“Kerkük ve Musul Türkmen Şehridir” iddialari ve tarihi belgeler

Ali Buran

Bugünlerde TC hükümeti yeniden gözünü Kerkük ve Musul’a dikmiş görünüyor.Neredeyse kendi toprağıymış gibi bir yaklaşım sergiliyor. Tabi bu, TC’nin güzel hatırı için olacak bir şey değildir. Bir ülkenin veya yerin hangi halka ve kime ait olup olmadığı o ülkenin/yerin tarihsel sürecini, geçirdiği evreleri çok iyi incelemek ve tahlil etmek lazımdır. Bu inceleme neticesinde ortaya çıkan gerçekle alakasız her türlü iddia sadece iddia olarak kalmaya mahkumdur.

Kürdistan'ın tarihsel sürecine ve geçirdiği evrelere baktığımızda ne denli zorlu dönemlerden geçtiğini, yok olma ve imha ile karşı karşıya kaldığını daha iyi anlarız. Bir halkın Sosyal, kültürel ve ekonomik olarak gelişmesi, yetişmesi kendi kendini ifade edebilmesi/yönetmesi için o halkın özgür olması lazım. Bu bakımından belki okuma ve araştırma imkanı olmayan yeni nesil Kürt gençleri için kısaca Kürdistan'ın sömürgeleştirilme tarihine göz atmakta yarar var diye düşünüyorum. 

İlk Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesi 1639 de KASRİ-ŞİRİN antlaşmasıyla İRAN ile Osmanlı/Türkler tarafından, ikinci büyük paylaşım süreci 1923’te LOZAN Anlaşması’yla Irak’ın hamisi İngiltere, Suriye’nin hamisi Fransa ve Türkiye tarafından dörde bölünür. Osmanlının son dönemine kadar (Koçgiri) halk hareketi dahil 16 Kürt ayaklanması/direnişi olduğunu ve bu direnişlerin GÜNEY KÜRDİSTAN dahil tüm Kürt coğrafyasını etkilediğini belirtelim. Yani Kürtler, herhangi bir direniş göstermeden, bugün başında eğemenlik taslayan zebanilere boyun eğmiş değildir.

Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra Ortadoğu'da özellikle İngiliz ve Fransızlar tarafından yapay devletler oluşturulmuştur. Bunlardan biri de Irak'tır. TC döneminde ise 29 Kürt ayaklanmasının olduğu, bizzat devlet yetkiler tarafından ifade edilir. Irak İngilizler tarafından Bağdat, Basra ve Musul diye üç bölgeye ayrılır. Kürtler bu dönemde ŞEX MAHMUD BERZENCİ (Hafî) önderliğinde İngilizlere karşı çetin ve zorlu bir direniş gösterir. Ancak Osmanlı ordusu hiç direnmeden çekilir.

1918’de İngiliz Ordusu Musul ve Kerkük'e girer. O günden beri Musul sorunu vardır ve Lozan anlaşmasında çözümsüz kalmış diye TC Musul Kerkük üzerinde hak iddia eder. Kerkük'ün petrol yatakları bakımından oldukça zengin bir şehir oluşu başta İngilizler olmak üzere TC ve diğer bütün büyük devletlerin gözü hep KEKKÜK'te olmuştur.

Gelelim konumuza. Acaba, TC hükümetinin kendi toprağıymış gibi muamele etmeye çalıştığı Musul’da hangi halk ağırlıktaymış? Uluslar arası kaynaklar, Musul'un nüfusunun sekizde beşinin Kürt olduğunu belirtiyor. 1922 ve 1924 yıllarında Irak'ta yapılan nüfus sayımları ise Musul vilayetinde, 494,007 Kürde karşılık 166,941 Arap bulunduğunu göstermektedir. Güney Kürdistan’ın yüzölçümünün 86,000 (km2) olduğu tahmin edilir.Lozan Antlaşması´nın Musul´la ilgili maddesinde, Kerkük ve Musul vilayetinin etnik durumunu da ele alan raporunda bu konuda şunlar yer alıyordu:

"Musul bölgesi ırki açıdan araştırılacak olursa, komisyonun görüşüne göre bağımsız bir Kürt devletinin kurulması gerekir. Çünkü Kürtler, nüfusun 8´de 5´ini oluşturuyor.”

