Eskerê Boyik: Halkların kardeşliği yoktur, dostluğu vardır

Rûdaw’a konuşan ünlü Kürt aydın, Kürdistan Bölgesi’ne ziyareti hakkındaki duygularını dile getirdi.

Haber Merkezi- Ünlü Kürt ekonomist, şair-yazar, gazeteci ve Ezidibilimci Eskerê Boyik, Rusların İran ve Osmanlı’ya karşı savaşta ilk olarak Kürtlerle yüzleştiğini ancak bu engeli aşamayacaklarını anlayınca da Kürtleri daha yakından tanımayı denediklerini söyledi.

Eski Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan Kürtlerin tarihini yakından bilen Ezidi Kürt aydın Boyik, Sovyetler Birliği’nin kurulduğu yıllarda Ermenistan’da anadilede eğitim imkanı sağlandığını ancak okullarda Kürtçe ders verebilecek tek bir Kürt öğretmenin bile bulunmadığını belirtti.

Sovyetlerle kurulu düzenin Sovyetlerle yıkıldığını dile getiren Dr. Eskerê Boyik, niçin Ermenistan’ı terk ettiğini anlattı.

Rûdaw’a konuşan ünlü Kürt aydın, Kürdistan  Bölgesi’ne ziyareti hakkındaki duygularını dile getirdi.

Kürtler Sovyetler’e ne zaman yerleşti?

1800’lü yıllarda Ruslar Kafkasya’ya yöneldiler. 1801’de Gürcistan savaşsız Rus topraklarına katıldı. Böylece Rusya sınırları İran ve Türkiye sınırlarına ulaştı. Aynı dönemde Rusların İran ve Osmanlılarla savaşı başladı. Ruslar bu savaşlar hakkında “Kürtlere karşı savaştık” diye yazıyorlar. Çünkü hem Osmanlı ve hem de İran’ın bölgedeki askerlerinin tümü Kürtler’den oluşuyor. Aynı tarih anlatımında Kürtlerin bölgede büyük bir güç olduğu, aşiretler şeklinde yaşadığı, üzerlerinde bir devlet hükmü olmadığ ve her şeyin aşiret liderlerinin elinde olduğu, hatta halktan alınan vergi ve haracı da aşiret liderlerinin topladığı, bu vergi ve haraçtan devlete pay verip vermeme inisiyatifinin de bu liderlerin elinde olduğu belirtiliyor. Rusların Kürtlerle tanışması böyle oluyor. Rus tarihçiler şöyle yazar; dönemin Rus yetkililerinin “biz savaş ve silah zoruyla Kürtlerle baş edemeyiz. Dolayısıyla Kürt aşiretlerine ve Kürtlerin evine sızmanın yollarını bulmalıyız. Ne yapıp edip çelişkilerini, örf ve adetlerini öğrenmeliyiz ki aralarına girmeyi başaralım” dediğini yazar. Ruslar’da Kürtbilimciliği bu süreçte başladı. Büyük Rus Kürtbilimcileri bu süreçten sonra Kürtler hakkında birçok bilgi ve belge topladı, yazılar yazdı. Hala da Kürtlerin o dönemdeki hayatı ve tarihi hakkında birşey öğrenmek istediğimizde o belgelerden yararlanıyoruz.

Eski Sovyet cumhuriyetlerine sürgün edilen Kürt nüfusuna ilişkin bir sayı var mı?

Sürgün olmamışlar, Kürtler o bölgede eskiden beri var zaten. Fakat bunlar Müslüman Kürtlerdi, Ezidi Kürtler daha sonra o bölgeye yerleşmiştir. 1826 yılında İran ile Ruslar arasında savaş başlıyor. O dönemde Ezidilerin büyük aşiretlerinden biri olan Hesini boyu, Hasan Ağa liderliğinde süvarileri ile birlikte Ruslara katılıyor ve İran’a karşı savaşıyorlar. Rus tarihçiler bu konu hakkında çok şey yazmış, bu Kürt birliklerine övgüler dizmiştir.

Rusların tarafına geçenlerin büyük çoğu Ezidi Kürtler miydi?

