Geçmişini bilmeyen geleceğini belirleyemez 

Şaban Aslan

Şaban Aslan

Savaşın kanunudur. Cephede güçlü olan devlet barış masasında da güçlüdür. Kimsenin bunu inkâr etmeye hakkı yoktur.

 Daha önce ilk defa Kasrışirin antlaşmasıyla Kürdistan, İran Şahlığı ile Osmanlı saltanatı arasında ikiye bölünerek paylaşılmıştı.

Birinci Dünya Petrol Paylaşım Savaşından sonra, savaşın galibi olan İngiltere Hükümeti resmen, Kürtlere ihanet ederek Kürdistanı, Lozan da dört devlet arasında parçaladı. İran şahlığı ve Osmanlı Devletinin devamı ola Türkiye devleti. Acı gerçek budur ki, Lozan antlaşmasından yıllar sonra kurulan Irak ve Suriye devletleridir.

İngilizlerin kirli tarih sayfalarına bakıyorum. Dört yüz yıl Osmanlı egemenliği altında kalan Arap çöllerinde, İngilizlerin emri ile 1933 yılında Irak devleti diye bir devlet kuruluyor. Ve 1946 yılında da Suriye diye bir devlet meydana çıkarak bağımsızlığını ilan ediyor.

Dünya Savaşı'nın çıkmasının akabinde, 3 Kasım 1916'da Katar, Britanya işgaline girdi.

Katar, 3 Eylül 1971'de Britanya hâkimiyetinden ayrılarak resmen bağımsız bir devlet olarak bağımsızlığını ilan etti.

Saddam Hüseyin:

İnsanlıktan nasibini almamış canavar ruhlu Saddam Hüseyin, hayatı boyunca Kürtlere karşı devletin ordusunu kullanarak Kürtleri yok etmek için acımasızca öldürüyordu. Bu da yetmedi. Gözlerine kan bürümüş vahşi bir hayvandan farkı olmayan diktatör Saddam Hüseyin 1986 yılında, Kürtlere karşı, Kuran da bir sure olan enfal olayını ileri sürerek hunharca binlerce Kürdü katıl etmeye başladı. Bununla yetinmedi. Devamlı, Kürtlere karşı devlet gücünü kullanarak, Kürtleri yok etmeye çalışıyordu. 


Halepçe Katliamı:

İran-Irak Savaşı devam ederken, Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı hunharca bir katliama başladı. Kanlı Cuma olarak adlandırılan Halepçe kentine uçaklarla, elma kokusu veren kimyasal bombaları yağdırdı." Kürtçe kimyabarana Halepçı." Tarih 16 Mart 1988.

 

Birleşmiş Milletlerce yürütülmüş tıbbi incelemeler sonucunda saldırıda hardal gazı ile türü tespit edilememiş bir sinir gazı çeşidinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Saddam Hüseyin'nin emiriyle, Ali ismindeki pilot 16 Mart 1988 yılında uçaktan attığı bombalarla Halepçe şehrinde beş binden fazla insanın öldüğünü ve on bine yakın insanlarında yaralandığını hepimiz biliyoruz. Katliam olayını hepimiz televizyon ekranlarında gördük. Katliamı gerçekleştiren kişinin adı kimyasal Ali olarak lanse edildi.      

Halepçe katliamı olarak tarihe yazılırken, yaş ve cinsiyet farkı gözetmeksizin silahsız ve savunmasız Kürt insanlarını katıl ettiler. Saldırıdan sonra komplikasyonlar, çeşitli sayrılıklar çıktı ve yapılan doğumlar sağlıklı sonuç vermiyordu. Sonuçta neticelenemedi. Saldırı planlı ve programlı olarak Kürt halkına karşı gerçekleştirildi. Dünya tarihinde sivil insanlara karşı yapılmış en büyük kimyasal saldırı olarak tarihe yazıldı.

