Dersim’de iki halk kahramanı; Seyid Rıza- Cebrail Ağa

Abuzer Bali Han

 

 

                                                   SEYİD RIZA           CEBRAİL AĞA

 

Pir Seyid Rıza ve Cebrail Ağa Cive Kheji“ Dersimlilerin en çok sevdikleri kahramanlar arasında sadece iki kişinin adı olarak ön planda tanınırlardı. Yeni kurulan cumhuriyet hükümeti de adları geçen her iki Dersimli kahramanı ortadan kaldırma planlarını yaparken Dersimliler de boş durmuyorlardı! Cebrail Ağa, şayet Mustafa Kemal Paşa, Dersim’e gelirse Dersim topraklarına adım atmamasını üstlenen bir savaşçıydı! Seyid Rıza asıldığında istiklal madalyası olan Cebrail Ağa da teslim olanlar arasındaydı!.Ruslara karşı Osmanlıların saflarında Seyid Rıza ile yer alırken O’nu üstün cesaret ve başarılarından ötürü „İstiklal Madalyası“ ile ödüllendirmişlerdi!..

Seyid Rıza’yı astıran Mustafa Kemal Atatürk’ü Dersim halkı Cebrail Ağa, hapiste olduğu halde O’nun tarafından uzaktan atılan bir mavzer mermisiyle vurdurmuşlardı!..Dersim Halkı en azında öyle his ederek acılarını dindiriyordu! Halkın yardıma muhtaç olduğu ve yardıma çağırdığında Hızır gibi yetişen bir Cebrail Ağa, Dersim’de gerçekten Seyid Rıza gibi yaşamış bir önderdi!.. Cebrail Ağalar, hep halk arasında, onların gönüllerinde yaşayan kahramanlardır! Cebrail Ağa Cive Kheji-Cibe Kheji“ Dersimlilerin birliği için Seyid Rıza’yı adım adım takip eden biriydi. Aşiretler arası çelişkileri ortadan kaldırmaya ne yazık ki yaşarken bile gücü yetmedi!..

Cebrail Ağa denilince, tüm Dersimliler gibi, O’nun iri yarı, kocaman heybetli bedeniyle biri akla gelmesin! Kocaman bir bedeni aniden harekete getirmek her zaman için kolay değildir. Yiğit, çevik ve atılgan olan halk kahramanlarının çoğu tıknaz vücutlu, orta boylu, zayıf ve   direngen yapılıdır. Cebrail Ağa’nın vücut yapısı da bu tarife çok uygundu. Ufak tefek dinç yapısı O’nu çevik kılıyor, sol göğsünün altındaki cevahir yapılı korkusuz yüreği O’nu bu yapısıyla kahramanlaştırmıştı! Orduları bozan silahşörlüğünün yanı sıra O, sebepsiz yere bir karıncayı bile ezmekten korkan bir yapıya da sahipti. Yiğit, cesur ve korkusuz haliyle O, o kadar da merhametliydi... 

Cebrail Ağa’ya yakıştırılan o kadar adı vardı ki, her biri diğerinden ayrıydı. Dersililerin dilinde O’nun adı „Cive Kheji“ veya Cibe Kheji“ idi. Halk kendisine „Cıbê Hesê Kheji“ de derdi.  Cive, Cibe“ Kırmancki (Zazaca) dilinde Allah’ın en çok sevdiği dört melekten birinin adı olan Cebrail“ adının kısaltılmış şekliydi. Sonraları mahkeme kayıtlarına geçen Cebrail Ağa“ diğer adların yerine de kullanılmıştı. O, adı gibi bir iyilik meleği idi. Fakat savaşlar, kötülükler O’nun yakasını bir türlü bırakmamıştı. Cebrail Ağa, Kutu Deresi mevkinde Gewreka Khejili olduğu için „Kheji“ adından dolayı O’nu sarışın biri diye de tarif edenler olmuş. O, siyah, esmer yapısıyla, en iyi delikanlıları dahi kıskandıracak kadar da yakışıklıydı. Ne yazık ki bahtı O’na yar olmamış ve kendisine bahtı yaver gitmemiş! Bir taraftan O’nun memleketi yanıp tutuşmuş, kül olmuştu. Sonra O, çoluk, çocuktan da oldu! Evsiz, barksız kalmıştı! Bir tek başına zindanların ses vermezıssız duvarlarını kendine mekan ettiğinde de boyun eğmeden, yaşamını zor şartlarda sürdürmeye çalışmıştı. Cıbe Hese Kheji’nin (Cebrail Ağa) derin yalnızlığı, O’nun bilinmiyen dünyası olmuştu! Kim bilir ki hapishane bahçelerinde volta atarken, hayalinde neler neler geçiyordu?!.

Cıbe Hese Kheji’nin kendisi gibi silahşor olan bir de amcasının oğlu vardı. Onun adına da Heme Kheji derlerdi. Bu yiğit Cıbe Hese Kheji’yi bir gölge gibi takip eder ve O’nu tüm tehlikelerden korurdu. Seyid Rıza ile o da yargılanıp, idam cezası, müebbete çevrilenlerdendi. O, amcası gibi hapishane hapishane dolaştırılarak, ömrünü zindanlarda tüketmişti!. Aslında her bir Dersimli ister kadın olsun, ister erkek olsun, onların her biri, birer Cıbe Hese Kheji ve Heme Kheji’ydiler! „Dersim“ adının sadece kendisi bile bir heybet ve kahramanlık nişanesidir!..

