Af Örgütü, Mahsa Jîna Amini'nin İran'da 'ahlak polisi' tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin birinci yılı öncesi bir araştırma yayınlayarak 'anma hakkına saygı' çağrısı yaptı.
Uluslararası Af Örgütü, İran'da 'ahlak polisi'nin gözaltında katledilen Mahsa Jîna Amini'nin ölüm yıldönümü öncesinde bir araştırma yayınladı. Jîna Amini'nin ölümünün ardından bir yıl geçtiği hatırlatılan araştırmada, 2022 yılında 'ülke geneline yayılan “Kadın, Yaşam, Özgürlük” protestoları sırasında güvenlik güçlerince hukuka aykırı olarak öldürülen kişilerin ailelerini susturmak ve cezasızlığı devam ettirmek için aileleri taciz ve korkutma politikasına hız verildiği' değerlendirmesi paylaşıldı.
Af Örgütü'nün açıklamasına göre, bugün yayınlanan araştırma, 'İran yetkililerinin öldürülen kişilerin aile üyelerini keyfi olarak gözaltına alıp tutukladığını, mezarlıklardaki barışçıl toplanmalara sert kısıtlamalar getirdiğini ve ölenlerin mezar taşlarına zarar verdiğini' ortaya koydu. Örgüt, "Mahsa Amini protestolarının birinci yılında, ailelerin güvenlik güçlerince öldürülen yakınlarını anma hakkına saygı gösterilmeli" çağrısını yaptı.
Mahsa Jîna Amini'nin 16 Eylül 2022'deki ölümünün ardından 'İran’a yayılan halk ayaklanmasının yetkililerce şiddetle bastırılması sırasında yüzlerce yetişkin ve çocuğun güvenlik güçleri tarafından öldürülmesinden bir tek yetkilinin bile sorumlu tutulmadığına' dikkat çekilen raporda, "Uluslararası Af Örgütü, İran yetkililerinin hak ihlalleriyle sonuçlanan uygulamalarının yaslı ailelerde sebep olduğu ruhsal acı ve ızdırabı, uluslararası hukuk uyarınca işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve alçaltıcı muameleye ilişkin mutlak yasağın ihlali olarak değerlendirmektedir" ifadelerine yer verildi.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Diana Eltahawy de konu hakkındaki açıklamasında, “İran yetkililerinin acımasızlığının bir sınırı yok. Suçlarını örtbas etmeye dönük kötücül girişimlerinde ailelerin adalet, hakikat ve onarım talep etmelerini, hatta yakınlarının mezarlarına çiçek ekmelerini dahi engelleyerek bu kişilerin yaşadığı üzüntüyü ve ızdırabı artırıyorlar. Ayaklanmanın yıldönümü yaklaşırken ölenlerin aileleri, yetkililerin onları yakınlarını anmaktan alıkoymak için her zamanki baskıcı taktiklere başvurmasından endişe ediyor” dedi.
Eltahawy sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uluslararası toplum özel görüşmelerde ve kamuya açık olarak İran yetkililerine ifade, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarına saygı göstermeleri yönünde baskı yaparak, protestolar sırasında öldürülenlerin ailelerini desteklemelidir. Aileler keyfi gözaltı, tehdit ve diğer misillemelere karşı korunmalıdır. Aynı zamanda devletler, İran yetkililerini, ölümlere ilişkin hakikat ve adaleti savundukları için gözaltına alınan herkesi serbest bırakmaya, bu kişiler hakkındaki haksız mahkumiyet kararlarını ve cezaları bozmaya ve görüşlerini ifade ettiği için misillemelerle karşı karşıya olanlara yönelik tüm suçlamaları düşürmeye çağırmalıdır.
İran’daki sistematik cezasızlık göz önüne alındığında, Uluslararası Af Örgütü tüm devletleri, evrensel yargı yetkisini kullanarak, komuta sorumluluğu olan yetkililer dahil olmak üzere ayaklanma sırasında ve sonrasında işlenen uluslararası hukuk suçlarında makul suç şüphesi taşıyan İran yetkilileri hakkında yakalama kararı çıkartmaya çağırmaktadır."
‘Ailelerin yakınlarını anmasına izin verin’ diyen Af Örgütü, son araştırmasında, İran’ın çeşitli bölgelerindeki 10 ilde yaşayan ve son aylarda insan hakları ihlallerine maruz bırakılan aile üyeleriyle ilgili 36 vakayı belgeledi. Bu vakalar arasında, protestolar sırasında güvenlik güçleri tarafından öldürülen 33 kişinin aileleri, protestolarla bağlantılı olarak keyfi şekilde infaz edilen iki kişinin aileleri ve gözaltında işkenceye maruz bırakılan ve serbest bırakıldıktan sonra intihar eden bir kişinin ailesi yer aldı.
Araştırmaya göre, şiddete uğrayan protestocuların aileleri keyfi gözaltı ve tutuklama, ulusal güvenlikle ilgili muğlak ve temelsiz suçlamalarla yapılan ve bazı durumlarda hapis ve kırbaçlama cezalarıyla sonuçlanan haksız yargılamalar, savcılar veya güvenlik güçlerinin ifadeye çağırması ve zorlayıcı sorgular, hukuka aykırı olarak gözetim altına alma, yakınlarının mezarlarını yıkma veya mezarları tahrip etmeyi içeren ihlallere maruz bırakıldı.
Uluslararası Af Örgütü, ayrıca Jîna Amini'ye ve 17 şehirden diğer 20 kişiye ait mezarlara zarar verildiğini gösteren fotoğrafları belgeledi ve yayınladı. Mezarlar zift ve boyayla boyandı ve kundaklandı, mezar taşları kırıldı ve taşların üzerinde ölen kişileri 'şehit' olarak anan veya özgürlük uğruna öldüklerini ifade eden yazılar karalandı.
Raporda, "Yetkililer, bu suçların şüpheli faillerini tespit etmek ve adalet önüne çıkartmak için hiçbir soruşturma yürütmedi ve mezarlıkların tekrar tekrar tahrip edilmesini önlemek için tedbir almadı" gözlemine yer verildi.