Dünkü Türkiye İşçi Partisi (TİP), garip 1965 seçimleri ve Kürdler

Celâl Temel

 

           14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye’de milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Türkiye’de varlığı resmi olarak kabul edilmeyen Kürdler için seçimlerin ne ifade ettiği, Kürdler arasında hep tartışılan bir durumdur. Bir kesim, çeşitli dönemlerde, çeşitli partilerden aday olma yarışına girerken az da olsa bir kesim, bu seçim bizim seçimimiz değildir, bizim için bir şey ifade etmez der.

          Genel olarak Kürdler, hiçbir zaman, “Alın sandığınızı başınıza çalın, bu seçim benim seçimim değil, bu parlamento benim parlamentom değil.” bilinciyle hareket edecek durumda olmadı. “Bizi inkâr eden parlamentoda ne işimiz var?” diyen de “Orası da bir mevzidir orada da olalım.” diyen de oldu. Kürdler bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da birlik sorunu yaşadı/yaşıyor. Bazen seçimlere, Kürdler adına hareket ettiği belirtilen partiler veya bağımsız adaylar da katıldı/katılıyor.

         14 Mayıs seçimlerine giderken Kürd siyasetine öncülük yapanlarla Türk Solunu temsil ettiği belirtilen bazı partiler arasında ilişkiler de gündemde. Durumu en fazla gündeme gelen de Türkiye İşçi Partisi (TİP) adlı bir küçük parti. Bu yeni TİP, bildiğim kadarıyla, daha önce HDP listesinden, Kürdlerin oyu ile meclise giren iki-üç milletvekili tarafından ve 1960’ların TİP kurucularından hayatta kalan tek kurucusu Dr. Tarık Ziya Ekinci’nin, “Bırakın TİP tarihte kalsın.” demesine karşın kuruldu. Altmışlarda, Dr. Tarık Ziya Ekinci gibi bazı sol-sosyalist Kürd aydınları, o dönemdeki TİP’in içindeydiler, beraber politika yaptılar. Biz de bu yazıda, o dönemdeki 1965 milletvekili seçimlerinde, TİP ile Kürd aydınlarının ilginç ilişkisinden söz ederek günümüzü anlamaya çalışacağız.

 

          27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında, 1961 yılında, sol-sosyalist kimlikli Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu ve 10 Ekim 1965 günü yapılan 13. Dönem milletvekili seçimlerine katıldı. 1965 seçiminin en önemli özelliği, o seçimde uygulanan “milli bakiye” adındaki seçim sistemidir. Bu sistemde, tüm oylar değerlendirildiği için, az oy alan partiler de milletvekili çıkartabiliyordu. Olumlu yanlarıyla birlikte, yanlış yanları da olan ve garip sonuçlar yaratan bu sistem, yalnız 1965 seçiminde uygulandı.

        Kürdlerin bu seçimdeki tutumu ve yeni kurulan TİP’le ilişkileri ilginçtir. 1959 yılındaki 49’lar Davası, 1960 yılındaki Sivas Kampı ve 55’ler Olayı, 1963 yılındaki 23’ler Davası gibi siyasal gelişmelerin etkisindeki Kürd aydınları da bu seçimlere büyük ilgi gösterdi. 1961 seçimlerinde, içinde Dr. Yusuf Azizoğlu’nun bulunduğu Yeni Türkiye Partisi (YTP), Kürdlerden büyük ilgi görmüştü. 1965 seçimlerinde ise sol-sosyalist Kürd aydınları TİP’te toplanmıştı. Bilinçli hareket eden Kürdler, bu iki partiye yöneldi.

          Komşu üç Kürd ilinin (Diyarbakır, Mardin, Urfa) bu seçimdeki durumu ilginçtir.

         DİYARBAKIR: 1965 seçimleri öncesinde Diyarbakır’da, seçime iddialı hazırlanan beş grup vardı.

1-) Bazı ağa ve şeyhlerin desteklediği Adalet Partisi (AP),

2-) Bazı ağaların desteklediği Cumhuriyet Halk Partisi (CHP),

3-) Geleneksel Kürd yurtseverlerinin desteklediği Dr. Yusuf Azizoğlu önderliğindeki Yeni Türkiye Partisi (YTP),

4-) Sol eğilimli Kürd yurtseverlerinin desteklediği Dr. Tarık Ziya Ekinci önderliğindeki Türkiye İşçi Partisi (TİP),

5-) Bağımsız aday Şeyh Abdüllatif Ensarioğlu. Seçim sonucu şöyle oluştu:

AP: 31.936 oy ve %28,8 oranla 2,

CHP: 25.695 oy ve %23,2 oranla 2,

YTP: 25.599 oy ve %23,1 oranla 2,

TİP: 8.867 oy ve %8 oranla 1 milletvekili.

