HDP'nin Güney Kurdistan çıkarması!

Şeyhmus Özzengin

Kurdistan bölge örgütleri, yönetimleri ve güçlerinin bir birleriyle ilişkileri,dayanışma ve yardımlaşmaları Kurd Ulusu'nın nezdinde meşru ve yapılması gereken bir ilişkidir. Bu; proğramlarında, hayallerinde ve rüyalarında bağımsız-birleşik bir Kurdistan'ı taşıyanlar için ayni zamanda vazgeçilmez bir görevdir de.

Kurdistan'da parçalararası ilişkiler, örgütler, partiler ve statülerarası  ilişkinin sağlıklı yürüyebilmesi için lafta değil, fiiliyatta bazı ölçü ve gereklerini her zaman ulusal sorumlulukla korumak gerekiyor. Bu yapılmadığı zaman; parçalararası düşmanlığın tohumlarını kendi elleriyle eken bir parça, darda olduğu zamanki feryatları diğer parça veya parçalar tarafından karşılıksız kaldığı zaman, elbet önce kendine, kendi siyasetine ve ulusal sorumluluğun gereği Kurdistanî güçlere bakışını gözden geçirmesi gerekiyor.

Konu hasas ve onunla oynanmayacak kadar hayatidir!

Bu açıdan biz kurdlerin bazı sorunlarımızı dobra dobra konuşup, eleştirmediğimiz zaman, gerekli tavrı sergilemediğimiz zaman; olup bitenler hasır altı ediliyor ve hiç bir şey olmamiş gibi, herşeyi hizmete sokma emirvakiliği ile tekrar stekrar ortaya çıkıliyor!

Altını baştan çizelim:

Kuzey ve Güney Battı Kurdistan'da hiç bir şey doğru gitmiyor. Bu gidişatın ana sorumluları, bu bölgelerde etkin ve yetkin güçler olarak, emirvaki bir şekilde kendi yaptıklarını, siyasi anlayişları kurd ulusa zoraki dayatan güçlerdir. Kuzeyde PKK ve onun her türlü versiyonu..Güney Batı kurdistan'da PYD-YPG ve TEV-DEM'dır. İki parçadaki iki anlayiş da bir tastan su içen ideolojik, teorik ve siyasi yapılanmanın türevleridir. Esas aldıkları siyaset modelı; tekçi, ideolojik ve kurdistani değerlerden uzak yabancı yapılanmadır. Bölgede Kurd ulusunun ulusal çıkarlarını korumadan çok, kendi ideolojik çıkarlarını savunmaktadırlar. Bu nedenle, her fırsatta, Kurdler için her türlü ulusal statü ve devlet talebini şiddetle redetmektedirler.

Kendi muhalefetlerine hayat hakkı tanımayan, kendi karar alıp, kendi uygulayan, kendi dışındaki hiç bir toplumsal güç ve yapılanmayı hesaba katmayan, kendini zoraki dayatan bir anlayiş. Örgütsel çıkarları için ulusu topyekün felakete götüren bir hoyratlığa sahip.

Kuzeyde: Türk solu ile kurulan ittifak ve sunulan imkanlarla kuzey Kurdistan'daki siyasi parti ve örgütlerin alanını daraltan; yürüttükleri „hendek savaşı" ve „şehirlerde, sivil toplumun beyninde bomba patlatma" metodlariyle kendini emirvaki bir şekilde ulusa dayatan bir anlayiş. Sürekli yanlış yapan, kurd ve Kurdistani hasasiyetlerin aleyhinde demeçler veren, yaptığı yanlışlardan dolayı hesap vermeye yanaşmayan bir anlayiş.

En çok demokrasi ve demokratlıktan dem vuran, ama filiyatta ne demokrasi ile ve nede demokratlıkla ilişkisi olmayan hotzotçü bir hareket! Polpotvari metodları esas alan bir hareket. Kendi yasa yapan ve kendi uygulayan, yargılayan ama zemini olmayan bir siyaset"

Güçlerin değil, doğruların konuştu bir siyaset ve gücün de bu doğruların hizmetinde olduğu bir siyaset gerekli. Ne yazık ki PKK bu siyasetten yoksun.

