Ağrı Direnişi (1926–1932): Ulusal Mücadele, Devlet Şiddeti ve Kürt Sözlü Edebiyatında Hafıza

Hüsamettin Turan

 20. yüzyılın ilk çeyreği, Kürt milletinin ulusal kimlik arayışlarının sistematik olarak bastırıldığı, aynı zamanda büyük direniş ve trajedilerin yaşandığı bir dönemdir.

Şeyh Sait İsyanı’nın (1925) başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Kürt aydınları ve önder kadroları Irak, İran ve Suriye’ye sığınmak zorunda kalmış, burada yeni örgütlenme girişimlerine yönelmişlerdir.

1926’da kurulan Kürt Milli Ligası’nın devamında toplanan Kürt Milli Genel Kurultayı ve nihayetinde 1927’de kurulan Hoybun Cemiyeti, ulusal direnişi örgütlü bir çerçeveye kavuşturmuştur. Hoybun Cemiyeti, Kürt tarihinin en önemli direnişlerinden biri olan Ağrı Ayaklanması’na doğrudan öncülük etmiş ve askeri liderliği İhsan Nuri Paşa’ya emanet etmiştir.

İhsan Nuri Paşa, 1910’da Harbiye’den mezun olmuş, Osmanlı ve Cumhuriyet ordularında görev yapmış bir subaydır.

1924 Beytüşşebap İsyanı’na katılması nedeniyle ordudan kopmuş, beraberindeki subaylarla Irak’a geçmiştir. Onun yanında direnişin ikinci önderi konumuna yükselen Bro Heski Telli ise Hesesori aşiretinin lideri ve aynı zamanda Ağrı’da esnaflık yapan bir şahsiyetti. Cesareti ve gözüpekliğiyle efsaneleşen Bıro Heski, halk arasında tek başına bir orduyu dağıtacak kadar yiğitlik gösterdiği rivayet edilen bir simgeye dönüşmüştür.

Ağrı Direnişi’nin ilk kıvılcımı 16 Mayıs 1926’da Bıro Heski Telli’nin başlattığı çatışmayla atılmış, 16 Eylül 1926’da yapılan ani bir baskında 29. Alay’ın büyük kısmı imha edilmiştir. Ardından İhsan Nuri Paşa’nın hareketin komutasını üstlenmesiyle direniş örgütlü bir askeri yapıya bürünmüştür. Kürt kuvvetleri, aynı zamanda Agirî adıyla bir gazete yayımlayarak halka bilgi ulaştırmış, siyasi bilinçlenmeyi güçlendirmeye çalışmıştır.

Devlet, direnişi kırmak için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. 1928’de çıkarılan “Genel Af” uygulaması, bazı aşiretlerin taraf değiştirmesine yol açmıştır. Hoybun Cemiyeti ise bu girişime sert tepki göstermiş, Bextê Romê tuneye (Roma’nın vaadine güven olmaz) diyerek halkı uyarıcı bildiriler dağıtmıştır. Ancak bütün uyarılara rağmen bazı grupların çözülmesi, direnişin stratejik zayıflamasına neden olmuştur.

1929 yılı sonlarına doğru Türk hükümeti, direnişi kökten tasfiye etmeye karar vermiştir. 28 Aralık 1929’da alınan Bakanlar Kurulu kararıyla kara ve hava kuvvetleri seferber edilmiş, 9. Kolordu 11 Haziran 1930’da kapsamlı bir saldırıya başlamıştır.

Çatışmalar Ağrı, Patnos, Beyazıt, Zilan, Diyadin, Tendürek, Aladağ ve Süphan dağlarına yayılarak geniş bir alanda sürmüş, fakat devletin yoğun askeri gücü karşısında Kürt kuvvetleri büyük kayıplar vermiştir. Özellikle 1930 Zilan Deresi’nde gerçekleştirilen katliam, direnişin en karanlık sayfasıdır.

Resmî ve gayriresmî kaynaklarda farklı rakamlar verilse de, 180 köyün yakıldığı ve on binlerce sivilin öldürüldüğü, kadın, çocuk ve yaşlıların makineli tüfeklerle tarandığı, sağ kalanların ise sürgün edildiği bilinmektedir. Bu, modern Cumhuriyet tarihinde Dersim’den önceki en büyük imha operasyonu olarak kayda geçmiştir.

Direnişin ardından çıkarılan özel yasalarla yüzlerce kişi tutuklanmış, Adana’da görülen davalar sonucunda 44 kişi hakkında idam kararı verilmiş, 31 kişi idam edilmiştir. Direnişe katılan kanaat önderleri arasında Ferzende Bey, Elican, Seyitxan, Keremê Qolaxası, Şex Evdırehman, Hessoyê Yelli, Şex Zahir, Şex Gıyaseddin ve Kör Hüseyin Paşa’nın oğlu Nadir Bey gibi isimler de önemli rol oynamıştır.

Ağrı Direnişi’nin hafızası yalnızca tarihsel belgeler ve siyasi tartışmalarda değil, aynı zamanda Kürt edebiyatı ve sözlü kültüründe de yaşamaya devam etmiştir. Yazılı kültürün yasaklandığı ve baskılandığı koşullarda Kürtler, bu tarihi olayları stran, klam ve dengbêj geleneği aracılığıyla belleğe taşımışlardır. Direnişin kahramanları için yakılan ağıtlar ve destansı şarkılar, köy odalarında söylenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Bu stranlarda yalnızca kahramanlık değil, aynı zamanda halkın uğradığı trajedi, ihanet ve kayıpların derin acısı da dile getirilmiştir.

Nitekim Ağrı Direnişi’ne atfen söylenen stranlardan birinde, feleğin ihaneti, köylerin yakılıp yıkılması, kadın ve çocukların perişanlığı, kar ve duman içinde verilen mücadelenin destansı ama trajik boyutu işlenir. Bu sözlü miras, bir yandan ulusal mücadelenin gururunu, diğer yandan büyük bir toplumsal travmanın acısını taşır.

Ağrı Direnişi, Kürt milletinin Ulusal Tarihi’ndeki dönüm noktalarından biridir. Uluslararası güç dengeleri, iç işbirlikçilik, devletin uyguladığı şiddet ve sürgün politikaları ile sonuçlanan bu hareket, aynı zamanda Kürt halkının kolektif hafızasında onur ve acının iç içe geçtiği bir simgeye dönüşmüştür. Direnişin bastırılmasının üzerinden bir asra yakın zaman geçmiş olmasına rağmen, stranlarda ve dengbêjlerin hafızasında yaşamaya devam etmesi, Kürt Ulusal Mücadelesi’nin sürekliliğini ve tarihsel bilinçle bağını göstermektedir.

 

Kaynakça

İsmail Beşikçi, Kürtlerin Mecburi İskânı, Belge Yayınları, İstanbul.

İsmail Beşikçi, Doğu Anadolu’nun Düzeni: Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller, E Yayınları, Ankara.

Yılmaz Çamlıbel, Kervan Yürüyor, Peri Yayınları, İstanbul.

Mehmet Bayrak, Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri, Özge Yayınları, Ankara.

Hasan Saltık (haz.), Dersim 1937-38 ve Zorunlu İskân, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.