1970’li Yıllarda Kürt Ulusal Demokratik Hareketlerin Kitleselleşmesine Etki Eden 5 Önemli Gösteri - 2

Kamil Sümbül

MARDİN NEWROZU VE BÜLENT ECEVİT’İN DİYARBEKİR’DE PROTESTO EDİLMESİ

1970’li yıllarda Kürt ulusal demokratik hareketlerinin kitleselleşmesinde önemli adımlar olan üç gösteriyi yazmıştım. Kuzey Kürdistan’da ilk kez kitlesel eylem Viranşehir’de 20 Kürt köylüsü jandarmalarca öldürülünce bir protesto yürüyüşü yapılmış, geniş kitleler katılmış ve tüm Kuzey Kürdistan’da yankı bulmuştu. İkinci kitlesel gösteri ise faşist Alparslan Türkeş’in Diyarbakır’a sokulmayıp konuşturulmaması tüm Kürdistan illerinde olduğu gibi Türkiye’de de geniş bir ses getirmiş, antifaşist mücadeleye büyük bir moral olmuştu. 1976’da Silvan’da yapılan miting ise Kürt ulusal hareketinin kitleselleştiği ve aynı zamanda da değişik sol görüşlü Kürt gruplarının ortaya çıktığını göstermişti. Bu üç önemli gösteriyi önceki yazılarımda genişçe yazmıştım. Bu yazımda da son iki önemli gösterinin etkilerini anlatmaya çalışacağım.

Mardin’de yapılan Newroz mitingi

1976’da Mardin’de yapılan Newroz mitingi ilk kez Kürt ulusal değerlerinin kendini gösterdiği bir kutlamaydı. İlk kez açık havada Newroz kutlaması yapılacağı haberleri yayılmaktaydı. Ben 1976 Mart ayında yine Çermik’e gelmiştim. Mahmut Aktaş Mardin’de Newroz mitingi yapılacağını söyleyip bana da gelmem için teklifte bulununca evet demiştim. Yine Çermik’ten beş arkadaş önce Diyarbekir’e oradan da otobüsle Mardin’e gittik. Diyarbekir’den birçok otobüs miting için kiralanıp gençleri Mardin’e taşımıştı. O zaman Mardin’in ortasından geçen tek ana caddesi vardı. Miting yerine geldiğimizde yüzlerce insan vardı; otobüsler peş peşe katılımcı taşımaktaydı. Mitingi İzmir’de yüksekokulda okuyan çoğu Mardinli öğrencilerin organize ettiğini öğrendim.

1975 yılında önce Ankara, ardından İstanbul, sonra da İzmir’de yüksekokulda okuyan Kürt öğrencileri DDKD ismiyle dernek kurmuşlardı. İzmir DDKD başlı başına bir grup olmuş, Ankara ve İstanbul’daki DDKD’den ve yeni yeni ortaya çıkan Kürt politik gruplarıyla aralarına mesafe koymuşlardı. Miting iznini alıp organize eden ve ilk konuşmayı Kürtçe Fuat Önen yapmıştı. Miting alanını binlerce kişi doldurmuş Kürtçe sloganlar atılıyordu. Bu arada konuşma kürsüsüne gelen Erganili Cemil İnci mikrofondan; Bugün Newroz günü Kürtçe ve Türkçe bir derginin çıkışını, isminin Rızgari olduğunu, ilan etmiş büyük bir alkış toplamıştı. Ardından bir konuşmacı Kürtçe şiirler okumaya başladı. Ünlü Kürt şairi Cegerxun’un şiirlerini okumaktaydı ve ben ilk kez Cegerxun ismini duymuştum.