Evet, Ezidi Kürtler Rusların tarafına geçti. O dönemde Rus devleti içerisinde dini farklılık gözetmilmiyor, ayrımcılık yapılmıyordu. Kimse din adına gelip onları katletmiyor mallarını talan etmiyordu. Onlar da diğer halkların sahip olduğu haklara sahip oluyorlardı. Ezidi Kürtler din düşmanlığı nedeniyle uğradıkları gazaptan kurtulmak için Rus tarafına geçmeyi seçti.   

Dedeleriniz o tarafa geçer geçmez Ermenistan’a mı yerleşti?

Bizimkiler 1820-30’larda gelip Elegaz Dağı yamacına yerleşiyorlar, on iki köyümüz var bu bölgede. Serhat bölgesinde büyük bir savaş yaşanıyor, Zerif Hatun savaşı deniyor buna. Savaş nedeniyle bir kız ailesinin tümünü alarak göç ediyor. Tarihçiler Serhat bölgesinin dağı taşı, ovası yaylası, hayırı ve bereketiyle birlikte tamamen Ezidilerin kontrolünde olduğunu söylüyor. Bölgede göçebe olan Müslüman Kürtlerin de bu durumdan hoşnut olmadığı, yaylalara gelip dönmeyi istemediklerini, bu nedenle Heyderi aşireti ile Ezidiler arasında savaş yaşandığını, sonuçta Ezidilerin yenilip diğer tarafa geçtiklerinden bahseder.

Ezidi Kürtler Ermenistan’da varlıklarını nasıl koruyabildi?

Ermenistan, Azerbeycan ve diğer Kafkas ülkelerinde Müslüman Kürtler de vardı. Onlar da kendilerini dini inançlarıyla ayakta tuttu. Avrupa’ya ve dünyanın diğer yerlerine yayılan Ezidiler kendilerini dini varlıkları sayesinde, inançlarına dayanarak koruyabildi. Ezidiler inançları, din adamları ve bir bütün toplumsal varlıkları ile birlikte oraya göç etti. İnanç ve etnik kimliğe sahip çıkmaları diğer toplumlar içerisinde erimelerini önledi. Sovyetler kurulana kadar da bu şekilde kendilerini koruyabildiler.

Fırsatların da burada bir rolü yok mu? Rusya Ezidi Kürtlere kendi inanç ve kültürleri ile yaşama özgürlüğü tanıdı mı? Yani Müslüman olmadıkları için devlet onlara daha fazla imkan sağladı mı? böyle bir ayrımcalık tanındı mı?

Sovyetler’den önce değil ama  sonra evet. Çünkü  Sovyetler’le bu imkanlar herkes için ortaya çıktı. Şimdi falan kes filan kes böyle yaptı deniyor ama eğer Sovyetler olmasaydı bu imkanlar sağlanmazdı. 1926’dan sonra Ermenistan’da sadece Ezidi Kürtler kaldı. 1914’ten 1926’ya kadar Kafkaslar’da Müslüman ve Hristiyanlar arasında savaş ve çatışmalar yaşandı. Böylece oradaki Müslüman Kürtler Serhat bölgesine göçederken, Kars ve Sürmeli’deki Ezidi Kürtler de Ermenistan tarafına göç etti. Van Gölü kıyısında yaşayan Zokurlu aşireti ki büyük bir aşiretti, göçüp Ermanistan’a geldiler.  1920’de Ermenistan’da Sovyet kaydı yaşandı. Ermenistan’da kalan Ezidi Kürtler kendilerin köy yapmaya başladı, boşaltılan köylere yerleştirildiler. Ezidilerin kendileri de buraya yerleşirken gün gelirde yollar açılır ve kendi yurtlarına dönerler diye beklediler.

Eski Sovyet cumhuriyetleri yaşayan Kürtler arasında bir çok büyük ve ünlü aydın kişilik çıktı. Üniversite ve enstitülerde Kürdoloji bölümleri açıldı. Erivan Radyosu ve Ria Taze gazeteleri Kürtler adına büyük birer kazanımdı. Kürtler bu kazanımları nasıl elde edebildi?

