"Tek suçum 'Barış Annesi' olmam ve barışı istememdi"

"Tek suçum 'Barış Annesi' olmam ve barışı istememdi"

.

A+A-

16 Haziran'da Diyarbakır'da tutuklanan 16 gazeteciden biri olan Remziye Temel, Diyarbakır Kapalı Kadın Cezaevi'nde aynı koğuşu paylaştığı, 63 yaşındaki Barış Annesi Şefika Kandar'ın 6 yıllık hikayesini yazdı.

Ben Diyarbakır Kapalı Kadın Cezaevi’nde bulunan bir annenin kısa ve bir o kadar da zor olan 6 yıllık hikayesini kaleme almak istedim. Annenin adı Şefika Kandar. 63 yaşında ve üç çocuk annesi. Şefika ana okuma ve yazma bilmez.

Diyarbakır'da tutuklanan gazeteciler yazıyor

Diyarbakır'da 16 Haziran'da tutuklanan 16 gazeteciden bianet'e yazmalarını istedik. Zaten mekansal olarak kısıtlı oldukları için sorularla kendilerini kısıtlamak yerine ne yazacaklarını kendilerine bırakmayı tercih ettik. Mektupların ulaşması zaman alsa da, mektuplar geldikçe "İçerideki Gazeteciler yazıyor" üst başlığı altında yayınlamaya devam edeceğiz. İkinci mektup Piya Yapım'da ön muhasebeci olarak çalışan Remziye Temel'den.

Tutuklanan gazeteciler

Mezopotamya Haber Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, JinNews Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken ve Mazlum Güler.

Şefika Ana anlatıyor:

"2016 yılı Aralık ayında Urfa’daki evimde sabah saatlerinde gözaltına alındım. Gözaltına alınma gerekçesini bilmiyordum. Beni alan polislere soruyordum fakat kendilerinin de bilmediğini söylediler. Beni Urfa TEM şubeye götürdüler ve 22 gün boyunca gözaltında kaldım. 22 gün boyunca niçin alındığımı öğrenemedim. Tabii ben haksız ve hukuksuz bir şekilde alındığımı her seferinde söyledim. 22 gün sonra mahkemeye çıkarıldım ve 'örgüt üyesi' olmakla tutuklanarak Urfa Hilvan T Tipi Cezaevi’ne gönderildim.

Yunanistan'ın muamelesi

"Bir anne için cezaevi çok zor ve kötüdür. Benim gibi yaşını almış kişiler için daha da zordur. Cezaevinde günler geçmez, vakit durur. Ben bir yıl kaldım cezaevinde. Bir yılın sonunda mahkeme tutuksuz yargılamayla tahliye verdi. Ben dışarıda dört yıl kaldım. İkinci mahkeme oldu, ikinci mahkemede 7 yıl 6 ay ceza verildi. Cezam hemen onaylandı. Bu yaşta cezaevine giremem dedim. Yurt dışına çıkmaya karar verdim.

"2021 yılı Haziran ayında Yunanistan sınırını geçmeye çalıştığım zaman oğlum ile beraber yakalandık. Yunanistan askeri bizi aldı ve insanlık dışı bir muameleyle bizi gözaltına aldılar. Benim ve oğlumun üzerimizde ne varsa, para, cüzdan, takı hepsini aldılar ve üzerimizdeki kıyafetleri çıkarttılar. Bizim üzerimizde sadece atlet ve iç çamaşırı kaldı. Ben bu zulmü ölsem de unutmam. Bir anne için çocuğunun gözü önünde soyunmak ne kadar zor olduğunu anlatamam. Beni ve oğlumu bota bindirerek Türkiye tarafına gönderip Türkiye’ye teslim ettiler.

Edirne Cezaevi

"Türkiye’ye gelince bizi Edirne Emniyet’ine götürdüler ve gözaltına alındık. Bir gün gözaltından sonra mahkemeye çıkarıldık ve oğlum serbest bırakıldı. Bence tutuklanarak Edirne Cezaevi’ne götürüldüm. Çok yürüdüğüm için Yunanistan sınırında ve kronik rahatsızlıklarım olduğu için hasta düştüm ve sol ayağımda olan platinden kaynaklı ayağım arıyor ve kanıyordu. Ben defalarca söylememe rağmen ilaçlarım verilmedi ve hastaneye götürülmedim. 44 gün kaldım Edirne Cezaevi’nde. 44 gün boyunca Fetö'den tutukluların içinde kaldım.

"Ben 44 günden sonra Gebze M Tipi Cezaevi’ne getirildim. Gebze’ye getirildiklerinde karantina gerekçesiyle 22 gün boyunca tek kişilik hücrede kaldım. Benim için 22 gün değil, 22 yıl gibiydi. Benim yaşındaki bir insanın tek başına kalması çok zordur. Zamanın durduğunu hissediyorsun. Hücrede zaman geçmezdi. Ben sadece Kuran okuyarak ve namaz kılarak geçiriyordum. 22 günden sonra beni 13 kişinin olduğu bir koğuşa götürdüler. Ben bir aydan sonra ilk defa bu kadar insanı bir arada görüyordum ve çok mutlu oldum. Ben sanki yeni doğmuş gibiydim. Bir çocuğun heyecanı ve mutluluğu vardı bende. Koğuştaki arkadaşlar beni çok güzel ve güleryüzle karşıladılar. Hepsi beni çok sever ve anneleri gibi görürlerdi.

"Üç yıl daha cezaevindeyim"

Ben çok zorlanıyordum. Cezaevi yemeklerini yiyemiyordum ve aklım sürekli çocuklarımdaydı. Onun için psikolojik sorunlar oluştu ve doktora gittim. Bana ilaç verildi, şimdi de ilaç kullanıyorum.

Benim ailem ve çocuklarım Urfa’da olduğu için ve maddi imkansızlıklardan kaynaklı çok sık görüşüme gelemiyorlardı. Ben de onlar için sevkimin yapılması için kaldığım bir yıl incide her ay düzenli bir şekilde dilekçe yazıyordum. Bir yılın sonunda dilekçelerime cevap geldi ve Diyarbakır Kapalı Kadın Cezaevi’ne sevkim yapıldı. Beni Diyarbakır’a getirmek için üç asker ve benim uçak bileti için 7 bin TL ödedim. Benim tek suçum 'Barış Annesi' olmam ve barışı istememdir. Binlerce insan benim gibi binlerce haksız ve hukuksuz şekilde tutuklu. Ben iki yıl bir aydır tutukluyum ve daha üç yılım kalmış.

"Bize de güç veriyor"

Şefika ana çok güçlü ve güleryüzlü. Benim güç aldığım biri. Kendisi ana gibi başımızda ve sahipleniyor. 63 yaşındaki bir anne için cezaevi şartları zor. Şefika ana için de öyle oluyor. Fakat anne zamanını değerlendirmeyi iyi yapıyor. Günlük rutinleri var: Kuran okumak, namaz kılmak ve müzik dinlemek gibi. Anne için biz de zaman zaman Kürtçe hikayeler okuyarak onu az da olsa o hikayenin içinde olmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Şefika ana çok güçlü ve mücadeleci. Bu kadar zorlu günleri geride bırakarak güler yüzlülüğünden hiçbir şey kaybetmemiş. Her zaman barışı savunacağını ve barışı isteyeceğini dile getiriyor.

Remziye Temel / Bianet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.