Kurtlar Sofrası, PKK ve Kürdler

.

Hüseyin Şahin

 

Ben bu makaleyi bir hafta evvel kaleme aldım ve kimi nedenlerden dolayı da sonlandırmak uzun bir zaman aldı. Değerli büyüğüm, arkadaşım Diyar Budak da aşağıda irdeleyeceğim hususa ya da konuya yakın görüşlerini son makalesinde, bu haftaki Rupela Nu'da dile getirmişti. Saygı değer D.Budak kimi açıklamalarında altına imza atacağım tespit ve önemli değerlendirmelerde bulunmuştur.

Annemi yani rutbesiz annemizi kaybedeli iki ay oldu. Geçen Cumartesi rutbesiz annemi ziyaret ettim ve çok sevdiği bir sigarayı yakarak sağ el hizasında bütünleştiği toprağa bıraktım. Aynı yıl babam Şubat, rütbesiz annem ise Eylül 2018'de bizlerden ayrıldı ve Berlin’de aynı mezarlıkta bulunmaktadırlar. Ben, kardeşlerim ve birçok şahsiyet babamdan ziyade rütbesiz annem Cemile Şahin'den bahsederiz. Bunun nedenlerine kısmen de olsa bundan önceki makalemde değindim. Bu Makale aracılığıyla beni ve Kardeşlerimi yürekten, sevgi yüklü ve bir o kadar da yağmaya hazır bulutlar gibi arayan yüzlerce dost, arkadaş hatta yıllarca haberleşemediklerime ince duygu, düşünce, dayanışma ve hislerinden dolayı teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Biz (Şahin)'lerde de yaprak dökümü başlayalı on yıl oldu. Bunu ben kimi yer ve makalelerde yazdım ve dillendirdim. Bizler de başkaları gibi güz mevsimi ve aynı zamanda yaprak döken ağaçlar misali birer, birer sıraya dizildik. İnsan yaşamı elli yıl içerisinde kimi yeni buluşlarla, yeni bir ivme ve uzun yaşam seviyesine kavuşacaktır.

