ÇOK NANKÖRSUN BE BOZAN?

Hüseyin Akıncı

Ah be Bozan, olur olmaz yetmezliklerimle sen bilinmeze nasıl da zemin hazırlattığımı bir bilsen. Korona virüsün güncelliğine beni kaptırıp yarına nasıl da hazırlıksız bıraktığını bir görsen. Beni can derdine düşürüp gelecek yarınlarda can sıkıcı ayarlarınla, ayar verişine bir odaklanabilsem.

Ah be Bozan, bu  varlığımın halimle seni nasıl da yaşattığını sen dahil ben de çok daha iyi biliyoruz! Bildiğin için var olmanı var eden varlığıma taparcasına göz kulak olup elinden geleni ardına koymuyorsun. Ah be Bozan, benim başarısız kalmış özlemlerimin merasında nasıl da gönlünce otlanıyorsun.

Yaşananları ve yaşanması olası bir virüsle zihinsel zihnimizle o kadar güzel oynuyorsun ki, nerdeyse daha düne kadar yaşanmış yaşanmışlıkları terk edilmiş bir ölüye çevirip unutturmak istediğini biliyorum. Kısır kalışıma özenle önem verdiğim ideolojik saplantılarım seni o kadar yaşatıyor ki, bilmeze oynama.

Kısırlaşan varlığımla kendine başka yaşam alanları açmaya çalışman nankörlüktür be Bozan. Neyim sana yetmedi be bilinmez, sana alan açıp kendimi daraltmaktan başka ne yapabilirim ki? Hadi çekinme de söyle. Dürüst, temiz, içten… Helin gibi birisini devrim olacak olsun diye daha dün ölümüne ferman okudum.

Ben “Kürt ve halk” diye ağzımı her açtığımda, sen kendi kem küm’lerinle kendi amalarına sarılıyorsun hep. “Senin gibi benim de hakka hukuka hakkım var!” dediğimde, senin tu kakaların şaha kalkıyor. Ben senin gibi değil ben gibi yaşam hakkına sahibim dediğimde, sen “sen değilsin bensin” laga lugaların kabarıyor.

Evrensellikten her söz açtığımda ise anında milli parkı koruyan bekçi pozisyonuna geçiveriyorsun. Kürtlerden yana söylediğim her bir şeye, hoka mokalarınla anlaşılmaz zikzaklarla can sıkıyorsun. Kardeşçe yaşayalım diye ne gazel okuyorsun ama varlığıma özgü özlemlerini “es geç” diye ekleme yapıyorsun be Bozan.

Ah be Bozan şunun niyeti bozuk, bunun burnu uzun kem kümlerinden bir vazgeçmesini başarabilsen bak gör o zaman evrensel değerlerle bir olmanın güzelliğini nasıl da geleceğe miras bırakırdık. Bir başkasının olur olmazları bir yere bırakıp, kendi yetmezliğine dönüş yaparsan bir gün, bak gör o zaman senle hakkın pistinde nasıl da doğrunun halayına kalkışırdık.

Bozanın düşünce dünyasında değişim belirtileri var diye ne güzel umutlanırdık. Bak gör o zaman yanlışı doğruya nasıl da adak yapar, yetmezin ruhuna Fatiha okur olurduk. Olur ki günlerden bir gün kendi doğrusuna taparcasına yanlışına savaş açarsan bir gün. Bak gör o zaman elbirliğiyle özgürlüğe giden yolda nasıl da güç birliğin gücü olurduk.

Olur ki günlerden bir gün yaratılanı yaradandan dolayı sever, hakkını tanırım dersen, bak gör o zaman sırıtan sinsi oyunları, yağan yağmurun akışına nasıl da kurban ederdik.Ah be Bozan olur ki dünya ile Ortadoğu’yu dizayn etme hevesinden vazgeçtiğine tanık olsak bir gün. “Doğru olan budur” diye, bir iki damla gözyaşımla özlemlerimle “buluşma zamanı gelmiştir” diye nasılda sevinirdik.

Olur ki bir gün, olur olmazlarınla silikleşen emirnamelerinden vazgeçtiğine tanık olursam bir gün, bak o zaman sahalar nasıl da kayıp cevherlerin istilasına uğrayıp doğrular dizayna kalkışacağını… İşte o zaman umudun doruklarında arzunun uykusuna dalıp özlemlerimizle keyif çakardık.

Ah be Bozan, “sen bilmez ben bilir, sen yanlış, ben doğruyum” saçmalıkların devri bitti diye bir duyum alırsak bir gün, bak o zaman özgürlüklere halay başı olmakla gerçeğin kendisiyle nasıl da dansa kalkarız. Arka bahçenin karanlıklarına saklanan gerçeklerin ortaya çıkacağına niyetine mazhar olursak bir gün, bak o zaman “adını da cinsini de kaderini de ben belirlerim” diyen sen gibi Bozanlar’dan nasıl da kurtulmuş olurduk.