkiye'nin cesaret aldığı ABD ve Rusya'nın desteği ile gerçekleşti. Türkiye'ye verilen bu destek, YPG'nin sadece „askeri piyon" olarak İŞID ile yürütülen savaşta, alana sürme olarak değerlendirilebilinir. Bu anlamda, Aliza Marcus;  ABD, „YPG'ye verdiği desteği devam edecektir." Belirlemesi, bence güvenceden yoksun bir tesbit olarak durmaktadır. Eğer yarın Bir cephe oluşturur ve  Türkiye ile savaşa tutuşurlarsa, bu güvence ne olacak?

Dakikası dakikasını tutmayan „Suriye iç savaşı" ve savaşı yürüten silahlı örgütlerin ve örgütleri askeri olarak besleyen devletlerin durumu ortada.İŞID ile savaşta bu örgütlerin Hepsi IŞİD'i düşman gibi görse de çoğu birbirini de düşman olarak görüyor, bu anlamda ABD, hangi kararla Türkiye"yi dışlayarak, PYD-YPG ile işikiyi yürütecek? Aliza Marcus'a soruyorum bu durum net mı?

ABD ne yapiyor?

„IŞİD'i yenme stratejisi"nin arka pilanında Kurdlerin siyasi taleplerini garantiye almayan bir askeri ilişki, kurdlere hangi güvenceyi veriyor? ABD için daha çok silah kullanmak mı? Bu bir güvence mi?  „ABDnin savaş stratejisi" ne yazık ki, sık sık birbiriyle kavgalı bölgesel ve yerel silahlı gruplara dayanması, ciddi şekilde güvensizlik yaratiyor kurdler için. Aliza Marcus gibi, Pentagon'nun yakınında duran bir gazeteci bunu tesbit etmeliydi.

Ya da yarın Suriye'nin geleceği üzerinde ABD dahil, bu devletler anlaşırsa ve Suriye, PYD-YPG de dahil bu silahlı örgütlere yönelik saldırıyı başlatırsa, bu durum ne olacak? Kim kurdlerin Essad'ın ilk hedef olacağı güçleri olmayacağının garantisi verebilir? Bu durumda, „ABD kurdlere destek vermeye devam edecek" mi?

Evet baştan işlenen bir hata var: PYD, ABD ile siyasi destek konusunda anlaşma yapmaliydi. ABD Güney Batı Kurdistan'daki Kurdlerin ulusal demokratik taleplerini siyasi olarak güvenceye alan bir proje dahilinde, destek vermeliydi. Bu Kurdler için önemli bir güvence olabilirdi. Ama verilen silah ve mermilerin hiç bir güvencesi yok. İŞID bugün var yarın yok, ama kurdler üzerindeki tehdit hep olacak. Bu konuda hata ABD'nin değil, PYD-YPG'nin ulusal bilinç ve taleplerden yoksun zaafı. Çünkü her fırsatta „demokratik ve birleşik Suriye için savaşiyoruz" demec ve amaçlarının açıklanması sonucu bundan başka bir netice vermez zaten.

08.09.2016

_________________________

Aliza Marcus kimdir?

Aliza Markus, özellikle Kurd ve PKK meselesiyle ilgilenen bir gazeteci-yazar. Aliza Markus'ın bir poroje olarak PKK hakkında „Kan ve İnanç" isimli bir kitabı var. Uzun süre bir gazeteci olarak Türkiye'de çalıştı. İki yıllık bir süre, Almanya'da bir kitap-proje çalışması yürüttü. Şu anda DC-Washing'da yaşiyor. Sık sık bölgeye yolculuk yapiyor..