Yeni bir süreçten geçtiğimizin farkındayım. Bizler işin neresindeyiz ve bedel ödememiz kimlere yarıyor? Korkunç bir rakam, Kuzey yakasında son 35 yılda yüzbinlerle ifade edilen şehit sayısından bahsediliyor. Hendek politikasında PKK'nın balıklama atladığı İran, TC, Esad ve Irak Maliki Tuzağı, aslında işin geldiği son noktayı göstermekteydi. Hendeklere PKK ve abilerinin eliyle on binlerce çiçeği burnunda, kısacası bıyıkları yeni terleyen filinta, kadınımsı şekillerle yeni tanışan nazlı ceylanlar, bahar renkli filizlerimiz, geleceğimiz, umut ve ışıklarımız bölge devletlerinin kurbanı oldular. Apo kendisini ve PKK'yı ne kadar ''TAŞERON'' olarak itiraf etse de sorun gelip Kürderin algı ve bu mesajı ne kadar anlayabildiklerinde düğümleniyor. Alternatifsizlik Kürdlerin ezici çoğunluğunun yanlış politikaları onaylamalarına sebep olmuş ve olmaya da devam edecek gibi. Kısacası iki arada, bir derede olmak deyimiyle Kürdler Devlet ve PKK arasında sıkışmış kalmıştır. Oysa Kürdlerin hesaplayamadıkları, ön göremedikleri ya da çaresizlikten dolayı yılana sarılmaları kurtuluşun önündeki en önemli engel ve barikattır. Bu bağlamda 15 Milyon Kürd HDP'yi desteklese bile ipi göğüslemede şansı, Musa Anter’in deyimiyle sıfırın altıdır. Çünkü Apo'nun deyimiyle ''PKK hareketi sadece bir devlet değil birçok devletin projesidir''. Bu projenin Kurdistan bazında hiçbir yerde mal, mülk, iktisadi güç ve toprak edinme gibi bir derdi yoktur. Şengal, Irak toprağıdır ve bu iş Irak hükümetini bağlar. Bu son mesaj Şengal halk meclisinin kararıdır. Aynı şey Afrin ve Kobani için de geçerlidir. Şengal ve Kerkük’te Haşdi Şabi ile hareket eden bu zihniyet, Kürdlere zafere giden yolu açamaz. Kim ne derse desin ben 25 sene evvel K. Burkay’ın bir Konferansında dile getirdiğim gibi ''PKK teşkilatı Kürdlere karşı oluşturulan (dört Devletin yanısıra) beşinci bir Güçtür''demiştim. Bu görüşü bugün de koruyorum. Dört devlette PKK sömürgeci yani Kurdistanı işgal eden devletlerle birebir ilişkilidir. Bunu ne Apo ne de onun kardeşi Osman Öcalan inkar etmektedir. 1994 yılında İran’ın kararıyla Osman Öcalan komutasında Güney Kurdistan’da KDP (Güney) kamp ve yerleşim birimlerine saldırmış, abisi Apo ise bunu ''15 Ağustos hamlesi'' olarak nitelemişti. Gökten İran helikopterleri PKK’ya erzak, silah ve mühimmat yağdırırlarken, aşağıda Kurdistan topraklarında Kürdler birbirlerine silah kullanarak ''Bırakuji'' gibi talihsiz bir kavramı dillerine bulaştırdılar. Oysa ısmarlama (dört Devlet tarafında) dayatmalı bu saldırıda her iki tarafta da ölenler KÜRDLER' di. Hatırlanacağı gibi o tarihlere kadar bölgenin dört devlet dışişleri bakanları her üç ayda bir toplanıp Güneydeki kazanımları bertaraf etmek için plan ve tuzaklar hazırlıyorlardı. PKK bu devletlerin elinde her dönemde Kürdlerin çıkarlarına karşı kullanılan yedek ve belirleyici güç olarak, şimdi de olduğu gibi devreye sokulacaktı.

Bu 1994 ısmarlamalı savaşta ağırlıkla PKK yandaşı olmak üzere binlerce kişi hayatını yitirmişti. Bu savaşta Osman Öcalan yakalanarak esir alınmış ve KDP (Güney) tarafından belgeler (savaş kararı ve İran ilişkileri gibi) elinden alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. O. Öcala PKK hareketinden 2003'te ayrıldıktan bugüne kadar da Güney Kurdistan’da yaşamaktadır. Osman Öcalan, Kani Yılmaz, NizamettinTaş (Botan) ve arkadaşları o tarihlerde PKK'yı terk etmişlerdir. Kani Yılmaz ve arkadaşları PKK'dan ayrılmanın bedelini, Güneyde canlarıyla, uzaktan kumandalı ve PKK Tarihinde bir ilk olan, arabaya yerleştirilen uzaktan kumandalı bir BOMBA'yla ödediler. Bildiğiniz gibi Apo Türkiye’ye getirildikten kısa bir dönem sonra PKK isim değiştirmiş ve KADEK olmuştu, sanki isim değiştirildiği zaman az ceza ve kovuşturmaya tutulur cinsten, kendilerince taktiksel bir karardı. 2003 Kongresinde Apo'nun talimatıyla ve aynı zamanda avukatı olan ve şu anda da Avrupada hala yaşayan Mahmut Şakar aracılığıyla (KADEK) olarak değiştirilen ve tekrardan eski ismine yeni kavuşan PKK, TC icazeti ile SAVAŞ kararı aldırtmıştı. Bildiğiniz gibi Apo, yakalanıp TC' ye teslim edildikten sonra Avrupa dahil ne sürgünde Kurdistan Parlamentosu ne de Kürdler adına hareket edebilen bir kurumun ismi kalmıştı. Aynı avukat Mahmut Şakar ise, birçoklarının bildiği gibi 2003 PKK Kandil Kongresine TC genel Kurmay başkanlığının özel helikopterlerince götürülmüştü, yani KATIR sırtında değil. Mahmut Şakar’lar döneminde Apo ziyaretleri revaçtaydı. Balıkçı lakaplı (İ. Işık ) aynı dönemlerin insanları ve taşeronlarıydılar. Apo aynı zamanda PKK yandaşlarına göre Genel Kurmay ve TC' yi kafaya almış hatta devleti yöneten, sevk ve idare eden biriydi. Hergün hem TC medyasında hem de Med TV'de Aponun demeç ve talimatları günlerce yayınlanırdı. Bilmeyen de Apo'nun TC' yi ve medyasını esir almış diye tahmin ederdi. Sahi yaklaşık 10 yıldır ne oldu? O ulu ve kudretli ve her şeye hükmeden, karar aldırtan TC ve PKK medyasına yön veren gibi bilinen Apo'ya? Oysa TC istemediği zaman, o ne demeç verebiliyor ne de en yakınları onu ziyaret edebiliyorlar. Durum bu kadar yalın ve açık. Bazıları bu gerçekliği görüp ve tespit etmelerine rağmen dillendirmekten çekinip ve korkmaktadırlar. Rojava, Bakur, Başur ve Rojhılat'ta Hendek, Demokratik Özerlik, Demokratik Cumhuriyet, Ortadoğu Konfederalizmi, eşit yurtaşlık, Sümer uygarlığı gibi sapma ve doğmaları bize sunan Apo ve fikir Babaları Kürdlere tuzak, tutsaklığı dayatmaktadırlar. Bu gerçeklikten hareketle her vicdan sahibi ve hele, hele Müslüman olarak kendisini bilen ve lanse eden bir Kürd bu Tuzağa karşı çıkmalı ve kanı pahasına mücadele etmelidir.