Cıbe Hese Kheji ve Heme Kheji’nin yanında yetişen Dersimli silahşörler, ustalarının hapise atılmalarından sonra ömürlerini mücadele içinde sürdürdüler. Cıbe Hese Kheji’nin (Cebrail Ağa) Mustafa Kemal Atatürk’ü öldürme planını yerine getirmek istendiği görevi, Singeç Köprüsü’nün açılışında, bir başka silahlı Dersimli genç grup üstlenir. Seyid Rıza’dan Cebrail Ağa’ya intikal eden vazifeyi yeni gençler yerine getireceklerdi. Onlar köprüye bakan karşı yamaçtaki ağaçlıklar arasındaki kayalıklarda pusuya yatmış, kartallar gibi birkaç günden beri bölgeyi gözleyip, beklemekteydi. Toplamı altı kişiydiler... Bir inanışa göre bunlar üstlenen görevlerini yerine getirmişlerdi!..

Seyid Rıza‘nın doğum tarihi üzerine ifade veren çeşitli rivayetler var. Bu rivayetlerin aslı arşivlerde olup zamanı geldiğinde açıklanabilir! Çok yaşlı olan Seyid Rıza’nın kayıtlara göre 75 yaşından 57’ye indirildiğinde bir şahide mahmeme ihtiyaç duyar. O şahıs da „Hüseyin Doğan“ adlı kişi olmuş! Bu ad üzerinde de çeşitli rivayetler var. Bir anlatıma göre Dersim Muxundulu Dede Hüseyin Dağan (1) ifade vermiş. Bu dedenin Elif Ana adındaki kızı (yakını) Malatyalı Hüseyin Doğan Dede’nin ikinci hanımıdır. Dersimli Dede „Baba Mansur Ocağı“ndandı. İfadesine göre anlatımı:“Evimde oturuyordum. Jandarma geldi, Abdullah Paşa seni istiyor deyince kalkıp karakola gittim. Paşa telefonda bana dedi ki:“Seyit, aşiretler Gahmut’taki Süvari Birliğinin etrafını sarmışlar. Silah patlarsa askeri kırarlar. Seni göreyim, askeri kurtar!” der!

Bende kendisine:““Paşam!Ben onlara nasıl erişirim? Yolda beni öldürürler! dedim.“Paşanın yanıtı:“Hıran üzerinden Kızılkiliseye, oradan da Gerişli Yusuf Ağa’nın evine git. Benim gönderdiğimi söyle, o seni Haydaranlı Hıdır Ağa’ya „Xıdê Alê İsme’ye“ göndersin. Xıdır Ağa’yı ikna et! Silahlar patlamadan askerin etrafındaki çemberi kaldırsınlar” dedi. (1)

Bir de Malatyalı Hüseyin Doğan Dede vardır ki, bu da Prof. Dr. İzzetin Doğan’ın babasıdır. Malatyalı Hüseyin Doğan Dede, gençliğinde ilk eşinin babası olan Hasan Dede’nin de katılımıyla Şeyh Said Efendi’nin harekatı sırasında Şeyh Said kuvvetlerini arkadan vurmak üzere Dersim Aşiretlerini devlet safında cephe almaya çağıran kişidir. Bu iki ayrı Seyit Hüseyin Doğan’ın  birbirine karıştırılmaması gerekir. Ayrıca yaptığım bir araştırmada Malatyalı Ağuçanlı Hüseyin Doğan, o tarihlerde Elazığ valisinin çağrısı üzerine yanına da genç bir yardımcısı olan Husenê Elifê Qotê’yi de alarak Elazığ’a giderek bir otele yerleşirler!.. Dedenin koruması olan Husenê Elifê Qote’nin sağ iken anlatımında:

-“Dede sen geceleri yalnız nereye gidiyorsun? Her gece seni payton alıp götürüror! Bazan geç saatlerde, bazan da sabahlıyarak gelmiyorsun!. Başına bir iş gelirse döndüğümde kime ne diyeceğim?!.

Dede kendisine: „Oğlum korkma!. Gelen paytonu (taksilerin olmadığı dönemde taksi yerine kullanılan araç)  vali bey gönderiyor. Önemli memleket işlerini görüşüyoruz!“ der. Her iki dedenin de o dönemde bilinmiyen gizli görevlerinin olduğu belgelenmemiş olsa da bu bilgilerden de önemleri anlaşıkmaktadır! Hüseyin Doğan Dede’nin her iki hanımından oldukça çok çocukları vardı. Çoğu yaşlılık nedeniyle öldüler. Geride kalanlardanbiri İşçi Partli olmak üzere diğerleri de her dönemdeki hükümetler ile birlikte çalışmayı görev bilmişler!..

Malatyalı Hüseyin Doğan Dede (Hüseyin Efendi), Şeyh Sait ayaklanmasında daha genç yaşlarda kayın babası ve ilk eşi Tamê’nin babası Hasan Dede ile kuvvetlerini Dersimde Kureşanlı Pir Yıldız Dede Ocağında birleştirerek harekatı arkadan vurmak üzere Dersim Aşiretlerini devlet safında cephe almaya çağıran kişiler arasında yer alır! Bu iki ayrı Seyit Hüseyin Doğanları  birbirine karıştırmamak gerekir.Zira her ikisi de akraba olup ve ayni görevleri yapmışlar!..(3)

 

  1. Tunceli eski belediye başkanı Süleyman Kırmızıtaş’ın anılarını anlattığı “İnadınaDersim’de Yaşamak” adlı kitabından alınmış bilgi.Burada anlatılan Hüseyin Doğan, Baba Mansur Ocağından (aşiretinden) Mazgirt Muhundulu yeni adı „Darıkent“li Seyid Hüseyin Doğandır.
  2. (Dersim Dergisi, yıl-8, sayı-10, Haziran 2009, s.95-96)
  3. Özel çalışma alanım olan dükümanlarda yararlanıldı!..