HASAN AĞA SADECE AŞİRETİN DEĞİL KÜRT TOPLUMUNUN DEĞERİDİR

Hüseyin Akıncı

Hasan Yıldırım 1934 yılında Nusaybin'in Çalê köyünde doğdu: Omerya Ağası Ehmedê Silêman'ın oğludur. Ehmedê Silêman, Fransızların demiryolunu sınır kabul ederek Nusaybin'i Suriye topraklarına dahil etmeğe çalıştığı yıllarda milis güçleriyle karşı koyup sınırın Nusaybin'in güneyinden geçmesini sağlamıştır.

10 yaşlarındayken 1944 yılında ailesi ve amcalarıyla Denizli ve Afyon'a sürgüne gönderildiler. 2 yıla yakın bir zamandan sonra babası Ehmedê Silêman ile gizlice Denizli'den kaçıp memlekete döndü ve Nusaybin sınırından Binxetêye(Suriye'ye) geçtiler. Ailenin bir kısmı daha önce Suriye'ye geçmişti, bazıları da onlardan sonra sınırı geçip bir araya geldiler. Evlerinden barklarından ayrı olarak çok zor koşullarda birkaç yıl Kamışlı çevresindeki köylerde kaldıktan sonra, devletin çıkardığı afla 1950 yılında atalarının diyarı Omerya'ya döndüler. Fakat döndüklerinde de onların olmadığı dönemde boşluktan yararlanıp aşirete zulmedenlerle mücadele etmek zorunda kaldılar. Bu sürtüşmelerin sonucunda Hasan Yıldırım, babası ve amcası ile birlikte tutuklandılar. Babası gece karanlığında karakol çıkışı uğradığı bir saldırıda ağır yaralanmış ve daha sonra hayatını kaybetmiştir.

Kendisi hapisten çıktığında amcası hala hapiste olduğu için Hasan Yıldırım aşiretin reisi seçildi. İki yıl sonra amcası Evdelê Silêman da Nusaybin hapishanesinde şüpheli bir ölümle hayatı son bulunca Omerya aşiretinin tüm yükü onun omuzlarında kaldı. Onu yakından tanıyan herkes, Hasan Ağanın klasik toprak ağalığıyla bir alakası olmadığını; yurtsever, çevresine duyarlı bir kanaat önderi olduğunda hemfikirler.

Nusaybin'deki birkaç dostunun ısrarıyla (tahminen 1966'dır) evini Nusaybin'e taşıdı. İlk günden Mustafa Barzani hareketine sempatisi ve desteği vardır. Onun ve kardeşlerinin evleri yurtseverlerin sık sık bir araya geldiği mekanlardır. Musa Anter'in 1965'te milletvekilliği adaylığı sırasında onu desteklemiş ve onun için çok çalışmıştır. 1967-69 yıllarında Kürt illerinde düzenlenen Doğu Mitinglerine katılmıştır. Dostları olan Şerafettin Elçi, Ahmet Türk ve Nurettin Yılmaz'ı da seçimlerde var gücüyle desteklemiş, bütün imkanlarını seferber etmiştir.

11 Aralık 1977 yerel seçimlerine bağımsız olarak girdi ve Nusaybin belediye başkanı seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinden önce sabah evinden arabayla belediyeye giderken silahlı saldırıya uğradı, yanındaki dostlarından biri hayatını kaybetti ve biri de yaralandı. Darbeden sonra da belediye başkanlığı görevinden alındı ve tutuklandı. Bırakıldıktan kısa bir süre sonra tekrar tutuklandı ve önce Mardin'e daha sonra da Diyarbakır'a sevk edildi. Ağır işkenceler altında iki buçuk sene kadar Diyarbakır hapishanesinde kaldı.

1990'larda devlet kendisine, kabul etmesi durumunda birçok imkân sunduğu halde köy koruculuğunu kabul etmedi, dolayısıyla ailece köylerini boşaltmak ve Nusaybin'den göç etmek zorunda kaldılar. Hanımı ve çocukları Almanya'ya giderken Hasan Ağa İzmir'e yerleşti. Maddi manevi sıkıntılar içinde geçen bu yıllarda bile vatanseverlik çizgisinden hiç ödün vermedi. 2002 yılında tekrar Nusaybin'e geri döndü. Gene odası sevenleri ve dostlarıyla dolup taşıyordu. 2007'de kansere yakalandı, Almanya'da ameliyat olduğu halde kurtulamadı ve 06.05.2008'de aramızdan ayrıldı.