Kürde kalkan Eller hele de bu, Kürdler tarafından fından gerçekleştiriliyorsa hangi parçada olursa olsun, bilinmelidir ki anti Kurdi bir tuzak ve düşmanlarımıza hizmet eden davranış biçimleridir....

Kürd üst aklı, bu halk için kolları sıvamış ve yola koyulmuş genç ve dinamik PAK (Partiya Azadiya Kurdistane) bu gerçekliklerden hareketle kitlelerle bağ kurmalı ve onlara ulaşmalidir. Tırnakla, sabırla toprağı, herkese ibret olacak bir şekilde PAK olarak kazımalıyız. Sizler ülkede, bizler ise Avrupa’da yani aynı gemideyiz. Hayalperest ya da ayakları yere basmayan biri değilim. Avrupa ya da Almanya koşullarından dolayı rahat ve bol keseden atanlardan da değilim. İnanın buranın yani Avrupa’nın koşulları, memleketin kosullarından pek de farklı değil.

Değerli Sıraç Kırıcı ve Feyyaz Ekmen PAK'ı desteklediklerinden ve Almanya’da demokratik çalışmalarda bulundukları için TC tarafında göz altına alınabiliyorlar. Bu nedenle dile getirdiğim gibi ne yurt içi ne de yurt dışı çalışmaları birbirlerinde ayrı şeyler değildir. Bu satırlar aracılığıyla her iki arkadaşımla dayanışmayı dile getiriyor ve TC'nin anti-demokratik ve keyfi uygulamalarını da kınıyorum.

Mart 2019’da Belediye Başkanlığı seçimleri olacak ve PAK bu seçimlerde bağımsız adaylarla seçimlere katılacaktır. Sembolik de olsa Diyarbakır’de PAK ve PSK bu seçimlere Beldiye başkan adayı olarak ya Mehdi Zana ya da Leyla Zanay’ı göstermelidir. Diyarbakır genel anlamda Kuzey parçasının anahtarı ve aynı zamanda dört parça Kurdistan’ın Çözüm ŞİFRE'sidir.....Haydi, artık demokartik, siyasi milli birlik mutabakatını bundan 300 yıl evvel dillendiren Filozof Ahmede Xani'nin tesbit ve Çığlıklarında vücut bulan ''İTTİFAK'' teorisinde buluşulmalıdır. Bu tesbit bir manifesto aynı zamanda Kürdleri kurtuluşa götürebilecek yegane formüldür. İnadına İTİFAK, İTTİFAK.........

