DalKurd’e Yazık Oluyor!

Ali Fikri IŞIK
 

İlk yarıda oynanan oyunun elle tutulur tarafı yoktu. Hiç kimse kusura bakmasın, ama şampiyon olacağına inanmış bir takım bu kadar '' utandıran'' bir futbol oynamaz. Rakip atakları hiç kimse, rakip ceza sahasına girmeden karşılamayı aklından bile geçirmiyor. Sonra da ortaya çok tuhaf bir tablo çıkıyor. DalKurd oyuncularının bütünü ceza sahasının içine kümelenerek, rakibi karşılamaya çalışıyor. Adeta ilkel ''Çanakkale geçilmez'' savunma anlayışıyla defansına gömüldükçe gömülüyor. Bu olmaz. Bu kabul edilemez.

Bu anlayışın sonucunda rakip üstünüze hiç bitmeyecek bir baskı kuruyor. Siz kazanılan her topa gelişi güzel vurdukça, rakip o topları ikinci pas olarak topluyor ve ataklarını tekrar sıklaştırıyor. Olacak iş değil. Rakip hücumlarını hiç kimse yerinde ve zamanında pres yaparak karşılamayı ya da önlemeyi düşünmeyince, her seferinde rakip bütün DalKurd takımını istisnasız geriye doğru koşturdu. Bir ara DalKurd, takım olarak geriye koşmaktan helak oldu.

Kendi evinde ligin 6.sırasındaki takıma karşı bu kadar mahküm oynamak kimin fikriydi, doğrusu çok merak ediyorum. Alınan her topu sanki bu takımın bir oyun sistemi yokmuş, bu takım bu maç için bir oyun planı yapmamış gibi ileri vurmak kesinlikle çok acemice ve çok aptalcaydı.

90 dakika boyunca gerek hücumda gerekse de savunmada hiçbir oyuncu hiçbir pozisyonda doğru pozisyon almadı. Ben oyun bilgisinden bu kadar yoksun bir DalKurd hiç izlememiştim. Defansın en gerisinde  Jesper'in 1960’lardan kalma, sarkık libero olarak oynatılması neydi öyle? Jesper geriye doğru kaçarak derinlik verdikçe takım da buna uyarak geriye doğru çekiliyor ve rakip takım inanılmaz boş alanlar buluyordu. Sağ savunmacı Azizi, insanı hayretlere düşürecek hem hamle hataları yapıyor ve hem de aldığı her topu ileriye vuruyordu. Jesper'in 20 metre ilerisinde oynayan Lawan hem çok yalnız hem de şaşkın bir biçimde sağa sola koşuşturmaktan başka da bir işe yaramıyordu. Lawan'a gelen her topta o kadar büyük yalnızlık yaşıyordu ki topu kime atacağı, üniversite sınavında sorulan bir soruya dönüşüyordu.


Yazık oluyor DalKurd’e! Bu kötü gidişe el koyacak aklı başında bir futbol otoritesi yok mu koca kulüpte? Poya Asbaghi bu işin erbabı değil. Bunu anlayın artık. Bu maç; her anı, her pozisyonu ve her hattı ile bir teknik adam felaketiydi. Eğer bu gidişe sağlam bir şekilde el konulmazsa DaLKurd şampiyonluğu şimdiden unutabilir. Durum bu kadar ciddi.

Yeni  transfer santrafor'u doğrusu beğendim. Ama ortada bir hücum planı olmadığı için, zavallı, ileri geri koşturarak  kendini heba etti. Bir transfer yapıyorsun, yaptığın transferi oyuna sürüyorsun ama bu oyuncunun kişisel yeteneklerinden faydanalacak hiçbir planlama yapmıyorsun. Pes doğrusu!

Doğrusu büyük hayal kırıklığı içindeyim. DalKurd bildiği oyunu bile unutmuş. Bu takıma hemen acil olarak hem sağ savunmacı hem de sol savunmacı lazım. Bana kalırsa hemen iki tane stoper de alırdım. Başka türlü bu defansı toparlamak mümkün görünmüyor. Üçlü savunma ile oynamayı bilmiyorsanız, klasik dörtlü savunmaya geçin efendim!

Toparlıyorum; defans doğru pozisyon almıyor, orta saha oyunu iki yönü ile oynamıyor ve hücum Allah'a havale edilmiş, uzun toplardan medet umuyor. İngilizlerin bile terk ettiği o uzun paslar hangi aklın ürünü doğrusu bu konuyu da çok merak ediyorum. Söylenecek çok şey var ama ben burada keseyim. Yine de her bijî DalKurd.