HDP: Geniş bir heyetle Güney Kurdistan'a çıkarma yaptı. Bu çıkarma Kurd siyasetinin gereklerini yerine getirme eylemi değildi. Bir yerlerden alınan emir gereği, emir alınan yerin siyasi çıkarları  gereği bir görevdi, yerine getirildi. Görüşmelerden sonra, her defasında yapılan basın toplantılarında verilen mesajlar, bu görevin yerine getirilmesine tekabul ediyordu.

Hevlêr'deki görüşmelerden sonra, Salahattin Demırtaş'ın; „basın sorumluğu" ve „basın özgünlüğü"ne ilişkin bir açıklaması şahşahlı bir biçimde basına yansıdı. Bu açıklama, sanki kendileri bütün gereklerini yerine getiriyormuş da, dışlarında bazı güçlere atıfta bulunarak yapıliyordu. Bakın Salahattin Demiştaş'ın söylediklerine:

„Basın üzerinde eleştiri bir haktır. Ancak eleştiriye aşan hakaret, tehdit, küçültücü her türlü haber ve yorum Kürd birliğine ve ittifakına zarar verir. Herhangi bir Kürd lideri, şahsiyeti veya partisi için hakaret edici bir dil kullanmak hiç kimseye hizmet etmez."

*Bu açıklamadan iki gün önce, Güney Battı Kurdistan'da  PYD silahlı güçleri tarafından ARK-tv muhabırı kaçırıldı. (20.09.2016, Avesta Kurd).

Ayni gün de bir bayan ve hamile Rûdaw muhabırı Güney Battı Kurdistan'daki ailesini ziyaret etmek için, Sêmalk kapısında, babasının gözü önünde PYD silahlı güçleri tarafından yerlerde sürüklendi, tartaklandı ve gerisin geri Güney Kurdistan'a yollandı. Bu iki olay sadece Salahattin Demirtaş'ın ziyaretine denk gelen üç günlük sonuç..

Peki basına ilişkin Salahattin Demirtaş'ın açıklamaları ne kadar güvenilir ve samimi?

Salahattin Demırtaş'ın açıklamaları; gerçek bir Kurd ve Kurdistan yurtseverinin açıklamaları mı, yoksa ideolojik ve totaliter bir akımın gereklerini mı yerine getiriyor?

Daha sonra Salahattin Demırtaş, heyetiyle birlikte Süleymaniye'ye geçti. Burda da bir dizi görüşmelerden sonra, basın toplantısı yaptı. Yine çok ilginç ama kendilerile örtüşmeyen açıklamalar yaptı. Bakın ne diyor:

 „Bugün itibarıyla ulusal birlik ve ittifak diyalog ve konuşarak sorunlar çözme zemininden geri duran her parti tarihi vebal sorumluluk altında kalır. Bu vebali ve bu sorumluluğu bir Kürt lideri ve Kürt partisinin almayacağından eminiz, yaptığımız görüşmeler bunu ortaya çıkardı." (23.09.2016, Rûdaw)

Bu açıklamanın ardından da „Usal Kongre" toplanması için öneri ve temeni dileklerini iletmektedir!

Peki; HDP ve Salahattin Demirtaş, Kuzey Kurdistan ve Türkiye'de legal siyaset yapan bir parti. Geniş imkanlara sahip ve türk Parlamentosunda 59 milletvekili olan bir parti. Hangi imkanını, hangi gücünü ve hangi eylemini, iktidar gücünü Kuzey Kurdistan'lı diğer siyasi partilerle paylaştı? Bir eylemin, bir savaşın bütün toplumu etkilediğini ve bu sorumlulukla hangi toplum kesimleriyle bu minvalde sorumlulukları oldu?

„Demokratik özerklik" ve ardından „hendek Savaşı"ndan önce bu olabilecek sonuçlar ve doğru yanlışlığı konusunda Diğer Kurd partileri ve toplumun diğer katmanları ile istişarede bulundu mu?