Bunlar Sovyet devletinin vaat ve kararlarıyla oldu, ne bir örgütlülük ne de başka şekilde değildi. Sovyet devleti herkese eşit haklar tanıma vaadinde bulundu. 1920’de Ermenistan’da da tatbik edilen ve yukardan gelen bir kararla her halk kendi anadilinde okuma hakkına kavuştu. Orada yaşayanlar Ezidi Kürtleriydi. Ne bir alfabeleri, ne doğru düzgün okuyan bir öğretmenleri vardı. 

Peki okullar nasıl açıldı. Hangi alfabenin kullanılacağına nasıl karar verildi?

O zaman Akog Bazaryan adlında Ağrılı biri Ermeni alfabesiyle çocuklar için “Şems” adında bir kitap yazmıştı. Ermenistan Eğitim Bakanlığı o kitabı ders kitabı olarak kabul etti.

Şu an bizim kullandığımız latin alfabesiyle değildi yani?

Hayır. 1928’e kadar da Ermenice alfabe ile buradaki Kürtçe okullarda ders verildi. Ilk başta birkaç köyde okullar açıldı, sonra yaygınlaştı. İlk zamanlarda Ezidiler içerisinde ders verebilecek öğretmen de yoktu. Kürtlerle birlikte yaşayan ve Kürtçeyi iyi bilen Ermeni öğretmenler ilk başta Kürt dili eğitimi verdi.

Alfabe daha sonra değiştirildi mi?

Ermenice alfabe 1928’e kadar kullanıldı. Ama daha sonra bu alfabenin Kürtçe gramer ve lehçeleri anlatmaya yetmediği görüldü. Bir de Kürtler sadece Ermenistan’da bulunmuyordu. Azerbeycan ve Orta Asya’da, Gürcistan’da, Batum yakınlarında da çok sayıda Kürt yaşıyordu. 1928’de düzenlenen bir konferansta latin alfabesine geçilmesine karar verildi.

Latin alfabesini kullanabilmek için elleride herhangi bir kaynak bulunuyor muydu?

Ermenistan’a göç eden Asuri aydın İsahak Marugulov ki kendisi Kürtçe ve gramer üzerinde kapsamlı incelemeler yapmış biri, Erebê Şemo ile birlikte latin alfabesini hazırlıyorlar.  1929’da Ermenistan devleti bu alfabeyi Kürtçe okullarında kullanılacak alfabe olarak kabul ediyor.

Bundan sonra Ermenistan’daki Kürtler bu alfabe ile okudu, değil mi?

Evet. Ama sadece Ermenistan da değil, Azerbaycan, Gürcistan ve diğer ülkelerdeki Kürtçe okullar için de aynı alfabenin kullanılması uygun bulundu. 1930’da Ria Taze gazetesi çıktı, Kürtçe birçok ders kitabı basıldı. Daha sonra Meryem Gulo ve Erebê Şemo da Kürtçe gramer kitapları yazdı. Meryem Gulo daha önce Kürdoloji üzerinde çalışmış biriydi. 1900’lerde daha Sovyet kurulmadan Ezidi çocuklar için 3 Rusça okul açmıştı, Zorê köyünde dersler veriyordu. 

Çok uzun bir hikaye bu. Ria Taze, Erivan Radyosu ve sizin gibi aydınların yazdığı kitaplar çok zengin bir arşiv oluşturuyor. Bu arşive ne oldu? Nedere, kim tarafından korunuyor?

Bu da çok uzun bir konu, şimdi burada yazarlarımız, tarihçilerimiz, dilbilimcilerimiz ve sanatçılarımızı ve çalışmalarını bir bir anlatırsak çok zaman alır. Sadece Erebê Şemo’yu anlatmak günlerimizi alır. Birçok aydın geldi gitti ama arşivlerine ne oldu, nereye gitti bilinmiyor. Bazılarının eserleri aileleri tarafından korunmuş. Radyo arşivi tahminince korunuyor, çünkü radyo hala var ve devlet radyosudur. Ria Taze çok büyük bir arşive sahip ancak şimdi tüm sayıları u arşivde var mı yok mu onu bilemiyorum. Halkın Ria Taze’ya yazdığı ama yayınlanmayan yazılar kalıyor mu kalmıyor mu bilemiyorum. Yine bu arşivin CD’lerde birçok kişinin yanında korunduğunu biliyorum. Nasıl ki Hawar’ı muhafaza edip tüm sayılarını latinceye çevirdilerse aynı şekilde Ria Taze’nin de korunup latinceye çevirilmesini ve ansiklopedisinin çıkarılmasını isterdim.

