1918-1919 SÜRECİNDE, JÎN DERGİSİ’NDE, 1916 KÜRD TEHCİRİ İLE İLGİLİ BİR MEKTUP

Celâl Temel

4.YAZI

  1-) ADANA’DAN JÎN DERGİSİ’NE YAZILAN BİR MEKTUP

      Kürd muhacirlerle ilgili olarak, Jîn Dergisi’n 30 Mart tarihli 15. sayısının ilk sayfasında, “Bir Kürd Genci” imzasıyla, Adana’dan gönderildiği belirtilen ilgi çekici bir mektup yayımlanmıştır. Mektubun kısaltılmış durumu aşağıdadır: 

      “Jîn mecmuasının 13. üncü sayısını aldım. Muhacirlerin durumu hakkında mektup gönderilmesini emir buyuruyorsunuz. Aslında, elde belgeler bulunduğu takdirde yayında bulunmak daha uygun ise de bugün muhacirlerin durumlarını, her yönden düşünmek de gereklidir.

     Emriniz üzerine, bîçare ‘Vilâyât-ı Sitte’den (Altı İl; Erzurum, Bitlis, Van, Ma’murat’ül aziz, Diyarbekir ve Sivas) üç vilâyetin (işgal edilen Erzurum, Bitlis ve Van vilayetleri) mağdur halkı hakkında biraz bilgi vereceğim...

     Eski nüfuslarının beşte biri oranında kalan bu insan türünün en talihsiz evlâtları, bugün ancak birer insan iskeletidirler. Babasını, kardeşini, vatan uğrunda, Köprüköy’de, Sarıkamış’ta, Turan yollarında (!) feda eden öksüz çocuklara rastladıkça ağlamamak imkânsızdır. Bunlar, kışın şiddetli günlerini Seyhan ırmağı üzerindeki köprünün rutubetli taşları üzerinde, dilenerek, geceleri harabeye dönmüş bazı evlerde ve arsalarda çamur içinde inleye inleye geçiriyorlar. Fersiz gözleri, güçsüz elleriyle dünyaya veda etmek üzereler. İnsan bunlara baktıkça, insanlıktan nefret etmek, gazetelerin sütunlarını dolduran 20. yüzyıl hakkındaki alkışlara karşı başkaldırmak istiyor. Bilmem dünyaya ne oldu!..

      Dilenmeye alışmamış, akrabalarını millet ve devlet uğrunda feda eden zavallı yaşlı kadınların üç kuruş yevmiye için hükümet kapılarındaki yürek parçalayan durumlarını görürseniz, dünyadan nefret edersiniz. Vallahi doğru söylüyorum; yedi nüfuslu ailemi bırakmaya yol açmasaydı, ben intiharı bu durumu seyretmeye tercih ederdim.

      İşte size bir örnek: Hayderanlı Emin Paşa!

      O Emin Paşa ki, o geçen badirede Bayezid sınırında aşiretinin bir kısmını feda etti; o Emin Paşa ki, ata her binişinde yanında yüz silahlı atlı bulunuyordu; o Emin Paşa ki, her gün yüzlerce misafir ağarlardı; bugün bir deri, bir kemik, perişan, güçsüzdür. Oğlunun giysilerinden bir iplik çekilse, yüz yama birden yere düşer…

      Bununla beraber başka yerlerdeki muhacirlerin durumunun daha da fena olduğundan şüphem yoktur. Konya’dan almakta olduğum mektuplar, bu zannımı destekledi. Bu nedenle, ‘insanım, insanlara yardım ederim.’ diyen gösteriş sahiplerine elinizden geldiği kadar bağırın. Yeter! İnsanlığa da dünyaya da yuf!...

      Hele sorunun bir yönü için sizden özel bir ricam vardır:

      Mart sonlarına kadar bu zavallıların, baykuşlara yuva olan viranelik vatanlarına gönderilmeleri tasarlanmaktadır. Bunların dönüşleri için gerekli tedbirlerin alınması konusunda saygıdeğer Kürdistan Cemiyeti'nin (Kürdistan Teali Cemiyeti kastediliyor) dikkatini çekiniz. Oraların tarım mevsimi, bilindiği gibi geçmek üzeredir. Bu nedenle, artakalan nüfuslarını da yok etmemek için zamanında gönderilmeleri gerekir.

      Bu yazdıklarımdaki üzüntüden gelen sertliği bağışlayınız. Çünkü dört buçuk yıldan beri göçün acı, amansız darbeleriyle yaralıyız.

      Bir Kürd Genci- Adana, 4 Mart 335 (919)    

2-) ADANA’DAN VANLI AHMO

       1912 yılında kurulan Kürt Talebe Cemiyeti Hêvî, Birinci Dünya Savaşı sırasında kapanmıştı. Savaştan sonra 1919 yılında tekrar açılan cemiyet, 1920 yılında, çocukların Kürdçe dilini, doğru ve pratik olarak öğrenmeleri için, Hînkerê Zimanê Kurdî (Kürdçe Dilini Öğrenme) adıyla bir kitapçık yayımladı. O dönemde, tehcir Kürd insanının yaşamına o kadar girmiş ki, bu kitapta, pratik yapmak için kurulan bir diyalogda, 1916 Kürd Tehcir sorunu da dile getirilmiştir. Diyalog şöyledir:

   “- Navê we çiye? Hûn ji kune? (Adınız nedir? Nerelisiniz?)

    - Ezbenî navê min Ahmoye, ji Wanime (Efendim, adım Ahmo’dur, Vanlıyım.)

    - Hûn kingan hatin vira? (Ne vakit buraya geldiniz?)

    - Du sale li virame. (İki senedir buradayım.)

    - Diya te û bavête heye? (Anan, baban var mı?)

    - Çi dayimin, çi bavêmin heye. (Ne anam ne babam var.)

    - Çi kari dikî? (Ne iş yapıyorsun?)

    - Wir û vira dixebetim, pê debare xwe dikim. (Orada burada çalışıyorum, böylece geçiniyorum.)

   - Tu çend saliyi? (Kaç yaşındasın?)

   - Duwazdeh salime. (On iki yaşındayım.)

   - Li ku radibî û radikevî? (Nerede yatıp kalkıyorsun?)

   - Bişev li kuncê kuçan, carna jî li ba xelkê dimînim. (Geceleri sokak köşelerinde, bazen de halkın yanında kalıyorum.)

   - Eferîn kurimin, vala nesekine, bixebite, hêviya meye tu pere bicivînî û biçî welatê xwe xizmet bikî. (Aferin oğlum, boş durma, çalış, umarız para kazanır, memlekete gidip hizmet edersin.”

 (Hînkarê Zimanê Kurdî, bgst Yayınları, 2008, s.121-122)