Osman Öcalan, 7 Kasım 2018 Kurdistan TV röportajında (kaynak Rojeva Kurdistan İnternet sayfası) ağzındaki baklayı çıkarmış, bir çok karanlık ilişkiye açıklık getirmiş, bu mülakatta Mahmut Şakar, PKK üst üç yöneticisi ve ABD kararına da değinmiştir....ABD bu kararıyla, Suriye’de kötü giden ilişkilerinden dolayı TC'ye kıyak geçmiş, PKK- İran ilişkilerine dikkat çekmiştir.

Amerika yakalanmaları karşılığında C.Bayık, D. Kalkan ve M. Karyılan için onursuz ve rencide edici milyon dolarlarla ifade edilen bir ödül koymuştur. Ben kişi olarak bu kararı bir talihsizlik olarak değerlendirenlerdenim. TC, ABD'nin ilan ettiği duyuruyu ''geç kalmış bir karar olarak beyan etmiştir''. Oysa TC kendisi ABD kararı olmadan da bu türden ödülü sunabilir ve bunun gereğini yerine getirebilirdi. Maksat üzüm yemek değil, bilakis bağcıyı dövmektir. PKK'nın varlığı TC gibi devletler için tepside sunulan altındır. Ne şu anki Erdoğan ne de dünkü Demirel bu gidişata karşı çıktılar, çıkmazlar da. Kanı kendine yaşam güvencesi olarak görenler ''Yarasa misali'' bu sevdadan vaz geçmezler. Erdoğan’ın Afrin, Kobani'yi vurması ve de tepinmesi bundandır. Onun Filstinli ya da ''şehit Erlerin'' Çocukları için döktüğü sahte müslümanlık gözyaşı, dibe vuruşa işarettir. Dün Kürd çocukları da teröristti, katli vaciptir diyen Erdoğan bu Şmşiar ve fetvayla ''Cennet yoluna giden taşlarını'' binlerce Kürdün kanını dökerek aklın sıra döşemiştir!. Aynı Kürdler katline fetva verenleri alkışlamış, her seçimde milyonlarca oy vererek de seviyelerini islamlık, kardeşlik, et ve tırnak hikayeleriyle göstermişlerdir. Kürdler de bu açmaz ve saplantı olduğu müddetçe de gidecekleri yer herhalde Allah katında Cennetten ziyade Cehennemdir!

Selehaddin Demirtaş’ Kürdlerin zindanlarında yer etmiş bir ekoldür. Apo'ya gösterilen çaba ve gayretler S.Demirtaş’a gösterilmemektedir. S.Demirtaş 2019 Diyaribekir için (PKK hariç) ortak bir aday olabilir ve olabilmelidir de. Bunu PAK, PSK, KDP Bakur, Kurdistan Demokratik Platformu, İslami Hareket gibi örgüt ve partilerin yanısıra binlerce Bağımsız şahsiyet pekala yapabilirler.

Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin S. Demirtaş'ın serbest bırakılması ile ilgili almış olduğu karar önemli ve bu karar vicdan sahibi her Kürd tarafından desteklenmelidir.

Bu hamur çok su alsa bile, kıvamına gelene kadar sabırla, kararlıca, dönemin imkanlarını yani mantığını da devreye sokarak, bıkmadan ve daha da bir inatla hep bir elden, adam akıllı YOĞURMALIYIZ.....

Siyaset Haberleri

Bir nankör, bir dilbaz ve Türk-Amerikan didişmesi
AP Türkiye Raportörü Amor: “AB’nin sorunu Türkiye’yle değil Erdoğan’la
Fehim Taştekin: Bağdat’ın çözümü: PKK’ye siyasi mültecilik!
Bu yıl, Ermeni Soykırımı’nın 109. yıldönümü
Almanya'da Steinmeier'e 'Erdoğan ile açık konuş' çağrısı!