Belediye başkanları tutuklandı ve daha sonra „kayumlara" mahkum edildi. 13 Kurdistan şehri yerle bir edildi. İnsanlar mağdur edildi..öldürüldü, tutuklandı, göç etirildi ve evsiz, barksız sokakta yaşamaya mahkum edildi. Bu olup bitenlerin ne öncesinde ve nede sonrasında HDP bir sorumluluk duymadı..Açıklamalariyle kurd gençlerine gaz verdiler. Tahribatlardan çoluk-çocuğunu kaçırmaya çalışan aileleleri „kaçkınlıkla ve ihanetle" itham ettiler"

Peki bu mudur „tarihi vebal ve sorumluluk"?

Kuzey Kurdistan'da elde bulunan bütün imkanları berteraf eden bir anlayiş, hiç bir şey olmamiş gibi Hevlêr ve Süleymaniye'de Kurdlere „demokrasi" ve „birlik" dersi veren ve „siyasi fırsat"lardan söz eden, bir siyaset, söylediklerinde ne kadar samimidir?  Kurdistan'da önemli bir gücü temsil eden bu anlayiş, Kurd ve Kurdistanî duruşta ne kadar kendini sorumlu görüyor ve bu sorumluluğunu ulusa hissettiriyor?

Ortak ulusal duruşu rededen, kurdlerle siyasi iktidarı paylaşmaktan kaçan bir anlayiş, hangi araç ve yaklaşımla „Ulusal Kongre" çalışmasını Kurdistan'ın genel çıkarlarının hizmetine sokar?

Bunlar net mı?

Legal alanda HDP, bu sorumluluktan yoksun. Kurdü ezen, harcayan ve dışlayan bir siyasetin „Ulusal Kongre"de rölü nasıl olur?

Bu mümkün mü?

İdeolojik hegemonya hayalleri peşinde olan siyasi yapılanmalarla, ulusal irade oluşmaz. Bu bir yasadır. Bir ideolojik ve totaliter yapı, siyasi imkanları ve otoriteyi kendi dışındaki siyasi eğilimlerle paylaşmiyorsa, onun „birlik" ve „ulusal Kongre"den anladığı şey; kendi egemenlik alanlarında olmayan diğer güçleri de kendi otoritesine tabi kılma eylemı olarak vuku bulur. Buna asla musamaha göstermemek ve karşı durmak lazım.

Güney Battı Kurdistan'da PYD,YPG ve TEV-DEM'in diğer kurd siyasi partilerin başına getirdiği ortada. Köy basmalar, kurşuna dizmeler, ittiaat etmeyenleri tutuklama ve zindana atma, sınırdışı etme, siyasi faaliyetlerine yasak getirme, Kendini, kendi yasalarını, egemenliğini silah zoruyla dayatma anlayişi totaliterdir. Yasalar da onun diktatörlüğüne hizmet eder.

Soruyorum: Türk Devleti'nin Kuzey Kurdistan'da Kurdlerin başına getirdekleri kendi yasalarına sığdırılan metodları ile, PYD-YPG'nin Güney Battı Kurdistan'da kendi dışındaki siyasi yapılara uyguladıkları kendi yasalarına dayalı uygulamalar arasında ne fark var? İki uygulama da kendi siyasi otoritelerini zorla kabul ettirme mantığı değil mi?

Salahattin Demirtaş diyorki:

„Bugün itibarıyla ulusal birlik ve ittifak diyalog ve konuşarak sorunlar çözme zemininden geri duran her parti tarihi vebal sorumluluk altında kalır" Sayin Salahattin Demiştaş ve temsil ettiği siyasi eğilim, o zaman  Kurdistan'da, „ tarihi vebal" ve „sorumluluk" altındadır. Önce Kurd ulusuna hesap vermeyi ve bu tarihi vebalden kurtulup, sorumluluk taşıması gerekmiyor mu?

24.09.2016