Milliyetçi Kürt Hareketi’nin ilerleyen her adımı, yalnızca güncel bir siyasal gelişme değil, Kürt milletinin tarihsel kuruluş sürecinin devamı olarak değerlendirilmelidir.
Kürtler, modern çağda kendi devletini kuramamış en büyük millet olarak, bir asırdır farklı parçalar arasında bölünmüşlükle ve ağır baskılarla karşı karşıya kalmıştır. Buna rağmen ulusal hafızasını, kimliğini ve siyasi iradesini koruyarak bugüne taşımıştır. Her yeni ilerleme, bu uzun ve sancılı yolculuğun kaçınılmaz biçimde devletleşmeye doğru evrildiğinin işaretidir.
XIX. yüzyılın sonlarında Şeyh Ubeydullah Nehri’nin 1880’deki ayaklanması, modern Kürt milliyetçiliğinin ilk sistemli çıkışlarından biri olarak kabul edilir. Bu hareket, Osmanlı ve İran baskısına karşı ulusal birliğin gerekliliğini dile getirmiş, Kürtlerin kendi idaresini talep eden ilk siyasi bildirilerinden birine dönüşmüştür. Bu adım, Kürt milletinin kendi kendini yönetme fikrinin ilk güçlü yankısıdır.
XX. yüzyıl ortasında Mahabad Cumhuriyeti (1946), Kürtlerin Ulusal Kuruluş yolundaki en somut denemesidir. Her ne kadar kısa ömürlü olsa da, Mahabad deneyimi Kürtler için modern bir devlet örgütlenmesinin mümkün olduğunu gösteren tarihsel bir dönüm noktasıdır. Parlamento, ordu ve ulusal sembollerle desteklenen bu girişim, Kürtlerin yalnızca bir topluluk değil, ulus olarak siyasal varlıklarını ilan etmelerinin ilk kurumsal ifadesi olmuştur.
1991 Körfez Savaşı sonrası süreçte, Irak Kürdistanı’nda oluşan fiili özerklik, Kürtlerin devletleşme yolunda attığı en kalıcı adımlardan biridir. Peşmerge güçlerinin korunması, Kürt parlamentosunun kurulması ve uluslararası aktörlerle doğrudan ilişkilerin başlaması, Kürt Ulusal Kuruluş sürecini yeni bir aşamaya taşımıştır. 2003 sonrası federal Irak yapısında Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin anayasal statü kazanması, Kürtlerin uluslararası hukuk çerçevesinde tanınmış ilk siyasi yapısını oluşturmuştur.
2012’den itibaren Rojava’da gelişen özerklik, Kürtlerin Suriye sahasında kendi öz yönetimlerini kurabildiklerini gösterdi. Kanton sistemi, kadın eşbaşkanlık modeli, özsavunma güçleri ve çok-etnili yönetim deneyimi, Kürtlerin yalnızca ulusal değil, aynı zamanda demokratik bir kuruluş perspektifi geliştirdiğini ortaya koydu. Rojava, hem askeri hem de siyasal düzeyde Kürt Ulusal İradesi’nin sürekliliğini temsil eden güncel bir aşamadır.
Bu kronolojik süreç, Kürt Milliyetçi Hareketi’nin her adımının aslında ulusal kuruluş yolunda ilerleyen bir zincirin halkaları olduğunu kanıtlar. Şeyh Ubeydullah’tan Mahabad’a, oradan Irak Kürdistanı ve Rojava’ya uzanan bu tarih, Kürtlerin kendi devletini kurma yönünde kararlılıkla ilerlediğini gösterir. Her kazanım, bir öncekinden öğrenilmiş deneyimlerle güçlenmiş, her başarısızlık bir sonraki mücadeleye daha sağlam bir zemin hazırlamıştır.
Kürt milletinin kuruluş süreci, yalnızca kendi ulusal varlığı açısından değil, uluslararası toplum açısından da umut vericidir. Çünkü bu mücadele, halkların kendi kaderini tayin hakkının en canlı örneklerinden birini sunmaktadır. Kürtlerin devletleşme yolundaki ilerleyişi, dünya halklarına adaletin gecikse de tecelli edebileceğini hatırlatmaktadır. Her adım, hem Kürtler için tarihsel bir kazanım hem de uluslararası toplum için demokrasi ve özgürlükler adına yeni bir umut ışığıdır.