Bağımsız aday Abdüllatif Ensarioğlu 12.993 oy ve %13 oranla seçilemedi.

         Mehdi Zana, Abdülkerim Ceyhan, Avukat Ziya Acar (49’lardan) ve Diş Doktoru Oğuz Üçok (49’lardan) gibi bazı sol görüşlü Kürd yurtseverleri, T. Ziya Ekinci’nin ardından TİP Diyarbakır listesinden yer almalarına karşın yalnız T. Z. Ekinci milletvekili seçilebildi. Türkiye genelinde %3 oy alan TİP, Diyarbakır’da %8 oy aldı. Türkiye genelinde %3,7 oy alan YTP ise Diyarbakır’da %23,1 oy alarak Yusuf Azizioğlu ile Recai İskenderoğlu’nu parlamentoya gönderdi.  

         MARDİN: Kürdler yönünden bu seçimde çok ilginç bir durum Mardin’de yaşandı. 49’lar Davası’nın iki önemli ismi, iki kader arkadaşı bu seçimlerde karşı karşıya getirildiler. Musa Anter TİP yetkililerin isteğiyle Mardin’den aday oldu. Sonra, Mardin’de, TİP teşkilatının bulunduğu tek ilçe olan Derik’te ön seçime gidilerek Canip Yıldırım aday yapıldı. Bunun üzerine Musa Anter, TİP’ten ayrılıp son anda bağımsız aday oldu. Altı milletvekilinin seçildiği 1965 Mardin milletvekili seçimleri, çok ilginç ve dramatik bir şekilde sonuçlandı:

AP: 26.828 oy ve %22,65 oranla 1,

CHP, 26.611 oy ve %22,47 oranla 2,

YTP, 14.567 oy ve %12,30 oranla 1,

CKMP, 2.145 oy ve %1,81 oranla 2 (!) milletvekili çıkardı.

TİP: 1.965 oy ve %1,66 oranla milletvekili çıkartamadı

5 Bağımsız Aday, 46.329 oy ve %39,11 oranla seçilemediler!

        5 bağımsız aday, %39,11 oranla 46.329 oy aldıkları hâlde, “milli bakiye” adı verilen seçim sistemi dolaysıyla hiç biri seçilemedi.

        46.329 oyun bir milletvekili seçmeye yeterli olmadığı, 26.828 oyun 1, 26.611 oyun 2 milletvekili çıkarttığı (26.828–26.611=217 oy daha az); buna karşılık 2.145 oyu (%1,81) bulunan CKMP’nin 2 milletvekili çıkarttığı bu seçimin sonucunda ortaya çıkan durumun, dünyada bir benzeri yoktur. Daha az oy alanın kazandığı bir sistem ancak böyle olur! 

           Alparslan Türkeş’in yeni partisi CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, henüz MHP adını almadan önce), 2.145 oyla iki milletvekili parlamentoya gönderirken (Emekli albaylar, Fuat Uluç ve Rıfat Baykal), ondan 180 oy az alan (1.965 oy!) TİP’in adayı Canip Yıldırım ve 13.218 oy alan Musa Anter seçilemediler! Bu dramatik sonuç, TİP ve Kürd çevrelerinde yıllarca tartışıldı. Hatalar, zaaflar, bencillikler ve şansızlıklar zinciri, burada da Kürdlerin yakasından düşmedi. Tabii, bu günden bakıldığında, meydana gelen bu trajik durum; Dr. T. Ziya Ekinci, Musa Anter ve Canip Yıldırım gibi dönemin en bilinçli Kürd aydınlarının hatalarından mı, TİP’in içindeki derin devletin marifeti mi, sorusunu akla getirir…

         URFA: 1965 seçimleri öncesinde, TİP, Kürdler tarafından çok sevilen Avukat Faik Bucak’ı partiye davet etti. Ancak Faik Bucak hem solcu olmadığından hem de TİP’in kazanamayacağını düşündüğünden, bu öneriyi kabul etmedi ve Urfa’dan bağımsız olarak seçimlere girdi. TİP, Urfa’da liste başına, Urfalıların sevdiği Diş Tabibi Hüseyin Kiraz’ı koydu. Sonuçta on beş bine yakın oy alan Faik Bucak, seçimlere bağımsız girdiği için kazanamazken 3.771 oy alan TİP, milli bakiye sistemine göre bir milletvekili çıkartmaya hak kazandı. Ancak TİP Merkez Yürütme Kurulu, listesinin başında bulunan Siverekli Hüseyin Kiraz’ın yerine, İstanbul’dan seçilemeyen Behice Boran’ın Urfa’dan milletvekili olmasına karar verdi! Bu durum, Urfa’da, Siverek’te protesto edildi. TİP’in bu tavrı, Kürdlerin Türk soluna bakışını olumsuz etkilerken TİP, Mardin, Tunceli, Bingöl ve Siirt gibi bazı illerde de benzer hatalar yaptı, ya da bilinçli olarak böyle davrandı! Tabi ki bu durum, TİP’in, bir sonraki seçimlerde (1969), Diyarbakır dışındaki Kürd illerinde tamamen yok olmasıyla sonuçlandı…

