Ali K Yıldırım

Ali K Yıldırım

Yazarın Tüm Yazıları >

Sözünün eri olmak

A+A-

Benim çocukluk günlerimde sözünün eri olmak çok önemli idi. Öyleki ticarette veresiye alışveriş bir kural idi.

Sivas'ın Türk tüccarları gelip veresiye ile celep satın alırlar idi bizim yöremizde. Aşirete kazık atmak her babayiğidin işi değildi o zamanlar.

Bir ara Diyarbakı'lı bir tüccar geliyor. Alışverişte iyi fiyat veren biri olarak görünüyor. Kısa sürede iyi bir imaj yaratıyor. Köylüler ile Kürtçe konuşuyor. Bu durum ilişkileri daha iyileştiriyor.

Dedem ve akrabalarının 300 civarında toklusuna da iyi bir fiyat veriyor Diyarbakı'lı tüccar. Çevrede bir kaç kişinin "sağlam bir tüccardır, köyünü biliyoruz" demesi üzerine adama itimat eden bizimkiler veresiye olarak celebi veriyorlar.

Sonra para ödenmiyor, Azger'li Aliriza'ye Elbegi tüccarın köyüne kadar gidiyorsa da kendileri silah ile karşılanıyor.

Sözüne sahip çıkmamanın binbir çeşidi şimdilerde revaçta. Bu işin başını argo da Türkçe'si "fırlama" olan "smart" tüccar Trump çekiyor. 

"Smart" kültürün Kürdistan'daki en öne çıkan şahsiyeti şimdilerde Pavel. "Smart" olmak kimi zaman Zeki olmak ile ilşki içerisinde kullanılsa bile, popüler kültürde bu çoğu zaman "Fırlama" olmak ile eşdeğer olarak görülüyor.

Talabani ve Barzani'nin yanlışlarına girmeyeceğim. Bence en büyük yanlış tartışmalı bölgeler, yani Kürdistan'ın bir kısmını işgal etmeye devam eden bir devlete, Cumhurbaşkanı olmayı kabul ederek yapıldı.

işgalci Irak'ı İŞİD'e karşı düze çıkarma yanlışı ikincisi olup sonradan aniden "bir şey vermeyecekler" korkusu ile uyanılmasıdır. Bağımsızlık için Referandum kararı, o nedenle belki de gecikti. Tabii bu konuda en büyük sorun liderliğin peşinde ulusal bir politika çerçevesinde yürümeyen çok tarafın varlığının mevcudiyetidir. Güvenilmez tarafların dolaşımda olması manevra yapmayı engelleyen bir durum ola gelmiştir. Yasama organı olarak  parlemento'nun kapalı olması ve yargının işlememesi başka önemli bir zaafiyet idi.

Ancak zaafiyetler içerisinde geçmişten beri bir çok çelişki içerisinde olan Barzanî ve Talabani dynastilerinin birbirleri ile yarışması, birinin diğerine öncelik vermemesi en baş neden olarak görülüyor ki, merkezileşmeyi sağlıyamamanın ve az buçuk dengeli bir bölüşüm proğramı uyguluyamamanın da, en başta gelen sebebi bu durumdur.

Şimdi başa dönecek olursak "bağımsızlık referandumu" birlikte bir karar ile alındı. En azından muhalif olanlar var idi ise bunlar azınlık idi. Bu noktada muhalif olmanın, görüşlerini açıklamanın, bağımsızlık kararına karşı çıkıp birlikten yana fikir beyan etmenin tümden meşru bir hak olduğunu belirteyim.

Ancak bundan sonraki süreçte saldırılara karşı Mesut Barzani'nin başını çektiği meşru yürütme karar aldığında, bu ulusal politikayı saldırılara karşı korumak gerekir idi. Referandum da %93'ün bağımsızlığa evet demesinin faydası yürütmenin Irak ile pazarlıkta elinin güçlenmesini sağlaması olabilir idi. Yoksa bir tek Kürtler'in "bağımsız devletiz" demesi ile bağımsız olunamıyacağını, BM güvenlik konseyinin desteğini almanın belirleyeceği olacağını biliyoruz.

Bugünkü sorun Referandum gibi demokratik bir sürece merkezi iktidarın tahammül edemeyip başta Kerkük olmak üzere Kürdistan'a saldırıyı başlatılmış olmasıdır. Bu durum karşısında hep birlikte olmak gerekir iken, YNK içerisinde bir gurubun kendi başına, kimseden yetki almadan referandum kararına, YNK ve KDP anlaşmasına aykırı olarak, saldırgan güç ile anlaşmaya varmış olmasıdır. Bu durumun diğer darbelerden farkı ne? Bunu özellikle Erdoğan'a sormak gerekiyor!

