Kürt sanatçı Brader: İlk müzik enstrümanımı 8 yaşımda ayakkabılarımı eskiciye vererek aldım

Çözüm süreciyle Türkiye’ye dönen sanatçı Brader, bugüne kadar birçok yerde sevenleriyle buluştu. Yarın Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’nde konser verecek olan Brader, müziğe nasıl başladığını anlattı

 

Abdulhakim Günaydın

Asıl adı Mehmet Şerif Torun… 1958’de Mardin’in Musika Köyü’nde gözlerini dünyaya açtı. 

Pek az kişi onu gerçek adıyla tanıyor. Sahne ismi: Brader. Herkes onu bu isimle biliyor ve tanıyor. 

Brader’in babası bölgenin tanınmış ses sanatçılarından (dengbej).  Brader, müzik tutkusunu babasından aldı.

Kendi deyimiyle daha 8 yaşındayken köylerine gelen eskiciye (çerçi) ayakkabılarını vererek müzik enstrümanı olan kavala sahip oldu.

16 yaşında ağabeyinin aldığı bağlamayla ikinci müzik enstrümanına sahip olan Brader, nota eğitimi almadan kendi başına çalmayı öğrendi.

Brader, 1976’da Van Sağlık Lisesi’nde okurken Türkçe şarkıları Kürtçeye çevirdiği için gözaltına alındı ve 3 buçuk ay cezaevinde yattı. 

“İlla müzik” diyen ve kararlı olan Brader, cezaevinden çıktıktan sonra ilk amatör konserini arkadaşlarına verdi.

Kürtçe müzik yaptığı için kaçak yaşayan Brader, bir süre Türkiye’nin değişik metropollerinde saklandı.

Uzun süre kaçak yaşayamayacağını anlayan Brader, 1986’da yurt dışına çıktı ve Hollanda’ya yerleşti.

İlk profesyonel albümünü 1988’de çıkaran ve toplamda 11 albüm yapan Brader, bir dönem Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

Çözüm sürecinin başlamasıyla 2004’te Brader’in Türkiye’ye giriş yasağı kaldırıldı.   

Türkiye’de miting ve festivaller gibi birçok etkinlikte Kürtçe şarkı söyleyen Brader, 23 Şubat Pazar günü İstanbul Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde konser verecek.

Müziğin yanı sıra iyi bir ressam olan Brader, “Bazen müzik ile dile getiremediğimi resim ile dile getiriyorum. Ortaokulda resim öğretmenleriyle birlikte çalıştım. Yıl sonunda beraber sergi açıyorduk” dedi.

"Babam bölgenin tanınmış dengbejlerindendi"

Brader müzik tutkusunu ve hayat hikayesini Independent Türkçeye anlattı. 

Müzikle ilk ne zaman tanıştınız?

Benim babam iyi bir dengbejdi fakat o zamanın şartlarına göre fazla ismi tanınmadı. Çünkü köye kaset girdiğinde babam artık çok yaşlıydı. 100 yaşındaydı. Babamın sesinden tek bir kaset vardı ve onu da Suriye’deki akrabalarımıza gönderdik. Maalesef o kaseti de kaybettim. Kayıtlı sesi yok ama iyi bir dengbejdi. Çevreden gelen dengbejler onu referans alıyordu. Baban sürekli bana ‘sen yaparsın’ şeklinde telkinlerde bulunurdu. Çevre köylerden gelip babamı sabaha kadar dinlerdiler. 

Müzik aşkınız böyle mi başladı?

Babam bir okul gibiydi köyde. Yanına kocaman adamlar gelirdi. Ben de babamı sabaha kadar dinlerdim. O dengbej divanı hem müzik açısından hem de atmosfer açısından beni çok etkiledi. Benim müzik aşkım böyle başladı.

Ayakkabı karşılığı eskiciden kaval aldığınız doğru mu?