        Kürdler bu seçimde, Dr. Yusuf Azizoğlu’nun lider olduğu YTP’ye ve içinde Dr. Tarık Ziya Ekinci’nin bulunduğu TİP’e, başta Diyarbakır olmak üzere büyük ilgi gösterdiler. YTP’nin bu seçimlerde çıkarttığı 19 milletvekilinin, 14’ü Kürdlerin yoğunlukta yaşadığı illerdendi. TİP, 2’si doğrudan (İstanbul ve Diyarbakır), 12’si milli bakiyeden, biri bağımsız listesinden (İstanbul TİP listesinden bağımsız olarak seçilen Çetin Altan) olmak üzere 15 milletvekili çıkartırken TİP’teki tek Kürd milletvekili, Diyarbakır’dan T. Z. Ekinci oldu.

         Bu seçimlerde, Faik Bucak Urfa’dan seçilemezken Musa Anter ve Canip Yıldırım, çeşitli hatalar zincirinin ardından Mardin’den ve 49’ların önemli isimlerinde emekli Binbaşı Şevket Turan da yedi bine yakın oy aldığı Siirt’ten seçilemedi. Kürdlerin bu dört değerli aydınının derin bir marifetle diskalifiye edildiğini söylemek abartı olmaz. Aynı seçimlerde, 49’lardan Dr. Naci Kutlay da Ağrı’dan TİP adayıydı.

          Türkiye’de, 1965 gibi seçimleri gibi, 1969, 1973, 1977 seçimleri ve yetmişli yılların sonlarına doğru yapılan mahalli seçimlerde de tüm olumsuz koşullara karşın Kürdlerin bir şekilde kendilerini ifade ettiklerini görüyoruz. Örneğin 1969 seçimlerinde, bağımsız seçilen 12 milletvekilinin 10’u Kürd illerindendi.  Daha sonraki yıllarda da benzer durumlar oldu ve 1977 yılında, başta Diyarbakır, Batman ve Ağrı olmak üzere, Kürdler, bazı yerlerde bağımsız olarak belediye başkanlıkları da kazandılar.

          O günkü TİP, bu günkü TİP’ten çok daha demokrat bir yapıya sahipti. O günden bu güne, bazı Kürd hareketleri ve bazı Kürd aydınları, “Cumhuriyet demokratikleşirse ‘Kürd Sorunu’ de çözülür.” anlayışıyla hareket etti. Kim demokrasi istemez ki! Ancak demokratikleşme, Kürd varlığı ve hakları kabul edilmeden nasıl olacaktı? Türkiye’de resmi Kürd inkârı olduğu sürece demokrasinin olamayacağını görmek gerekir.

         Kürd aydın ve önderleri, bilerek veya bilmeyerek, hatalar yapıp başka değirmenlere su taşırken seçim süreçlerinde Kürd halkının tutumu ise hep anlamlı oldu. Halk, hangi parti veya kişiyi Kürdlere yakın görürse ona yöneldi. Yani Kürd önderleri, Kürd halkı kadar tutarlı olamadı. İyi incelenip gözlemlendiğinde, bu ilginç durum net olarak tespit edilebilir.

        Türkiye seçimlerinde Kürdlerin tavrı, tarihsel süreç içerisinde, ilginç detaylar içermektedir. Kürd halkı, sistemden hiçbir zaman tam olarak kopamazken içinde bulunduğu şartlar dolaysıyla, zaman zaman sistem partilerine veya Kürdleri temsil ettikleri belirtilen partilere veya bağımsız adaylara oy verdi; başka çaresi de yoktu. Ancak hep, kendinden olduğuna inandığına, kendine oy verdi!..

        Son birkaç seçimde dikkat çeken Kürd oyları konusu, aslında hep vardı. Çünkü varlığı kabul edilmiyordu ama oyları vardı! Ellili yıllardan iki binli yıllara kadar gelen süreçte, parlamento seçimlerinde ve mahalli seçimlerde Kürdlerin tutumu konusu, ciddi araştırmalara tabi tutulabilecek özellikler taşımaktadır.

       (NOT: Bu konuda, İsmail Beşikçi Vakfı Yayınlarında yayımlanan, “1984’ten Önceki 25 Yılda, Türkiye’de Kürdlerin Silahsız Mücadelesi” kitabımızda genişçe bilgi bulunmaktadır.)