O dönem Mardin evlerinin çoğu toprak dam olduğundan damların üstü kadınlar ve genç kızlarla dolu olup tilili çekmeleri gösteriye daha güzel bir hava vermekteydi. Damların üzerindeki yüzlerce Kürt kadını ve kızlarının bir kısmının ellerinde kesk û sor û zer (yeşil, kırmızı ve sarı) renklerden oluşan puşuları sallamaları beni çok etkilemişti. İlk kez her yönüyle Kürtlük damgasını taşıyan bir miting izliyordum. Cegerxun’un şiirlerini okuyan kişi içten ve coşkuyla okuduğundan kimdir diye yanımdakilere sorduğumda kimse pek tanımıyordu. Yıllar geçmesine rağmen Mardin Newroz’undaki şiiri okuyan şahsı merak etmiştim. Sanırım 2001 veya 2002 yılında Stockholm’de genelde Kürt siyasilerinin gittiği kahvede otururken 1970’li yılları konuşmaktaydık. Ben 1976 Mart ayındaki Mardin Newroz’unun beni nasıl etkilediğini, hala o şiirleri okuyanı merak ettiğimi söylediğimde masada birlikte oturduklarımdan biri olan Zınarê Xamo; O şiirleri ben okumuştum söylediğinde merakım giderilmiş oldu.

Bülent Ecevit’in Diyarbekir’de protesto edilişi

Kürt ulusal mücadelesinin geldiği boyutu gösteren beşinci gösteri ise Bülent Ecevit’in Diyarbekir’de konuşurken protesto edilişi ve konuşmasının engellenmesidir. 12 Mart darbesi sonrası, özellikle de 74 affı ile cezaevinden çıkan önemli Kürt kadrolarının da etkisiyle toparlanan Kürt grupları kendilerini hemen her miting ve gösterilerde Halklara Özgürlük, Kurdara Azadi, Kahrolsun Sömürgecilik, Kahrolsun Şovenizm sloganlarını atarak seslerini duyurmaya çalışmaktaydılar. Bülent Ecevit bu sloganları atanları MHP’li bozkurtlardan daha tehlikeli olduğu, halklar yok bir tek halk var o da Türk halkıdır deyip demeçler vermekte, sahte demokrat olup ırkçı kişiliği ortaya çıkmakta, Kürt düşmanlığını her fırsatta göstermekte, özellikle Ankara Tandoğan konuşmasında Halklara Özgürlük sloganını atanları polislere hedef göstermekteydi.

 

1976’da ilk kez kutlanan 1 Mayıs mitingine bir gün önceden Seydişehir’den benim de içinde olduğum 100 civarı işçi sendikanın tahsis ettiği iki otobüsle İstanbul’a gelmiştik. DİSK genel merkezince kollarımıza görevli kollukları takıp erkenden Taksim alanına gidip kol kola girip miting alanını korumaya çalışırken gruplar ve sendikalar da alana girmekteydiler. Kemal Türkler konuşurken değişik gruplar sloganlar atarken bir grup da Kurdara Azadi, Halklara Özgürlük atınca Bülent Ecevit’in etkisinin ağır olduğu DİSK yönetimi bunların susturulup alanın dışına atılmasını söylediğinde işçiler sopalarla saldırmalarını gözlerimle görüp DİSK yönetiminin de Kürtlerin meşru haklarına karşı çıkması, sözüm ona sosyalist ve işçi sınıfının mücadelesi verirken devletin Kürt düşmanlığından etkilenmesi kafamda soru işareti yaratmıştı. Hemen her sol mitinglerinde engellemelere rağmen bu sloganlar yükselmeye başlamıştı.

Bülent Ecevit 1977 Mayıs ayında Diyarbekir’e gelip açık havada bir toplantı yapacağı duyulunca Kürt grupları da karşılamaya hazırlanıyor, büyük şehirlerden öğrenciler Diyarbekir’e gelmekteydiler. 5 Haziran 1977’de genel seçimler yapılacağından Ecevit şehirleri dolaşmaktaydı. CHP’ye geçen Diyarbekir bağımsız milletvekili Hasan Değer tüm Kürt gruplarıyla görüşüp Ecevit konuşurken olay çıkarılmaması için çokça sözler vermekteydi. Bu sözlerden biri o dönem dillerde dolaşmış, Kürt gruplara taleplerini sorarken birisi Kürtlere özgürlük istediğini söylediğinde Hasan Değer; Ecevit gelip gitsin o daji olacek, demişti. Ecevit Diyarbekir’e gelmeden önce Ergani’de bir konuşma yaptığında yine protestolarla karşılaşmış, Kurdara Azadi, Halklara Özgürlük sloganı atanlar arasında bulunan İbrahim Güçlü’yü hedef göstermişti.