Televizyonda gördüğüm genç bir kadının kucağındaki bebeğiyle beraber ölümden kaçarken, meydanda yüzü kuyu cansız bedenlerini gördüğümden beri hiç unutamıyorum. 

Güney Kürdistan da bu vahşet yaşanırken, Dünya Devletlerin bütün liderleri kara bantla gözlerini bağladılar. Kulaklarına pamuk sıkıştırarak kendileri sağır ettiler. Hiçbir devlet liderinden çıt çıkmadı. Katliam olayını gizlemeye çalıştılar.

Büyük siyasetçi merhum Mam Celal Talabani, KDP Lideri Mesut Barzani ile görüşerek, Türkiye sınırına yakın olan Kürtleri mülteci olarak, Türkiye'ye, İran sınırına yakın olan Kürtleri de mülteci olarak İran'a gönderdiler. Artık ok yaydan çıkmıştı. Dünya devletlerinin liderleri canavar ruhlu Saddam'ı kınamayla yetindiler. 

İkinci Körfez Savaşı sırasında, ABD kuvvetleri ile müttefikleri Irak topraklarına girdiler.22 Temmuz günü Saddam Hüseyin'in oğulları Uday ile Kusay, Irak'ın Musul kentinde düzenlenen bir operasyonda Amerikan kuvvetleri tarafından öldürüldüler. Saddam Hüseyin 13 Aralık 2003'te doğum yeri olan Tikrit kenti yakınlarında bir çiftlik evinde çukur içinde saklanırken, Kürtlerin aldıkları istihbaratı ABD güçlerine bildirmesiyle yakalandı. Kurulan mahkemede ki yargılama sonucunda idamına karar verildi. 

Saddam belli bir süre sonra 30 Aralık 2006 tarihinde Kurban Bayramı'nın ilk gününde asılarak idam edildi. ABD'nin yardımıyla, Irak'ta yaşayan Kürtler bir zalimin zulmünden kurtularak ve bugünkü duruma geldiler.        

Katliamda hayatını kayıp eden Kürtlerin mezarları.               

Kuveyt'in işgali:

Kürtlere karşı giriştiği katliamlarla, dünya devletlerin liderleri sesiz kalınca, Saddam Hüseyin kendini dev aynasında görerek zapt edilmeyecek bir kahraman olarak görmeye başladı. Hiç zaman kayıp etmeden 1990 yılında Irak; Kuveyt'i, eğimli sondaj yaparak kendi petrollerini çalmakla Kuveyt devletini suçladı. Öte yandan bazı Irak kaynaklarına göre zamanın Irak Devlet Başkan Saddam Hüseyin'in, Kuveyt'e saldırma kararı, işgalden aylar öncesinden alınmıştı. Bazı farklı kaynaklara göre Irak'ın, İran-Irak Savaşı döneminde aldığı 80 milyar doların üzerindeki borcu ödeyemediği ve Kuveyt'in ürettiği petrolün çok fazla olmasının Irak petrollerinin değerini düşürmesi gibi sebeplerin saldırıyı tetiklediğini söylüyorlardı.  

 2 Ağustos 1990 günü başlayan ve çoğu çatışmalarda Irak Cumhuriyet Muhafızlarının Kuveyt Silahlı Kuvvetleri üzerinde üstünlük kurmasıyla geçen işgal, iki gün sürdü. Çatışmalar sonucunda Kuveyt'i topraklarına katan Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin, Kuveyt'i Irak'ın 19. ili olarak tanımladı.

