Cahil aklın cesareti

Bilal G Shadi

Türkiye'nin gündemi her zaman olduğu gibi kaygan, savurgan, 'kurtarıcı', 'şefkatli' rollerinde sağlı sollu kaba popülist hayli şizofrenik bir ruh haliyle 'dünyanın dört bir yanına' uzanıyor. 

Bir yandan komşu bir ülkenin sınırını ihlal ediyor, Türk mitolojisinde ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi, kimi zaman cihan hakimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealininin sembolü olan ‘Kızıl Elması’na güzellemeler diziliyor.

Öte yandan 90 bin camide Fetih Suresi okutuluyor, millet olarak uluslararası savaş suçu işleniyor.

Buna ‘Zeytin Dalı’adı veriliyor!. 

Tek adam siyasetinin 'yeni' versiyonu, yazıya dökülmeyecek hakaretler yağdırdığı, düne kadar zürriyetsiz dediği taş suratlı siyasetçi rakibi ile ‘ulusal seferberlik’ ittifakı imzalıyor!

Afrin'de, NATO üyesi Federal Almanya'dan dünya barışı ve kendini korumak için aldığı Leopar tankları ile taş üstünde taş bırakmıyor!

Sivillerin kanına giriliyor, son sürat "Membiç'e girecem, Amerika ile karşı karşıya gelecem, üyesi olduğum NATO üyesine NATO kurşunu sıkacağım" deniliyor! 

Bu hız körlüğü ile Yemen'e kadar 'gidecez' derlerse şaşırmamak gerekiyor.

İşte dünyayı adım adım büyük bir savaşın eşiğine yaklaştıran cahil aklın cesareti! 

Cahil akıl cesaretinin gölgesinde hiç bir şey olmuyormuş gibi Ankara'da toplanan ana muhalefet partisi?

Önündeki dönemin parti örgütü ve Kemalist ilkelerinin önceliklerinden başka bir şey düşünmeyen ‘Tek adam rejimine son verilecek ve kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı parlamenter sisteme geçilecektir’diye, artık son kullanım tarihleri geçmiş kararlarda kalan bir CHP ve 36. kurultayı! 

Kürt sorununu silik bir kaç satırla savuşturup ‘Eşit yurttaşlık temelinde, ulusal bütünlük ve toplumsal uzlaşı ile çözülecektir’, diyen sayın bir başkan!

Atatürk ilkelerinden, yurtta sulh cihanda sulh ilkesini, burnunun dibindeki Afrin'e inkilapçı 6 okunu doğrultarak yineleyen 'kocaman' CHP kurultayı.

Sayın genel başkan Kılıçdaroğlu'nun üç maymuna taş çıkartacak cinsten olan son kurultayı örneği!

Ve de, yukarıda söz ettiğim travmatik toplumun ana kaynağı olan partiden beklenen ana muhalefetlik!

Bildiğiniz gibi CHP'nin sembolü olan 6 oklarından biri de kıyafet devrimiydi. 

Kürdistan'da milli kıyafetlerle gezen milyonlarca vatandaş bu 'büyük' devriminin mağduru olmuştu. 

Köylüler şehire gelirken kıyafet değiştirmek zorunda kalıyordu.

Yerel kıyafetler giyenler para ya da hapis cezasına çarptılıyorlardı.

Çoğu zaman insanlar ceket, pantolon ve şapka alacak para bulamıyor, köyün birinde, muhtar tüm köylülere köy bütçesinden bir takım elbise ve bir şapka alıyor.

Şehire gelen köylüler, ölçülerine bakmadan sırayla aynı takım elbiseyi ve şapkayı kullanıyorlardı.

25 Kasım 1925 tarihinde kabul edilen şapka kanunu Cumhuriyetin 90'ıncı yıl dönümünde hâlâ yürürlükteydi. 

Şapka gibi batı tarzı kıyafetleri giyinmek istemeyen bir halkın, sırf bu nedenle idam edilmesi dünya tarihinde benzeri olmayan bir zulüm olarak anılır.

(Bu kanun hâlâ yürürlükte ise meclisteki milletvekilleri ve saraydaki muhtarların şapka takarak gelmeleri gerekiyor.)

Haliyle insanlar şehre her geldiklerinde jandarma ve polis baskısı ile karşılaşıyor, cezalar veriliyordu. 

Bir defasında şehire inen bir vatandaş muhtardan takım elbiseyi ve şapkayı alır… 

Takım elbiseye zor bela sıkışır, şapkayı da egalının üstüne koyar. 

Çarşıya varmadan jandarma yolunu keser:

– Çıkar egalini demeye kalmadan, sopalar inip kalkmaya başlar! 

Neye uğradığını anlamayan vatandaş,"Bizimkini alta sizinkini üste koyuyoruz yine razı olmuyorsunuz" der.


Sayın Kılıçdaroğlu, 94 yılık Kemalist İnkilap ve devrimciliğin gerçek yüzü maalesef budur. 

Kürt sorunu bu elbiseye sığmıyor!

Gerek cahil aklın cesareti, gerekse 94 yılık Kemalizm çıkmazı, Kürdistan'ın geleceğini engelleyemez. 

Kürdistan’ın geleceğine bölgede olası önemli gelişmeler yön verecek gibime geliyor. 

Afrin şavaşı 19. gününe girerken tüm bölge kaynıyor. 

Suudi Arabistan’la ilişkilendirilen gelişmeler, İŞİD belasının bölgeden büyük oranda temizlenmesi sonrası, cihadist düşüncelerin artık sokaklara, sınırlara, mutfaklara taşınması..

İran'ın, Irakt'a Haşdi Şabi milislerinin zehirli Kürt ihanet hançeri sayesinde, yalnız Kürdistan’ın değil uluslararası enerji politikasının stratejik Kürt şehiri Kerkük'ün mezhepçilerin eline geçmesine uluslararası güçlerin kılını kıpırdatmadan güç birliği etmesi! Suriye'de yayılmacılığının birinci sıraya yerleşmesi bölgenin gündemini ister istemez değşitirecektir.

Ve gündemin en önemli maddesi, Türkiye’nin sadece Kürt kazanımlarını engellemek için Rusya, İran, Irak cephesinde yer alması...

Türkiye'de tüm bu bileşenlerin, 'yerli-milli' safsataları ile Kürtlere karşı devletçilik damarlarının yükselmesi, bölgenin yeni gelişmelere gebe olmasının işaretidir. 

Bölgede herkes enerjiye göz diktiğine göre! 

Ve de Kürtlersiz, kimsenin hayal ettiği gibi bu enerji kaynaklarını götürme lüksü olmadığına ve Kürtlerde tüm dağınıklıklara rağmen bitmez tükenmez bir siyasi enerji ve dinamizme sahip olduklarına göre…

Kürtler artık, kimsenin kılıcına, kalkanına, şapkasına bakmayacak kadar! Bildiğiniz eski kürtler değildir.