Aziz Alış
Aylardır bu konu hakkında türkçe yazıp yazmamakta zorluk çekiyor ve bir türlü karar veremiyordum.
Değişik atmosferlerde sözkonusu düşüncelerimi dile getirmekten çekinmedim ama nedense türkçe yazmak yerine hep kendi güzel ve zengin dilim olan Kurdî diliyle yazmayı tercih ediyorum.
Son dönemlerde tartışılmasına bile hiç gerek duymadığım kimi ”kavramları” okuyunca, hiç bir polemiğe gereksinim duymadan neden Milliyetçi olduğumu türkçe de yazma gereğini duydum. Şunu da baştan belirteyim ki: kavram kargaşalığına ve lafazanlığa karnım toktur ve de böylesi basit polemikler için de zamanım yoktur.
Ben genellikle Kurdî yazdığımda hep ”Milletê Kurd” yani Kürd milleti kavramını kullanırım. Çünkü biz Kürdler bir Milletiz.
Kürd milleti de başka milletler gibi kendi kaderini kendisinin tayin etme hakkına, kendi toprakları üzerinde özgürce yaşama, devlet olma ve ülkesini yani Kurdistan’ını kendisinin özgürce yönetme hakkına sahiptir.
Kuşkusuz benim gibi yüzlerce - binlerce Kurdistaniler de aynı düşünceleri dile getirmiş ve bu ilkeler doğrultusunda mücadele vermişler ve veriyorlardır.
Fazla gerilere gitmeden, sadece TC nin,1924 Anayasasında ’türklüğün’ dışında nasıl da Kürtlerin reddedildiğini çok açık bir şekilde görebiliriz.
Bununla birlikte yine TC nin 1925 Şark Islahat Planı adı altında Kürd dilinin, Kürd milli kiyafetlerinin, Kürd folklor ve müziğinin zararlı görüldüğü ve bunların “ilkel içerikli” olduğu propagandısı yapılarak Türkçeleştirilme siyasetinin yoğun olarak sürdürüldüğünü görürüz.
Kürdistan’daki bütün yerleşik bölge, şehir, kasaba, köy ve tüm coğrafyasının kürtçe isimleri türkçeleştirildi. Bu da yetmiyormuş gibi tüm kürt ailelerinin lakab ve soyisimleri türkçeleştirildi.
Fazla detaya girmeden bugünkü TC Anayasına gelelim. Hepimiz ya da her aklı başında olan kişi/ler çok iyi bilirler ki, TC’nin mevcut Anayasası, 12 Eylül 1980 Anayasasıdır. Bana göre faşist bir Anayasadır ve TC hala bu Anayasa ile yönetiliyor.
Haksızlık da etmiyeyim; AK Parti tarafından kimi basit veya küçük değişiklikler yapıldı ama bana göre tam bir yamalı bohçaya dönüştürüldü. Bu nedenle yamalı bir anayasayla yönetilen bir Türkiyenin yerine, gerçek anlamda Demokratik bir Türkiye ile tartışmak çözümü daha kolaylaştırır. Kuşkusuz Türkiyeye demokrasi istemek benim ve genelde Kürd halkının görevi değildir.
Benim için asıl önemli olan, TC yasası benim Anayasam değildir. Çünkü benim halkımın ve benim Kurdistan‘ımın Anayasası değildir. Neden değildir diye soranlara da şu cevabı veririm:
- Ben türk değil, Kürd’üm.
- Benim ana dilim türkçe değil, Kürtçedir.
- Kürd kimliğim hala yasak ve hala inkar ediliyor. (Kürtçe dili hala resmi dil olmayacaktır deniliyor.)
- Tek Devlet, tek Bayrak deniliyor ve üstelik hala da Tek Millet de deniliyor…
- Yıllardır bu politika ile beni türkleştiremediler.
- Kürdistanımın adını ”Şark”, ”Doğu”, ”Doğu ve Güneydoğu” adlandırdılar ve şimdilerde daha da küçülterek ”Güneydoğu” diye adlandırıyorlar.
- Dilimi, kültürümü yasakladılar ve milli kimliğimi inkar ettiler ve hala ediliyor.