Uzun yıllar sonra  Ermenistan’dan ayrılıp Almanya’da yerleştiniz. Bu kararı almanızın nedeni neydi?

Ermenistan’dayken bir üniversitede çalışıyordum, bölüm başkanıydım, diğer bir üniversitede dersler veriyorum. Yazıyordum, ekonomik durumumuz kötü değildi. Sovyetlerin çökmesiyle ona bağlı cumhuriyetlerin de ekonomisi çöktü. Profesörlük için ikinci doktoram da hazırdı ama öyle oldu, tüm hepsini bırakarak oradan ayrıldım. Ekonomik olduğu kadar siyasi nedenleri vardı. Kriz haliydi ve tüm Sovyet cumhuriyetlerinde milliyetçilik hızla artıyordu. Her bir devlet kendi içinde yaşayan halklara burası bizim ülkemiz, bizim topraklarımız demeye başladı. Irkçılığa kadar vardı ve ayırlmaktan başka çarem kalmadığı kanaatine vardım.

Halkların kardeşliği Sovyetlerle bitti yani?

Fikrimce halkların kardeşliği diye birşey yoktur, halkların dostluğu, insanların kendi arasındaki dostluğu vardır. Yeri geldiğinde kardeş diyen halk size burası benim toprağım diyebiliyor.

Sovyet sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde halkların kardeşliği bir slogan olduğu için belirttim…

Evet Sovyetler’de halkların kardeşliği vardı ama Sovyetler’in kavli ve kararlarıyla. Sovyet kavli ve kararları kalmayınca o kardeşlik de biraz yıkıldı. Fakat biz Ermenilerle çok yakındık, onlarla ilişkilerimiz çok iyiydi. Ermeniler bizim dil ve kültürümüzü korumamızda, entellektüel çalışmalarımızda bu seviyeye gelmemizde bize çok yardımcı oldular.

Almanya’ya yerleştiniz. Oldenburg’daki Ezidi Derneği’nde aktif çalışıyorsunuz. Neler yapıyorsunuz?

Ermenistan’dan çıktığımda bird aha Ezidibilimcilikle, Ezidi tarihi ve toplumsal sorunları ile ilgili çalışabileceğimi tahmin etmiyordum. Sovyet yazarlar derneği üyesiydim, tanınıyordum. İlk başta Kazakistan’a, Alma-Ata’ya gittim. Kürtlerin bir bölümü henüz yeni gitmişti oraya ve orada da Kürt dili ve kültürü üzerinde çalıştım. Bir süre sonra Avrupa’ya geçtim. Biliyorsunuz, Avrupa’ya göçettiğinizde hangi ülkede yerleşeceğiniz artık sizin elinizde olmuyor. Almanya’da yerleştikten sonra Oldenburg’daki Ezidi derneğine gittim. Bana aydınlar komitesinde yer almamı teklif ettiler. Böylece takrar yoğun bir çalışmanın içerisine girdim. Sadece Ezidi değil, diğer Kürt aydınlar, diğer halklardan Kürtler üzerine araştırmış, yazmış aydınları da çağırıp toplantılar, seminerler düzenledik. Büyük bir çalışma içerisine girdiğimizi görünce arkadaşlarımız bir enstitü kurma önerisinde bulundu. Enstitü büyük bir iş ve çaba gerektirir, ağır bir isim, Ezdibilim merkezi olmasını uygun bulduk. Ezidilerin tarihi üzerine yaklaşık 10 kapsamlı çalışmayı kitaplaştırdık. Bu kitapların bazıları buradaki üniversitelerde de okunuyor.

