“Sonbahar ve Kış Ayları Daha Zorlu Olabilir”

“Sonbahar ve Kış Ayları Daha Zorlu Olabilir”

Corona virüsünün merkez üssü olmayı sürdüren Amerika, virüse bağlı ölümlerde hala ilk sırada.

A+A-

Uzmanlar hava sıcaklığı düştükçe kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirileceğini bunun da enfeksiyon riskini arttıracağını düşünüyor.

Dünya genelinde Corona virüsü vaka sayısı 30 milyona yaklaşıyor. Bu rakamın 6 buçuk milyondan fazlası Amerika’da. Can kaybı da 200 bini geçti.Rakamlar bu kadar ürkütücü olunca, sonbaharın bu ilk günlerinde de endişeler giderek artıyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne göre vaka sayıları ve ölümler düşüş eğiliminde ancak hala günde ortalama 40 bin yeni vaka tespit edilmesi tehlikenin devam ettiği anlamına geliyor. Rakamların hala bu kadar yüksek seviyede olmasının virüs yayılımının etkin bir şekilde kontrol edilemediği anlamına geldiğini söyleyen Maryland Üniversitesi uzmanlarından Doçent Doktor Müge Kesen, ilk bir kaç aya göre günlük tanı konan vaka sayısı azalmış olsa da, rakamların hala kabul edilemez yükseklikte olduğunu söyledi.

Kesen, söz konusu rakamları ‘tedirgin edici ve kaygı verici’ olarak niteledi.

Kamu sağlığı uzmanları havalar soğudukça bulaşıcılığı yüksek etkinliklerin, dolayısıyla da enfeksiyonların da yeniden artacağı görüşünde. Sıcaklıkların düşmesi eğlenceleri kapalı mekanlara taşıyacak, bu da vaka sayısındaki genel düşüş eğilimini tersine çevirecek, sonuçta da can kayıpları artacak.

Kesen, bu durumu, “Sonbahar ve kış aylarına giriyoruz. Bu zaman diliminde yayılımın kontrolü daha zorlu olabilir. Bunun ilk nedeni havaların soğumasıyla insanların toplu olarak içeride geçirecekleri vaktin artması, bir de nezle virüsünün gündeme gelmesi. Bu Covid’in akışını negatif şekilde etkileyebilir, daha zorlu geçirilmesine neden olabilir. Bir de hastanelerin kapasitelerini zorlayabilir. Bu açıdan sonbahar ve kış ayları potansiyel olarak daha zorlu aylar olabilir” sözleriyle yorumladı.

Salgının yayılmasını önlemek için bir çok eyalette okullar çevrimiçi eğitim veriyor. Corona virüsünden korunmak istenen çocuk ve gençlerse bu süreçte başka risklerle karşı karşıya. Kesen, “Çocukların ekran karşısında geçirecekleri vakit artacak bunun da göz sağlığına farklı şekillerde negatif etkileri olabilir. Bunların en başında gözlerin muhtemelen daha fazla yorulacak olması geliyor. Bunun için de benim anne ve babalara tavsiyem mümkün olduğu kadar çocuğun ekrandan gözlerine tenefüs vermesi, bu da nasıl sağlanabilir? Her 20 dakikada bir 20 saniye en azından çocuğun ekrandan gözlerine alıp ya da okuduğu kitaptan daha uzakta bir yere konsantre olması hatırlatılabilir çocuğa. Bu pencereden dışarı bakma ya da masadan kalkıp etrafta bir 20 saniye, 30 saniye kadar dolanma şeklinde olabilir.Bu potansiyel negatif etkilerden bir tanesi deuzun süre okuma ve ekran karşısında vakit geçirme neticesinde göz kuruluğu,bu da kızarıklık, gözlerde batma, yanma, yabancı cisim hissi şeklinde semptomlar olarak özetlenebilir.Burada da yine çocuğa gözlerini kırpması hatırlatılabilir ya da suni gözyaşı kullanılabilir. Anne ve babaların ve aklı eren çocukların dikkat etmesi gereken şey bir şey de ekranın ya da okunan kitabın gözden belli bir mesafede uzak tutulması, gözün yorulmasını minimalize etmek için ideal mesafe 45-50 santimetre civarındadır” sözleriyle de bu riskleri paylaştı.

Bu süreçte göz sağlığına dikkat edilmesi gerektiğine de değinen Kesen, “Virüs bildiğimiz kadarıyla damlacık yoluyla ağız, burun ve gözden bulaşmakta. Bu listede göz alt sıralarda yer almakta yani bu virüsün gözden geçme olasılığı çok daha düşük ağız ve buruna göre. Ama damlacıkla yayılan bir virüs olduğu için ve bu damlacıkların havada asılı kalması söz konusu olduğu için gözlük olmasına rağmen o damlacığın gözlüğün açık yerlerinden göze ulaşması sadece gözlük korumasıyla engellenemez” diye konuştu.

Gözlerse aşı çalışmalarında. Kesen de, “Bu konuda yapılan çalışmalar hem çok ciddi hızda hem de çok ciddi çapta ilerliyor, hem Amerika içerisinde olsun hem de dünya genelinde olsun bu aşı bulunduğu zaman markete geçmesi ile hepimize ulaşması arasında bir zaman dilimi de olabilir. Orada da bir gecikme olabilir. Şu anki çalışmalar bunu da minimalize etme doğrultusunda. Dolayısıyla 2020'nin sonuna doğru olmasa bile 2021 ilk erken aylarında aşının bize ulaşabileceğini düşünüyorum” sözleriyle bu konuda umutlu olduğunu dile getirdi.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.