 

Kuveyt; sekiz yıl boyunca İran-Irak savaşında, Irak'a maddi destek sağlamıştı. Savaşın sona ermesiyle birlikte Irak, Kuveyt'e olan 14 milyar dolarlık borcunu ödeyemez hale geldi. Saddam, Kuveyt'ten dilenen özrü kabul etmemesiyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmeye başladı. 1989 yılının sonlarında ülke liderleri arasında birtakım resmî görüşmeler gerçekleştirildi; fakat bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı

FBİ'da çalışan ve 2003'teki yakalanışının ardından Saddam Hüseyin'i sorgulayan George Piro'ya göre Irak, OPEC'in petrol üretimine kota koymasının ardından kendi petrollerinin fiyatlarını yükselterek borçlarını ödemeye çalıştı. OPEC üyesi Kuveyt ise kendi petrol üretimi arttırarak dünyadaki artan petrol fiyatlarının önüne geçmek istedi. Düşen fiyatlar, savaş sonrası ekonomisini iyileştirmeye çalışan Irak'ı olumsuz etkiledi. Bu olay, Irak'taki birçok kişi tarafından bilinen öfkeli sinirli ve saldırga bir hareket olarak görüldü. Eski Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'e göre petrolün bir varilinin satış fiyatında yaşanan 1 dolarlık azalma, ülkenin yıllık gelirinde 1 milyar dolarlık azalmaya sebep olmaktaydı. Kuveyt'in bu hamlesi sebebiyle Irak'ın bir yılda 14 milyonluk gelir kaybı yaşadığı tahmin edilmektedir.

Osmanlı döneminde Kuveyt, Basra Eyaleti'ne bağlıydı ve el-Sabah hanedanı tarafından yönetilmekteydi. 1899 yılında alınan kararla Osmanlı himayesi altında olmasına karşın Britanya'nın koruması altına girdi. Bu sebepten dolayı sınırları, Basra Eyaleti'nin geri kalan kısımlarıyla hiçbir zaman net bir biçimde belirlenmemişti.

Öte yandan Irak; Britanya'nın, ülke sınırlarını kasıtlı olarak daraltarak ve denize kıyısı olmayacak şekilde çizdiğini, bu sayede ileriki zamanlarda kurulacak Irak yönetiminin Britanya'nın Basra Körfezi'ndeki sömürgelerini tehdit etme ihtimalini ortadan kaldıracağını iddia etmekteydi.

 

20 Mart 2003 günü ABD liderliğindeki bazı müttefik güçler Irak'a girerek, Saddam Hüseyin'in saltanatına son noktayı koydu.

ABD, Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olmasının uluslararası barışı tehdit ettiğini ileri sürüyordu. Fakat bazı devletler, Saddam Hüseyin rejimine karşı askeri harekâtına karşı idiler.   

ABD neden Irak'a girdi:

1990-1991 Körfez Savaşı'nda ABD, Irak güçlerinin Kuveyt'ten püskürtüldüğü çok uluslu bir koalisyona liderlik etmişti.

Daha sonra Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Irak'ın tüm kitle imha silahlarını imha etmesini zorunlu kılan 687 sayılı kararı kabul etti. Karar nükleer, biyolojik, kimyasal silahları ve uzun menzilli balistik füzeleri kitle imha silahı olarak tanımlıyordu.

Aşağıdaki yazı Gazeteci Fehim Taştekin'in 13 Eylül 2023 günü internetten alınan bir bölümdür:

Kerkük bir kez daha iç savaşın sınırlarında dolaşıyor. Sebep Irak Başbakanı Muhammed el Sudani'nin Müşterek Operasyonlar Komutanlığı'nın karargâh olarak kullandığı binanın Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) verilmesi yönündeki kararı. KDP'nin kentte 33 binası varken bu karargâh neden sorun oldu? Evvela binanın geçmişi kışkırtıcı. Saniyen KDP'nin dönüşü basitçe bir partinin dönüşü olarak görülmüyor. 18 Aralık 2023'te il meclisi seçimleri Kerkük'ü yine ölüm yürüyüşüne çıkarırken KDP'nin denkleme girmesi öteki tarafların hesabına gelmiyor. Buna Kerkük'te KDP'den daha güçlü olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) dâhil. 