Her toplum kendine özgü değerleri vardır. Kimi toplumlar yaratılmış değerleri geçmişin değerleri ile besler. Kimi toplumlar ise geçmişin değerleri ile ortaya çıkan yeni değerler arasına kalın duvarlar yükseltilir. Bu konuda toplum mühendisliğine soyunanların çok büyük rolü vardır. Geçmiş değerlerle ortaya çıkan yeni değerler arasında bağı kurup koparmak gibi. Dolayısıyla Kürtlerin de kendine özgün yarattığı değerler vardır ama ne yazık ki, geçmiş değerlerle ortaya çıkan yeni değerler arasında gerekli bağ kurulmadı!

Kürtlerin yaşadığı toplumsal süreçlerde, toplumun gelişmesine olumlu yönde katkı sunan çok verimlilikler vardır. Ne yazık ki, Kürtlerin eksikliklerinden birisi de birbirini tamamlayıp geliştiren geçmişle yeni değerleri buluşturmamasıdır. Kürtlerin dünyasına neresinden bakılırsa bakılsın, bu verimli toplumu aklın mayasıyla zenginleştirmeye ihtiyaç olduğu görülecektir. Zira toprağa düşmüş ama altında kalmış ya da bırakılmış o kadar değerler var ki! Bir deşildiğinde insan oğlunun yüzüne toplumu besleyecek muazzam zenginlikler fışkırır.

Aklın ve vicdanın özüyle bütünleşen o kadar erdemin cemresi düşmüş ki, bu topraklara, bir dokunuşta Hasan Yıldırım Ağa gibi bin bir değerlerle karşılaşılır hemen. Ne acıdır ki, Kürt toplumu dizayn eden toplum mühendisleri toplumun aklı ve vicdanının kirletmesine o kadar yol açmışlar ki, Hasan Yıldırım Ağa'yı bir ağa tarafıyla sahada kalmasını sağlamışlardır. Toplumsal süreçlerin yarattığı zorlu koşularla ortaya çıkan yerelin ve toplumun öncüsü ağalıkla, günün koşullarda yaratılan yapay ağalık ayrı ayrı şeylerdir.

 Dolayısıyla Ömeriyan Aşiretinin ağası diye bilinen Hasan Yıldırım gibi birçok değer üreten değer sahibi olanlar, Kürt toplumuna miras bıraktığı değerler umursamaz bir hoyratlıkla çarçur edildi. Zira Kürt toplumunu dizayn eden toplum mühendislerinin görevi de buydu zaten! Amaç Kürt toplumu kendi geçmişiyle bağını koparıp sıfırdan başlayan bir toplum yaratmaktı! Tam da burada rahmetli Apê Musa'nın "eksi durumdan sıfıra getirebildik, haydi siz de sıfırdan artı duruma geçiş yapın!" dediğini hatırlatıyor bize.

Kürt toplumunu tarihsel kökeniyle bağını koparıp, bir başka Ehmo'nun ya da Mehmo'nun bağlantılarıyla, yeni bir dejenere toplum yaratma projesiyle ortaya çıkan mühendisliğin ürünü gençler Apê Musa'ya "Biz bu mücadeleyi sıfırdan başladık" dediler. Apê Musa'nın gençlere cevabı "biz eksilerden sıfıra getirdik ve bunu bilmenizden fayda" var demiş ama ne yazık ki, yeni yetişme dediğimiz yeni Kürt gençliği "Ape Musa'nın sıfır bir noktadır eksi ise sonsuzdur" söylemekle ne demek istediğini anlama yeteneğinden yoksun bırakılmış yeni bir nesil gelişiyordu!

Velhasılıkelam geçmişle, bugünle yaşananları, toplumun öznel durumuyla bütünleştirecek aydınlaşmaya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla vicdanla, eli kalem tutan kalemiyle sorun yaşamayan Kürt aydınlara çağrımdır. Eli kalem tutan hemen herkes, kendi yöresel değerleri toplumun önüne çıkartma çabalarını hızlandırsın. Zira Kürt halkının öznel gerçekliği ideolojik zart zurtlara o kadar kurban edilmiş ki, düşünsel dünyamızla geçmişimiz birbirinden koparılmış, araya karanlık perdeler döşenmiştir! Bundan dolayı olsa gerek, Nusaybin halkının bağrından çıkan değer sahibi Hasan Yıldırım ağasını bu makalemle anmaya çalıştım.