Bizim köye bir çerçi geliyordu Mardin’den eşekle. Balon, kaval, düdük, şeker satardı. Onun karşılığında yün iplikleri kumaş, lastik alırdı. Benim ayakkabım da Doral lastiğiydi. Babam fakirdi. Gidip almak istiyorduk ama para yoktu. Ayakkabımı verdim değiştirdim. Yalın ayak eve geldim. Çaldım bir ses çıkıyor. Annem fark etti. Dedim ayakkabımı verdim. Biraz kızdı ama zamanla alıştı. Okul öncesiydi. Okula başladığım yıllardı. Biraz geç başladım. Kendim karar verip okula gittim. Annem babam git demedi. Gitmeseydim göndermezlerdi belki. O arada oldu.

“Beynim ve ellerim müzik çalmaya odaklıydı”

Bağlama ile ilk ne zaman tanıştınız?

Babamın yanına birisi gelir Mardin yöresinden. Düğün havası çalardı. Babamın yanına geldiğinde ben o sazı yakından tanıyordum görmüştüm. Sonra okulda gördüm bağlamayı. Dokundum. Sonradan yazın anneme dedim abime söyle bana bağlama alsın. Bana ‘bağlama nedir nerden biliyorsun’ dedi. Velhasıl öykü biraz aile içi ekonomiye dokunuyor. Ben yazın çalışıyordum 15 yaşındaydım o zaman. Benim abim hesapladı eğer bağlama almasa ben de çalışmasam protesto edersem zararda olacak. Gitti Mardin’den bir tane aldı. Kaba bir sazdı. Gece yarısı geldi dedi kalk çal. Ben dıng mıng ettim ama pek anlamıyorum. Ama o yaz tatilinde kendi kendime öğrendim. Hiçbir ders almadan. Bizim Raco’muz da vardı. Raco’dan müzik çıktığı zaman babamın bastonunu alır saz şeklinde Raco’ya uyum sağlıyordum. Beynim, ellerim saz çalmaya odaklıydı, hazırdım zaten. Yazın müzik yaptım herkes şaşırdı. ‘Sen İzmir’e İstanbul’a ders almaya gitmişsin’ dediler.

“Yaptığım müzik Kürtçülük olarak algılandı”

Lise yıllarında cezaevi ile tanışmanız nasıl oldu?

O sazın gelişiyle ben Türkçe şarkı okurdum. Bazen de babamdan esinlendiğim dengbejlik veya halay çalıyordum. 1975-76 yılında annem hacdan bir teyp getirmişti. Ben onu kendi adıma kamulaştırdım. O zaman ben Van Sağlık Lisesi’nde okuyordum. Sürekli saz çalıyorum kendimi geliştiriyorum ya bu sefer kendimi kayıt edeyim demeye başladım ve bir kaset oluştu. Tabi benim bestelerim değil. Zamani’den Mahsuni’den İhsani’den Şıvan’dan ve Mihemedd Şeyho’dan oluşan bir kaset oluştu. Ben de kaseti çantama koydum. Meğer okuldaki sağ görüşlü öğrenciler beni şikayet etmişler. Okula baskın geldi. Benim dolabıma bakıp kaseti bulunda arama bitti dediler. O zaman okul müdürü bana hafiften bir tokat attı ‘oğlum senin derslerin iyiydi, resim yapıyorsun, müzik yapıyorsun bu ne Kürtçülük?’ diye hayıflanarak beni dövdü ve polise teslim etmek zorunda kaldı. O zaman cezaeviyle tanıştım 18 yaşımı doldurdum. Doldurmasaydım cezaevine göndermeyeceklerdi. Beni 1 ay beklettiler sanırım. Tam ceza alacak yaşa girince cezaevine gönderdiler. 3 buçuk ay yattım. Okul da gitti 1 yıl. Ertesi yıl bir daha okula devam ettim. İkinci Milliyetçi Cephe döneminde okulumuz sürgün edildi. Demirel-Türkeş-Erbakan koalisyonu. Solcu bölgelerin üzerine gittiler. Okulumuzu Konya’ya sürgün ettiler. 1,5 ay kalmıştı mezun olmamıza. Okulu terk etmek zorunda kaldık. Çünkü üstümüze çok geldiler, olaylar çoğaldı. 80 dönemiydi. Daha sonra ben okulu bıraktım.