Bir de şair yönünüz var. Yazdığınız şiirlerin bazıları şarkı olarak okundu.  Ve ilk defa Kürdistan Bölgesi’ne geliyorsunuz. Bize biraz da duygularınızdan bahsedebilir misiniz?

Doğrusu hiçbir şey gurbette yaşamaktan daha zor değildir. Biri ülkeden bahsettiğinde hepimiz etrafında toplanırdık. Taşını toprağını görmek hepimizin hayaliydi. Sadece benim değil, orada yaşayan tüm aydınların hayaliydi. Ben aralarına katıldığımda henüz gençtim, Hacı Cinci, Erep Şemo ve diğer tüm aydınların rüyası birgüne birgün Kürdistan’a gelip görmekti. Kürdistan sevdası bizim için kırmızı çizgiydi, kimse geçemezdi. Eğitimimiz yurtseverlik üzerineydi, din ve inanç üzerine değil. 50-60 bin Ezidi Kürt ile 30-40 bin Müslüman Kürt’tük, kardeştik. Bir düğün olduğunda hepimiz oradaydık, yas olduğunda hepimiz oradaydık. Sovyetler yıkıldığında bu kardeşlik bile yıkıldı.  

Burayı nasıl buldunuz?

Kürdistan Bölgesi’ne gelmeden önce kuzeye ve Rojava’ya gitmiştim. Burada da oralarda da aydınlarla ilişkilerimiz var, gidip geliyorlar. Aslında çok daha öncesinden buraya gelmek istiyordum ama birtürlü denk gelmiyordu. Bu defa fırsat buldum geldim. Güzel bir ülke, hayrı ve bereket dolu. Tek isteğimiz Kürtlerin bu güzel ve bereketli ülkede rahat bırakılmasıdır. Kürtler de kendi ülkelerini bıramamalı, gurbete gitmemeli. Hiç bir yer insanın kendi vatanı gibi güzel ve iyi değildir. Vatanından çıkmak kaybolmaktır. Çıkış cennete gitmek değil aksine cehenneme gitmektir. Gurbete gitmek bir-iki aylık bir gezi için güzel ve çekici olabilir. Ama daha sonra dert ve keser olup insanın yüreğine düşüyor.   

Eskeri Boyik kimdir?

Eskerê Boyik (Askiyar Broyan) 31 Ağustos 1941’de Ermenistan’ın Aragasotin bölgesine bağlı Kundesaz köyünde doğdu.

İlkokulu Elegez’de liseyi de Erivan’da birincilikle bitirdi. Erivan’da ekonomi okuyan Boyik 1974’te doktorasını tamamladı ve bu bölümün başkanlığına seçildi. Ermenistan’daki köy ekonomisi üzerine çeşitli çalışmalar yaptı.

Ermenistan’daki Doğubilimleri Enstitüsü’nda Kürdoloji üzerine çalışmalar yaptı.

İlk şiierleri Ria Taze’de yayımlandı ve ilk şiir kitabı olan Ziverê 1966’da çıktı. Boyik, tiyatro senaryolarının yanı sıra roman ve kısa öyküler de yazdı.

1984’te Sovyet Yazarlar Birliği’ne seçildi. Aynı zamanda Ermenistan ve Kazakistan PEN üyeliği yaptı.

1993’te önce Kazakistan’a daha sonra da Almanya’ya göç etti.

Eskerê Boyik’in onlarca şiir, roman, inceleme ve hikaye kitabı vardır.

Kaynak: Rûdaw

 

SÖYLEŞİ Haberleri

Mustafa Aydoğan: Kürt nüfus çoğalıyor, Kürtçe konuşanlar azalıyor
30 yıl sonra tahliye olan Rojbin Perişan: Vazgeçmediğin sürece umut vardır
İstanbul Sözleşmesi, İngiltere’de yürürlüğe girdi
Mücahit Bilici: 'Kürt demokrasisinin de Kürt askeriyesine 'haddini bil' diyebilmesi lâzımdır'
Kürt korkusu Kürtlerle ilgili hak taleplerini güvenlik meselesine indirgiyor