- Tüm bunların dışında, ”Kardeşlik” safsatalarıyla, Türkiyenin bütünlüğünü açıkça dile getiren zavallılara verilen görevler de Kürdistan gerçekliğini ortadan kaldırmaya yetmedi..
- Yıllardır her Pazartesi sabahları ve Cuma günü bitişinde çocuklarımıza istiklal marşı okutuluyor.
- Yine her sabah okullarda ’’doğruyum, çalışkanım.. Varlığım Türk varlığına armağan olsun” andı okutuluyor.
- Çocuklarımıza, içinde W, X, Q harflerini içeren isimlerin verilmesi hala yasak.!.
- Müziğimi, halk danslarımı benden çalıp, uluslararası platformlarda, Türk kültürü diye lanse ettirdiler.
- Kurdistan’ımın bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını işleyip, kendi metropollerine taşıdılar… Toprağım, kültürüm, dilim ve halkım sömürülüyor!
İşte tüm bu ve daha birçok haksızlıklara karşı çıkmak ve bu politikaya karşı onurlu mücadele verenlere sahip çıkmak, bu değerler uğuruna mücadele edip idam edilenleri saygıyla anmak ve tüm ulusal – demokratik haklarıma sahip çıkmak benim temel görevimdir.
Bu sahiplenmemi ve siyasi tavrımı küçük görmeye çalışmak ya da sözüm ona beni ve benim gibi Kürdistanileri ”Milliyetçilikle” suçlayıp, Milliyetçiliği bir eksiklikmiş gibi yorumlamalarla bir yere varılamaz.
BenKürd Milletine yapılmış olan haksızlıklara karşı mücadele veren bir kürd’üm ve kendi milletime sahip çıkan, her millet gibi kendi toprağımda, kendi ülkemde özgürce yaşamak istiyorum. Bunun adı Milliyetçiliktir ve yerinde kavramdır.
Zaten bu nedenle o kavramı sahipleniyor ve Milliyetçilik kavramını da göğsümü gere gere kullanıyorum. Büyük bir rahatlık ve gururla haykırıyorum:
Evet ben Milliyetçiyim!
Başkasının toprağına göz dikmediğim gibi, başkasının toprağını da işgal etmemişim. Kendi ırkımı diğer ırklardan da asla üstün saymamışım. Yani ırkçı değilim ve ırkçılıkla milliyetçilik arasındaki farkı da çok iyi bilirim.
Benim milletimi, benim tarihimi ve benim farklılığımı örtbas etmeye çalışanlara kesinlikle güvenmem ve inanmam.
Kendisine gelince ”benim milletim” kavramını her yerde dile getirmek bir haksa; Kürd milletinin farklı bir millet olduğunu ve bu toprakların gerçek sahibi aynı zamanda yaşadığı toprakların eski milletlerinden biri olduğunu görmezseniz, bunu bir hak olarak dile getirmezseniz ve benim farklı bir millet olduğumu Milliyetçilik diye adlandırıyorsanız; doğrudur ve haklısınız:
Evet ben Milliyetçiyim.!
Kürtlerin diğer milletler gibi toplumsal ve tarihsel gerçekliklerine denk düşen bir siyasal egemenliğe sahip olmaları en doğal haklarıdır. Bunu savunmak ve bunun dile getirilmesine Milliyetçiliktir deniliyor.
Çok doğru, bunun adı Milliyetçiliktir; katılıyorum ve bu tanımlamada hiçbir tuhaflık, eksiklik görmüyorum veya bundan da utanılacak birşey göremiyorum. Zaten bu kriterler ve o baskıcı, işgalci, insanlıkdışı politikadan dolayı ülkem Kurdistanı sahipleniyorum.
O nedenle büyük bir gururla kendi milletimi sahipleniyorum ve Kürd Milletinin de başka milletler gibi özgür bir millet olması için yıllardır mücadele eden Kurdistani bir neferi olduğum için gururluyum ve alnım açıktır.
Bu nedenle tekrar ediyorum: Evet Ben Milliyetçiyim.
16.02.2013