Bu “Ahval ve Şeraitte” Kürt Olmak!

Aydın Doğan

Hakikaten zor bir durum. Milli kimliğinin bilincinde olan bir Kürt için “bu şartlar” altında yaşamak bir hayli zor. Yaşamak bir yana, aklı selim ile düşünmek bile özel bir meziyet gerektiriyor.

Bu ‘ahval ve şerait’ altında, milli kimliğinin bilincinde olan bir Kürt, bir takım ‘kara ve kirli eller’ tarafından boğazı sıkılarak nefessiz bırakıldığını hisseder. Dört bir yandan kuşatılmış durumda. Ne yana dönerse dönsün‘koyu bir karanlık’; her bir tarafta ayrı bir açmaz. Gecenin bir vaktinde kan-ter içinde uyanarak tekrar tekrar yaşadığı bir karabasan gibi.

Bugünkü durumumuz, bir zamanların ABD’sinde renginden ötürü polisler tarafından öldürülen bir gencin hakkını savunmak için‘adalet’ diye haykıran siyahî halkın durumuna benziyor. Sokağın bir ucunda ellerinde dövizler yürümeye çalışan sivil halk, diğer ucunda silahlı polis gücü. Halk, “adalet istiyoruz” diye haykırıyor. Polis, kitleye doğrulttuğu silahları her an ateşlenye hazır bir vaziyette, “dağılın, bu son uyarıdır” diye cevap veriyor. İki tarafın orta yerinde yüksekçe bir platformdan olayları izleyen cinayetin tek tanığı lise öğrencisi genç kız bu durum karşısında şöyle mırıldanıyor: “ Ne dersek diyelim bizi duymuyorlar!”

Bugün aynı durumdayız. Ne dersek diyelim bizi duymuyorlar! Ortadoğu’nun zamanın dışına düşmüş bütün gerici güçleri ne dediğimizde aldırmadan, ellerinde ne varsa kaldırıp üzerimize fırlatıyorlar! Bizleri ateşe vermeye hazır yüzyılların nefretiyle söyledikleri tek şey var: ‘Susun! Hiçbir hak talep etmeyin! Dağılın!’

Her bir talebimiz en modern silahlarla donatılmış bu çağ dışı güçler tarafından kanla bastırılıyor. Değil yeni bir düzen, mevcut çürümüş rejim içinde basit insani haklarımız bile tanınmıyor.

Uluslararası standartlara göre devlet olma vasfını yitirmiş Irak ile Suriye’ye bakın; iç savaş durumu yaşayan bu ‘ülke’lerin halkı, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte, içinde bulundukları çağdışı şartlara aldırmadan Kürtlere tanınacak haklarla uğraşmaktadırlar.

Esad, ‘Suriye’nin coğrafi ve siyasi birliği’ içinde bile farklı bir etkisine olarak Kürtleri ve kendilerini yönetme hakkı tanımıyor!

Son günlerde Irak’ı alt-üst eden toplumsal olayları görmezden gelen birileri, Kürtlere hak tanımayan, mevcut yönetimi ilga edecek yeni bir anayasanın yapılmasından söz ediyorlar.

Türkiye ve İran’dan söz etmiyoruz bile. Nispeten iyi durumda olan bu devletler, giderek Kürt varlığını ortadan kaldırmanın yeni yollarını bulmakla meşguller.

Kürtlerin hak talebi karşısında oluşturulan bu ‘kutsal ittifak’, söz konusu Kürtler olunca kendi yasalarını bile ayaklar altına almaktan kaçırmıyor. Türkiye’de ‘normal’ hale gelen kayyım atamaları bunun en açık örneği.

Iran en az Türkiye kadar yaratıcı: son günlerde muhatap olduğu kitlesel protestoları bastırırken İran’da plastik mermi, Kürdistan’da ise gerçek mermi kullanmayı ihmal etmedi.

Hangi bakımdan ele alınırsa alınsın, açıkça ‘kuşatılmış’ haldeyiz. Ünlü eserinde Sun Tzu, ‘bir orduyu asla kuşatmayın, bunu yapmak ona sizi yenme imkanı verir’.

Bütünüyle kuşatılmış, ‘geçmişin ölü eli’ tarafından boğazı sıkılarak yaşamak için nefes almasına bile izin verilmeyen Kürt milleti, tam da bu nedenle, egemenler tarafından kendilerini güvenceye almak için oluşturulmuş bu ‘ahval ve şerait’ nedeniyle bir çıkış yolu bulacaktır.

Ne yaparsak yapalım, ‘bizi duymayan’ bu çağdışı zihniyet, haklarının bilincinde bir millet olarak bizimle yaşamak istemiyor. Dünyanın geri kalanıyla birlikte kendi neslimizi sürdürmek için yapmamız gereken tek şey tek şey, bizi ‘bu ahval ve şerait’ içinde yaşamaya mahkûm edenleri azad etmektir.

30.11.2019