“Cezaevine girmemek için Avrupa’ya kaçtım”

Avrupa’ya ne zaman niye gittiniz?

Burada bekledim biraz kaçak bekledim. (Aranıyor muydunuz?) Öyle kırmızı bülten şeklinde değil de yakalansaydım cezaevine gönderilirdim. O zaman böyleydi, 10 yıl önce ne yapmışsın. Yeni suç gerekmezdi, eski suçlardan. Benim dosyam kabarık. Kürtçe şarkı okumuş okulda, cezaevine girmiş çıkmış. Boykotlara katılmış gibi suçlar. Başka suçum yoktu. Ben o şeylerle karşılaşmak istemedim. Diyarbakır Cezaevi vardır meşhur. Sonradan af çıktı ben okula da gitmedim. Çünkü birkaç arkadaş okula gidince eski dosyalarına bakarak onları cezaevine koydular. Ben onun için gitmedim, metropollere gittim. Ormanlarda, fidanlıklarda çalıştım 86’ya kadar. Bu arada evlendim çoluk çocuk işlerine karıştım. Bu sefer baktım olmuyor yakalansam kötü olur. Ya cezaevine gireceksin ya kaçacaksın. Başka şeylere bulaşırsın. Dedim en iyisi ben Avrupa’ya kaçayım.

Kaç yıl Avrupa’da kaldınız?

18 yıl Türkiye’ye dönüş yapamadım. 18 yıl sonra vatandaşlıktan atıldım. O zaman ortam da çok düzelmişti. Bir barış ortamı vardı. Çözüm süreci başlamıştı. Bir sürü konser verdim. O gün bugündür gidip geliyorum. Türkiye’de çok konser verdim. Pazar günü vereceğim konser Türkiye’deki ilk solo konserim olacak. Daha önce etkinliklere katılıyordum. Festivallere. Ama bu ilk özel konserim olacak. Türkiye’ye 2004 yılında giriş yaptım. 

1986’da Avrupa’ya gittiniz ve Türkiye’ye döndünüz. Geride bıraktığınız Türkiye ile geri döndüğünüz Türkiye arasında nasıl bir fark gördünüz?

Türkiye çok değişmiş. İnsanlarımız çok değişmişti. Değişmeyen bir bendim. Ülkeyi terk ettiğim gibiydim.

“Geride bıraktığımız Türkiye eski Türkiye değildi”

Fikri olarak mı?

Hem fikri olarak hem de ilişkiler açısından bizim insanlarımız çok değişmişti. Hem olumlu hem olumsuz. Bu arada beyinsel açısından insanlar gelişmişti. Akademik açıdan insanlar gelişmişti. Biz Avrupa’da fazla gelişememiştik. Türkiye gelişmişti. Bayağı değişmiş, bıraktığımız gibi değildi.

Müzik dışında bir de resim yapıyor, ustaca resimler çiziyorsunuz?

Hobi şeklinde başladı daha ilkokulda. Resimlerim hep iyiydi. Ortaokulda resim öğretmenleriyle birlikte çalıştım. Yılsonunda beraber okulda sergi açıyorduk. 8 yıl yatılı okudum Mardin Yatılı Bölge Okulu’nda. Orada insan ister istemez çok gelişebiliyorsunuz, hem müzik, hem sosyal hem de resim açısından. Her yıl müsamere yaparak tiyatroda oynuyordum. Resim, müzik yapıyorduk. Sergi açıyorduk. Her yılsonunda ben sahneye çıkıyordum. O günden bu yana resim hobi olarak devam ediyor. Ben resim çizerken başka dünyalara dalıyorum. Tıpkı müzik gibi. Bazen müzikte dile getiremediklerimi resimle dile getiriyorum. 

“İlk profesyonel albümü Hollanda’da stüdyoda yaptım”

İlk albümünüzü kaç yılında çıkardınız?