Türkiye, Irak ve İngiltere Musul nüfusunun ulusal ve dinsel bileşimine ilişkin ayrı ayrı istatistikler vermişlerdir. Her bir devlet, istatistiklerin bileşim oranını kendi amaçları doğrultusunda şişirmelerine rağmen, ortak oldukları bir nokta vardı: O da her üç devletin verdiği istatistiklerde, Kürtlerin nüfusu, diğer milletlerden gözle görülür oranda fazlaydı. Şöyle ki; Kürt : 494.007, Arap: 166.941, Türkmen: 38.652, Yahudi: 61.336, Ezidi: 26.257, Hıristiyan: 13.977, Toplam: 801.170 .(Vladimir.F.Minorsky; 1922-1924’te  Musul Vilayeti nüfusu)

Türklere göre Iraklılara göre:

Kürtler: 263,888, Araplar: 43,210 Türkmenler: 146,900, Hıristiyanlar: 31,000, Ezidiler: 18,000 Toplam: 673,000.

Not: Burada Ezidi Kürtleri ayrı saymışlardır.  Buna göre nüfusun % 67 Kürt, %23 Arap, %5 Türkmen, %4 diğerleridir.

Bu sayıma göre; KERKÜK nüfusu: Kürtler 48,500, Araplar 35,670, Türkmenler 28,500.

Nuri TALABANİ'YE göre; 1968 Temmuz darbesiyle, Kerkük’ün adı Uluslaşma anlamında EL-TAMİM olarak değiştirilir.1968-1989 arası Kerkük'teki Kürt köyleri yıkılıp Arap bölgelerine göç ettirilmiştir, 37,780 aile kamplara gönderilmiştir. Bu köylerde 494 okul, 598 cami, 40 sağlık ocağı yok edildi. 1991’de dönemin savunma bakanı (Saddamın Kuzeni) 40'000’e yakın Kürdün tutuklama emrini verir. Arap gizli servisleri Kürt köylerini gezip kendilerini Arap olarak kayıt etmeye özendirir, etmeyenler ölümle tehdit edilmiş ve işkenceye tabi tutulmuştur. 1991-1999 arasında Süleymaniye’de 92.718, Kürdistan'ın tümünde en az 900,000 Kürt değişik yerlere sürülmüştür.

Bir Türk olan Şemseddin SAMİ, Musul'un Kürtlerin kenar mahallesi, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye’nin Kürdistan'ın merkezi olduğunu yazar. Onun için büyük BARZANİ diyor ki ‘' Kerkük Kürdistan'ın kalbidir.''

 

1990’da Arap asıllı Davudi’ye göre, 1990’da Devlet Başkanı Kerkük'ü ziyaret eder. Bu defa helikopter belediye binası önündeki alana iner. Davudi orada muhasebe bölümünde çalışmaktadır. Saddam Kerkük’ü güzelleştirmek için bir kampanya başlattığını açıklar: Şehrin en eski bölümü olan kale temizlenecekti ve bunun için çoğunluğu Kürt ve Türkmen olan ve eski evlerde oturan 800 ya da 900 aile oradan taşınacaktı. Kerkük Kalesi'ni boşaltma süreci Iraklılarca Araplaştırma olarak bilinen 40 yıllık bir kampanyanın doruğuydu. 1963'ten başlayarak ve geçen yılki ABD işgaline kadar Bağdat'taki Baas rejimi on binlerce Kürdü Kerkük ve çevresinden sınır dışı etti ve aynı sayıda Arabi güneyden Kerkük'e getirdi. Evlerini kaybeden ailelere dinar dağıtan Davudi ise görevi icabı “etnik temizliğin bürokratik hızlandırıcısıydım diyor.''

Durum bu. Bakmayın Kürtler Musul üzerinde diğer devletler kadar hak iddia etmiyor; tarihsel veriler bu kentlerin hangi milletlere ait olduğunu açıklıkla göstermektedir. Bugünkü demografik yapı, Musul merkezde Arapların ağırlıkta olduğunu gösteriyor fakat bu kent Kürt şehridir ve Kerkük hem tarihsel manada hem de günümüz koşullarında Kürt şehridir. Bunu, o kentte aşayan diğer milletler de kabul ettiğine göre TC hükümetinin bu kentler üzerinde hak iddia etmesi, sadece ve sadece geçmişte kalmış sömürgeciliğin tezahürüdür ki günümüz şartlarında bu emeline ulaşması için tarihi geriye doğru çevirmesi lazım. Buna da gücü yetmez. Çünkü Kürtler, artık bir millet olma bilinciyle hareket etmenin ne olduğunu gayet iyi bilmektedirlir. Bir kez daha söylüyorum: Kimse heveslenmesin! 19.10.2016