STK’lar: Dersim’deki yangınlar güvenlikçi politikalardan bağımsız değildir

STK’lar: Dersim’deki yangınlar güvenlikçi politikalardan bağımsız değildir

.

A+A-

Orman yangınlarını incelemek için Dersim’e giden STK heyeti, “17 Ağustos tarihinde askeri operasyon sonrası başlayan orman yangınına 13’ncü güne kadar müdahale edilmediği, yangına müdahale etmek isteyen yurttaşların askerlerce engellendikleri iddiası güvenlik, insansızlaştırma-orman yangınları ilişkisini güçlendirmektedir” açıklamasını yaptı.

Çeşitli sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan bir heyet Dersim’e giderek yanan ormanları yerinde inceledi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, EĞİTİM SEN MYK üyesi İkram Atabay, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selam Atabay, Tarım ve Orman Çalışanları Sendikası (TARIM ORKAM-SEN) Genel Başkanı Ahmet Keleş ve MYK üyesi Serap Baysal, Büro Emekçileri Sendikası (BES) Genel Başkanı A. Bahadır Berdicioğlu ve MYK üyesi İsmet Temel, Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) MYK Üyesi Hamit Cansever, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası ve (TÜM BEL-SEN) MYK üyesi Bülent Türkmen’den oluşan heyet, Dersim’in Hozat, Ovacık (Torunoba mevki) ilçeleri Munzur Vadisi Milli Parkı ve Vartinik bölgesinde yaşanan orman yangınlarını yerinde inceledi.

Heyet incelemelerine ilişkin hazırladığı raporu kamuoyuna açıkladı.

“Dersim’de Çıkan Yangınlar ve Sonrasında Yaşananlar Güvenlikçi Politikalardan Bağımsız Değildir!” başlıklı raporda, “Munzur vadisi Fırtına Veli bölgesinde 140 hektar alanın yangından etkilendiği, valiliğin ifade ettiğinin aksine sadece bitki örtüsünün değil, 100 yılık ağaçların da yandığı; yangına çok geç müdahale edilmesi nedeniyle yangına karşı doğal koruması olan ardıç ağacının köklerinin yanmasından kaynaklı yüzlerce ardıç ağacı ve meşe ağacının da yandığının gözlemlendiği; yine Hozat bölgesinde 340 hektar alanın yandığı bilgisinin yerel kaynaklar tarafından kendilerine aktarıldığı” belirtildi.

Doğaya karşı katliamların her gün yaşanmasında, kapitalizmin rant ve talan politikalarının payı olduğuna dikkat çekilen raporda, Dersim’de çıkan yangınların güvenlik politikalarının uygulandığı dönemlerde sistematik olarak arttığı ve söndürme çalışmalarının da bu dönemde uygulanmadığı ya da halkın/kamuoyunun baskısı sonrasında oldukça geç başladığı dile getirildi.

“Güvenlik politikaları adı altında yapılan kalekollar aynı zamanda bir ekolojik yıkımı ifade etmektedir. Çünkü kalekollar ortaçağdaki korunaklı kaleler gibi hâkim tepelere kurulmuş, inşa edildikleri tepelerin çevresindeki ormanlık alanlar tıraşlanıp civarındaki ormanlar ve yaylalar güvenlik bölgesi olarak ilan edilerek sivillerin girişine kapatılmıştır. Bu, salt güvenliğe indirgenmiş bakış açısının iki amacı vardır; Birincisi ağaçtan arındırarak kalekolların görüş alanını olabildiğince genişletmektir. Bu şekilde aynı zamanda karşı taraftan gelebilecek muhtemel tehlikeyi bertaraf etme hedeflenmektedir. İkincisi ise bölgedeki nüfusun doğal kaynaklara erişimini zorlaştırarak, hatta tamamen engellemek suretiyle göçe zorlayarak insansızlaştırılmış bölgede denetimi sağlamaktır” ifadelerine yer verilen raporda, alınması gereken tedbirler şöyle sıralandı:

Doğanın sahibi değil, bir parçası olduğumuz bilinci bir anlayış ve kültüre dönüşmeli, kalıcı politikaya dönüşerek kamusal hizmetler de buna göre düzenlenmelidir.

Güvenlik adı altında baraj yapımı, orman katliamı, yangın çıkarma ve müdahale etmeme/geç müdahale etme gibi uygulamalara son verilmelidir.

Ormanda çalışan emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları iyileştirilerek daha verimli çalışma ortamı yaratılmalıdır.

Orman yangınlarıyla mücadele eylem planları kamuoyuna net bir şekilde açıklanmalı, gerekli olan araç ve gereçler eksiksiz temin edilmeli, bu konuda yapılan ihalelerde şeffaflık ilkesi esas alınmalıdır.

Orman yangınlarıyla mücadele edilmesi için emekçilerin güvenceli istihdamı sağlanmalı, işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri tüm boyutlarıyla uygulanmalıdır.

Sendikalar, Ekoloji örgütleri ve halkın da katılımı sağlanarak “Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı” hazırlanmalı, ranta açılan ve ormansızlaştırılan alanlar yeniden doğal yapısına uygun şekilde yeşil alana dönüştürülmeli, ekolojik tahribat giderilmelidir.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.