Profesyonel olarak 1988’de. Ancak daha önce Van’dayken çok kaset yaptım. O zaman Peşmergelere gönderiyordum. Peşmerge radyosu ismi İzge idi. Geçici komitenin radyosuydu. Sonra Kızıltepe’de bir kasetçi Halim vardı. Geldi bir kaset ona yaptım o da dağıtımını yaptı fakat profesyonel değildi. Teybi önüme koyuyordu okuyordum. İlk profesyonel albümü stüdyoda Hollanda’da yaptım 1988’de. Suwaro isminde kaset yaptım.

Toplamda kaç albümünüz var?

Sanırım 11 tane albüm yaptım. 1 tanede çıkmak üzere Hollanda’da arkadaşlarım var bir müzik grubu var ismi The X Amsterdam grubu. Onlarla çok çalıştım. Halen de bazen festivallere katılıyorum. Onlar bana albüm yapalım dediler. Daha önce de bir single yapmıştılar taş plaktan. 

"Kürt halkı kadim bir halktır ve Hz. Nuh’tan beri coğrafyasında yaşıyor”

Sanattan birazda siyasete dönelim. Türkiye’deki Kürt sorunu için neler söylemek istersiniz?

Bu coğrafyada Kürdistan adında bir toprak bütünlüğü vardı. Kürdistan üzerinde yaşayan değişik halklar var ama asıl ve en büyük halk da Kürt halkıdır, bu bir gerçektir ve kimse değiştiremez. Zindana da atsan, sürgün de etsen, öldürsen de bu gerçek değişmez. Nitekim öyle oldu da şimdiye kadar oluyor. Ama bu gerçeği ortadan kaldıramazsın. Kürt halkı kadim bir halktır. Nebi Nuh’tan bu yana yaşayan bir halktır bu coğrafyada. Tüm uygarlıklar, tüm diller, tüm medeniyetler oradan yayılmış. İlk defa arpayı bulan, atı besleyen ve koyunu besleyen bu halktır. Bu halkı sen yok edemezsin. Bu sorun değil. Sorun bu coğrafyayı parçalayıp bölüp her şeyini yok etmek isteyen egemen güçlerdir bana sorarsan. Bunun yasal karşılığı ne olursa olsun gerçek budur.

“Kürt sorununda şimdiye kadar denenen bütün yöntemler boş çıktı”

Size göre sorun nasıl çözülmeli?

Aslında çözülemeyecek bir sorun değil Kürt sorunu. Örneğin bir bardağı kırıyorsun ve o bardağı bir daha yapamazsın. Ama o kırılma sebeplerini ortadan kaldırırsan o sorun hallolur. Ama bir yeri işgal etmişsin, bir yeri inkar ediyorsun, bu şeylerden vazgeçersen sorun halloluyor demektir. Başka yolu yok. Çünkü kaç yüzyıldır devam ediyor bu sorun. Şimdiye kadar denenen bütün yöntemler boşa çıktı. Sen bir dili yok etmek istedin olmadı, bir halkı yok etmek istedin olmadı. Korkutmak istedin olmadı, ben gittin 30 yıl kaldım geldim ama bu gerçeği söylemek zorundayım yani.

Kimi siyasetçiler Kürt sorununu dış odaklara bağlıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Bunlar siyasi manevralardır. Öyle demek zorundadır çünkü çözmek istemiyor. Dış güçler kimdir, onlar Türkiye içinde bir Kürt tohumu mu attılar? Kürtler burada yeşerdi de sana sorun mu oldu? Gerçekten buğday ekiyorsun birisi gelir içine başka bir tohum atar o buğdayı harap eder. Bizi buraya dış güçler yerleştirmedi ki biz eskiden beri buradayız. Ama hakkını ararken Kürtlerinde devlete karşı yanlışları oldu. Mesela bu sorun öldürmekle çözülmüyor.

“Ne Kürtler devleti ne de devlet Kürtleri bitirebilir”

Kürtlerin de yanlışı oldu derken neyi kastediyorsunuz. Biraz açar mısınız? 