Bağdat'ta hükümet kurabilmek Kürdistan'ı denkleme sokmayı zorunlu kılıyor. 2022'de KDP'yi ikna için birtakım sözler verildi. Varılan mutabakat, 2017'de Kürdistan'daki bağımsızlık referandumunu boğmak için Kerkük'ü Kürtlerin kontrolünden çıkartan müdahaleyle oluşturulmuş yeni statükonun geriletilmesini de öngörüyor. Iraklı kaynaklara bakılırsa mutabakat Kerkük bağlamında şu hususları içeriyordu: 

·Valilik koltuğunun yeniden Kürtlere verilmesi

·Kürt partilerin kente dönmesi

·Müşterek Operasyonlar Karargâhı dâhil daha önce KDP'nin kullandığı bina ve ofislerin iade edilmesi

·Ortak güvenlik komutanlığının Asayiş'e (Kürt istihbaratı) verilmesi

·Kerkük'ün statüsünün belirlenmesine ilişkin anayasanın 140. maddesinin gündeme alınması

Kerkük'te Kürt gençleri, trafiğe kapatılan Erbil ve Kerkük kara yolu olayını protesto ederken Irak Merkezi Hükümetin güvenlik güçleri silahsız olan Kürt gençlerine ateş açarak, bilinçli olarak 4 kişiyi öldürdüler. 14 kişiyi yaraladılar ve 40 kişiyi de gözaltına aldılar.

 Bu olaylar yaşanırken Bafıl Talabani aşağıdaki demeci veriyor:

3.9.2023

Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Genel Başkanı Bafıl Talabani Kerkük'te yaşanan gerginliğe ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı. Talabani, "Kerkük'te ortak yaşam ve kardeşlik ortamını bozmaya çalışan her türlü girişimi kınıyoruz. Gençlerimizi yaralayan ve şehit edenlerin hızla yakalanarak, adalet önüne çıkarılmalıdır" dedi.  

Kerkük'te daha fazla kan dökülmemesi için gerekli tedbirlerinin alınması için ilgili taraflara ve Irak hükümetine çağrı yapan Talabani, şunları kaydetti:

"Kerkük'teki durumun bir an önce normale dönmesi gerektiği konusunda uyarıyoruz. Bu durum kabul edilemez. Bu nedenle herkes azami sorumluluklarını yerine getirmeli, fitne ile bölünmeler önlenmeli ve bu duruma son verilmedir. Kerkük'teki tüm etnik gruplar ile topluluklar arasındaki barış ortamı ve kardeşlik korunmalıdır."

Bafıl Talabani ayrıca güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren Hawkar Abdullah'ın ailesine de başsağlığı diledi

Başkan Barzani'den Kerkük'teki gerileme ilişkin açıklama: Bedeli ağır olur

Kerkük'teki gerilime ilişkin bir mesaj paylaşan Başkan Barzani, Kerkük'te Kürtlere yönelik yaşananların kabul edilemez olduğunu belirterek sert tepkide bulundu.

2.9.2023

Başkan Mesud Barzani Kerkük'teki gerilime ilişkin bir mesaj yayınladı.

Başkan Barzani Kerkük'ün birlikte yaşamın ve kardeşliğin şehri olduğunu belirterek Kürt göstericilere karşı güvenlik güçlerinin şiddet kullanılmasının ve bir Kürt gencinin kanın dökülmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Başkan Barzani "Kerkük'te evlatlarımızın kanının akıtılmasının bedeli ağır olacaktır" dedi.

Başkan Mesud Barzani Kerkük'te yaşanan gerilime ve Kürt göstericilerin üzerine açılan ateşle bir Kürt gencinin şehit olması olaylarına ilişkin bir açıklama yayınladı.

Başkan Barzani "Kerkük'teki duruma ilişkin,  Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) Kerkük'teki genel merkezinin açılmasını engelleme bahanesiyle bir grup birkaç gündür Erbil-Kerkük yolunu kapatarak, vatandaşların normal hayatlarını sürdürmelerini ve gidiş gelişlerine izin vermedikleri gibi, Kerkük halkı için çok zor ve tehlikeli bir durum yarattılar" dedi.