Pavel "Irak'ın Silahlı gücü bizden çok daha kuvvetli idi" dedikten sonra devamla "Irak Ordusu ile çatışanlar ve göreve ehil olmayan yöneticiler ile ilgili araştırma başlatacağım" diyor idi Fransız TV'sinin kendisi ile yaptığı röportajda.

Kürtler öteden beri işgalciler karşısında silah olarak zayıf idiler. Çatışır yenilir veya çatışmadan geri çekilirsin. Ya da en kötü durumda çatışır yenilir ve teslim olursun.

Şimdi olan bu değil. İşgalci ile işbirliği yapan Pavel silah bende yetkili de benim diyor. Yani iktidarı gasp eden hükümran pozlarında, Yargı ve yürütmenin başı gibi konuşuyor. Hukuki olmayan bir durumun yasal olduğunu pişkince savunuyor. O nedenle bu tutum günümüzde pazarı geniş olan "FIRLAMALARA" ve TAKYECİLER'e özgü bir karakterdir.

Böyle olduğundan dolayı, benim çocukluk günlerimin centilmenlik kültürüne uymadığından, son 30 senedir hiç bir örgüt ve siyasete angaje olmamış ve KDP ile ilişkisi hiç olmamış üstelik Kürt Alevi kökenli biri olarak beni incitiyor bu durum.

Tillerson' un var olduğu şaibeli mektubundan hareketle kimileri "keşke beklese" idi diyor. İyi de Barzanî zaten görüşmek için bekliyordu. Bu konuda, adım gibi yapılan eleştirilere rağmen, Barzanî kısa zamanda bağımsızlık ilan etmeyeceğini tahmin ediyorum.

Sonra iyi de, gerçekten Amerika çok güvenilir bir partner olabildimi? Bölge ile ilgili, Kürtler ile ilgili belirgin değerleri esas alan ilkeli net bir stratejisi var mı? Söylesin de biz de bilelim. Bu olmadığından dolayı, örneğin Türkiye süreci kendisine doğru yontmak isteyip, kendisine göre bir gündem ile hareket edince FETO'sunu harekete geçirdi. Bu durum milliyetçi reaksiyoner güçlerin iktidarı tamamen gaspı gibi bir sonuç doğurdu. Kabak sonunda yine Kürtler'in başına patladı.

Bir de Kuzey'in işe yaramaz dili uzun Kürtler'i var: PKK'ye Kürtler ile ilgili gündemi olmayan bir taşeron örgüt muamelesinin yapıldığı gözden kaçmıyor. Rakka'nın kurtuluşu dahi Arapça olarak duyuruldu bir Kürt bayan YPG gerillası tarafından.

"Tarafsız" olduğunu ilan eden PKK dışında, Kuzey'dekilerin nerede ise hepsi "Bağımsızlık" dedi.

Sonra PAVEL su koyverince bunlardan bazıları kem küm etmeye, "zamanı değildi" demeye başladılar.

Başkalarının sözleri orada dursun, sizler Barzanî'yi bağımsızlık ilan etmiyor diye suçluyordunuz. Acaba doğru zamanmıdır?" diye dahi sormaya izin vermeyenler, soranları nerede ise "hainlik" ile damgalamaya hazır olanlar yine bazılarınız idi.

Öyle ise er olun ve sözünüzün arkasında durun!

Uyanık birer taklacı olmanın ne zamanıdır ve ne de kıymeti harbiyesi var.

Bu keskin dönemeçte meşru hükümetin, yine meşru olan müdafaasına destek değilse köstek de olmamak gerekiyor.

Elbette Barzani'yi görevden almak da milletin hakkıdır. Ancak bugün işgale boyun eğmemek herkesin önceliği olmalıdır.

Benim devrimcilikten de, yurtseverlikten de, demokratlıktan da anladığım budur.

Bugün bir sosyal trend olarak, Dünya'da çevre merkez karşısında daha fazla hak talebinde bulunuyor. Bu talep bugünün devrimci talebidir.

Unutmadan kimi Türkü "anti emperyalistlerin" olanlar karşısında dillerini yutmuş bülbüle dönmelerinin bir izahının olması gerektiğini hatırlatmam gerekiyor.

Velhasılı FIRLAMALIĞIN geçer akçe olduğu bir dönemden geçiyoruz...

Bu devranı döndürecek her kim ise MEHDİ olarak anılmayı hak ediyor.


 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.