Kürtlerin de yanlışı oldu. Çünkü beni zorla yok edemiyorsan ben de seni zorla bu çözümü yapamam. Artık eskisi gibi zorla bir şey yaptırılamıyor. İnsanlar medeniyetle tanışmış. Teknoloji gelişmiş dünya değişmiş. Kürtler öldürülmekle bitmediği gibi asker, polis ve devlet de bitmez. Ne Kürtler devleti ne de devlet Kürtleri bitirebilir. Şu anda dağda ne yapıyorsun mesela, amacın ne? Senin derdin polisi öldürmek askeri öldürmek gerilla öldürmek mi? Bu yaraya merhem olmuyor ki?

Yani silahlı mücadelenin Kürtlere zarar verdiğini mi söylemek istiyorsunuz? 

Evet. Valla çok zararı oldu bence. Bir yanda tamam uyanış gibi göründü ama zaten vardı. Zaten Gazi Muhammed’den, Şeyh Said’den, Seyid Rıza’dan, Barzani’den zaten duyuyorduk bunları biliyorduk. Dolayısıyla silahın devri gitti diyebiliriz. Maalesef silahla sorun çözülmüyor artık.

Çözüm süreci doğru bir adım mıydı, size göre kim bitirdi o süreci?

Valla ben bilemem çünkü siyasetin içinde değilim. Sadece aydın olarak sanatçı olarak bazı şeyler görebiliyorum. Tabii bazı şeylere hayıflanıyorum da. Kesinlikle başlayan çözüm süreci devam etmeliydi. O sürecin bitmesinde her iki tarafın da hatası var. Her iki tarafında eksikliği ve yanlışı vardır. Bunu herkes biliyor. Devlet de biliyor Kürtler de biliyor. Devletin yanlışları kadar Kürtlerin de yanlış politikaları oldu.

Yarın Avcılar’da konseriniz de var. Konserin tamamı Kürtçe mi olacak?

Ben Kürt sanatçısıyım. Programa göre Kürtçe söyleyeceğiz. Ama konserde Türkçe şarkılar için istek olursa tabii ki Türkçede söyleyebilirim. Yani konserde Türk arkadaşlar varsa onları kırmam.

“Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı dörde bölerseniz tabii ki sorun olacak”

Sormayı unuttuğum veya son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

Evet. Birçok kişi Kürt sorununda dış güçler parmağını arıyor. Aslında işin içinde dış güçlerin hem müdahalesi hem de parmağı var. Ne zaman başladı bu müdahale, Kürdistan coğrafyası dört parçaya bölünmeye başladığı zaman. Sykes-Picot, Kürdistan toprakları üzerinde suni devletler kurdu. Gerçekten dış güçlerin parmağını arayacaksak burada arayalım. Çünkü bu sorunu onlar yarattı. Kürdistan devleti o zaman kurulsaydı belki bugün yaşanan sorunlar yaşanmıyor olur ve herkes yaşadığı coğrafyada mutlu bir şekilde yaşardı. Yanlışlık o bölüşümle başladı. Kocaman kadim Kürt halkı gibi bir halkın coğrafyasını dörde böldünüz. Tabii ki sorun olacak. Dış parmak aranacaksa burada aranmalı. Sorunun başlangıç tarihi o zamandır.

Son olarak da şunu söyleyeyim, ben bu güzel coğrafyada herkes insanca yaşasın istiyorum. Kürt Kürt gibi, Türk Türk gibi ve Ermeni de Ermeni gibi yaşasın. Ama her şeyden önce insanca yaşam olsun. 

Yarınki konserime herkesi davet ediyorum; Kürt’üyle Türk’üyle Ermeni’siyle Arap’ıyla tüm müzik severler gelsin bizi dinlesin…
The Independentturkish

 

 

SÖYLEŞİ Haberleri

Mustafa Aydoğan: Kürt nüfus çoğalıyor, Kürtçe konuşanlar azalıyor
30 yıl sonra tahliye olan Rojbin Perişan: Vazgeçmediğin sürece umut vardır
İstanbul Sözleşmesi, İngiltere’de yürürlüğe girdi
Mücahit Bilici: 'Kürt demokrasisinin de Kürt askeriyesine 'haddini bil' diyebilmesi lâzımdır'
Kürt korkusu Kürtlerle ilgili hak taleplerini güvenlik meselesine indirgiyor