Diyarbekir Dağkapı meydanında Ecevit Kürsüden konuşmaya başlayınca binlerce Kürt Kurdara Azadi, Halklara Özgürlük sloganı atıp konuşturmamaya kararlıydılar. Bu protestolarda aktif yer alan Rızgari ve Kawa grubuydu, diğer Kürt gruplarının bir kısmı pasif kalmıştı. Dağkapı meydanı tıklım tıklım dolu olduğu gibi bina ve damların üstü insanlarla doluydu. Ecevit mikrofona bir kelime söylediğinde slogan sesleri onun konuşmasını bastırmaktaydı. Ecevit protesto gösterileri içinde bulunanlar için; Biz 74 affı ile bunları serbest bıraktık şimdi de bizi protesto ediyorlar, demiş polisler fazla müdahale etmekten kaçınmışlardı. Alanın sağ tarafında bulunan bir binanın inşaat iskelesi üzerine çıkan onlarca kişinin ağırlığına dayanamayan iskele çökmüş bir ölü ve onlarca kişi yaralanmıştı. Ecevit konuşamayacağını anlayınca kürsüyü terk etmiş, Diyarbekir aynı Alparslan Türkeş’e verdiği ders gibi Ecevit’e de bir ders vermişti. Ecevit’e verilen ders Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi tüm Türkiye’de yankı bulmuş, Kürtlerin artık devlete kafa tutmaya başladığının bir işareti olmuştu.

Dağkapı alanına gelen il ve ilçe CHP yöneticileri de bu kalabalık grup karşısında bir şey yapamaz duruma gelmişti. Bu olaylı gösteri aynı zamanda kendi ailemin de ekonomik olarak büyük kayba uğradığı bir gösteriydi. Babam yıllarca CHP ilçe yöneticiliği yapmış, Ecevit’i karşılamak için Çermik’ten gelenlerin arasında bulunmaktaydı. Gösteriden sonra Urfa ve Antep’e gidip mal getirip Çermik’te satacaktı. O dönem kimse paralarını bankaya yatırmayıp cebinde taşımaktaydılar. Tam iskele yıkılıp karışıklık başladığında, yankesiciler böyle bir fırsatı kaçırmayıp babamın elbiselerine jilet atmışlardı. Babam fark ettiğinde cepleri ve ceketinde jilet yırtıklarını görünce o dönem değeri fazla olan tüm parasını yankesicilere kaptırmıştı. Babam yıllarca bana baş kalkıp senin arkadaşların mitingi sabote etmesinden oldu, derdi.

Diyarbekir bu yıllar bir gösteriye daha tanık olmuştu. Polis tarafından gözaltına alınıp işkencede öldürülen ve Dev-Genç taraftarı olan İsmail Gökhan Edge’nin cenazesine Diyarbekir’deki her kesim sahip çıkmaktaydı. 10 Aralık 1976’da cenaze töreni gösterisinde bir minibüsün üstünde çıkan arbedede minibüs üstünde bulunan DDKD grubundan Şefik Özdemir, Halkın Kurtuluşu taraftarı biriyle tartışırken kafa üstü yere düşünce yaşamını yitirmişti. Bu olay aynı zamanda sol gruplar arası çatışmanın Diyarbekir’de başlamasında bir ilk olmuş, maalesef giderek gruplar arasında başlayan tahammülsüzlük artarak yayılmaya başlamıştı. Hâlbuki politik dostluk ve ideolojik mücadele düzeyinde kalması gerekirken, kardeş olması, mücadele birliği olması gereken insanlar sırf görüş ayrılığından birbirlerini vurma aşamasına gelmişti.

Bu gösterilerde yer alan çok sayıda dostlar hala hayattadır, eksik ve yanlış bir anlatım varsa gerekli açıklamayı yapmaları onlardan rica etmekteyim, çünkü 50 yıla yakın bir zaman dilimi geçmiş bulunuyor. Bazı noktaları tam hatırlayamaya bilirim. Bu son 50 yıl Kürt yurtsever hareketlerinin iyi anlaşılıp değerlendirilip yüzleşilmesi bence önemlidir ve yapılması gerekir de...