Şam'a değil huzursuzlara bak!

Şam'a değil huzursuzlara bak!

.

A+A-

Hediye LEVENT

“Ankara-Şam ilişkilerinin normalleşmesi mümkün mü?”, “Ankara Şam’ın şartlarını kabul eder mi, Suriye’nin kuzeyinden çekilir mi?” derken El Vatan gazetesinden çok ilginç bir haber geldi.

Gazetenin haberine göre Ankara ve Şam 4 konuda uzlaştı. Bu uzlaşma çerçevesinde;

- Türkiye, Suriye’den çekilecek

- Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterecek

- M-4 Karayolu açılacak

- PKK, iki başkent tarafından da tehdit unsuru olarak kabul edilecek

Bu arada kimin kontrolünde olursa olsun Suriye’nin tamamında özgür basından söz etmek mümkün değil. El Vatan gazetesi de Şam’da yayın yapan özel bir basın kuruluşu ancak Suriye’deki şartları bilenler için bu haberin bizzat Şam yönetimi tarafından sızdırıldığı açık.

Habere Ankara’dan şimdiye kadar yalanlama gelmedi. Aksine Ankara, haberle birlikte huzursuzluğu iyice artan Suriye içindeki tarafları sakinleştirmek için art arda girişimlerde bulunuyor.

Bu haberle birlikte Şam dışındaki bütün tarafların huzursuzluğunun katlandığını söylemek mümkün.

Önce Kürtlerin öncülüğünde kurulan ancak bölgedeki yerel Arapları, Süryanileri ve diğer kesimleri de kapsayarak genişleyen Suriye Demokratik Güçleri’nin siyasi kanadı açıklama yaptı. Mealen “Ankara-Şam yakınlaşmasına şiddetle karşı çıktıklarını” belirten Suriye Demokratik Konseyi (SDK) gelişmeden rahatsız olanları kendi çatıları altında toplanmaya çağırdı.

Ankara-Şam husumeti Şam-Kürtler müzakerelerinde Kürtlerin elini güçlendiriyordu. Ayrıca, Türkiye’nin askeri operasyon girişimleri sebebiyle Amerika da çeşitli düzeylerde devreye giriyordu. Bu durum, Kürtlerin öncülüğünde kurulan Kamışlı merkezli siyasi ve silahlı yapıların siyasi ve diplomatik desteğinin devamını sağlarken pazarlıklarda ellerindeki kozları da korumalarını sağlıyordu.

Diğer taraftan El Vatan gazetesindeki “PKK ortak tehdit” mutabakatının ucu oldukça açık. Bu belirsizlik Ankara ve Şam arasında da sorun çıkaracak gibi görünüyor.

Ankara, tamamen Kürtlerden müteşekkil olmasa da Kamışlı merkezli bütün yapıları PKK’nın Suriye uzantıları olarak görüyor.

Şam, PKK-SDG ayrımı yapıyor ancak Kürtlerle Amerikalılar arasındaki ilişkiden rahatsız.

Tam da bu noktada birkaç senaryo ortaya çıkabilir;

- Ankara, Şam’ın öncelik olarak gördüğü Suriye’nin kuzeyinden tamamen çekilme gibi şartları yerine getirirse Şam’ın Kürt meselesinde Ankara’ya yaklaşması mümkün. Bu durumda Şam, halihazırda silahlı gücü ve ABD desteği sebebiyle rahatsız olduğu Kürtleri Türkiye’ye terk edebilir. Aslında bu senaryoyu kısmen daha önce de gördük. Kürtlerin Şam ile müzakere masasına oturması ve masada ellerinin zayıflaması için Türkiye’nin operasyonlarına göz yumulduğunu biliyoruz.

-Bir diğer senaryoda ise Şam, PKK-Suriye Kürtleri ayrımı yapılması için diretebilir ve Ankara’ya Adana Anlaşması’nı adres gösterebilir. Bu durumda Türkiye’nin de Şam’ın yaptığı gibi Suriye Kürtleri-yerel etnik ve dini unsurlardan oluşan silahlı ve siyasi yapılar ile PKK arasında ayrım yapması gerekebilir.

Bu belirsizlik Kürtlerin çekirdeğini oluşturduğu yapıları huzursuz ediyor ve son normalleşme girişimlerine tepkileri de bu yüzden.

Ancak tek huzursuz kesim Fırat’ın doğusu değil, Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde protesto gösterileri sürüyor. Gerçi yerel haber sitelerine ve sosyal medya paylaşımlarına bakılırsa Türkiye, desteklediği silahlı gruplara protestoların engellenmesi için kesin talimatlar vermiş. Ancak mesele o bölgedeki sivillerle sınırlı değil. Türkiye’nin desteklediği on binlerce milis gücün bizzat beka sorunu iyice belirginleşmeye başladı.

Yine El Vatan’ın haberine dönelim; Türkiye hangi şartlarda Suriye’nin kuzeyinden çekilecek? Çekildiğinde on binlerce ÖSO-Milli Ordu mensubuna ne olacak?

O bölgede yıllar içinde edindikleri para ve güç göz önüne alındığında bu kesimin huzursuzluğunun sebepleri daha da belirginleşiyor.

Gelişmelerden en rahatsız kesim şüphesiz İdlip’teki cihatçılar. Yıllar içinde Suriye içindeki Arap olan-olmayan on binlerce cihatçı İdlip’e toplandı ve bir düzen oluştu. Yani kaos içinden doğan bir çeşit statüko!

Artık cihatçıların kendi ticaret hatları, askeri hiyerarşisi, okulları, hastaneleri vs. var orada. Suriye meselesi dünya gündeminden düşeli ve 2011 başında vekalet savaşına taraf olan ülkelerin neredeyse tamamı süreçten çekileli çok oldu. Bu nedenle cihatçı yapıların sırtını dayayacağı taraf da kalmadı.

Şu anda İdlip’teki statükonun devamını sağlayan tek şey Türkiye’nin oradaki askeri gözlem noktaları!

Normalleşme ile bu statüko darmadağınık olabilir.

Nitekim bu olasılıklar cihatçıları da rahatsız etti ki, El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’nin Lideri Golani bir açıklama yaptı. “Suriye devriminin sahipsiz olmadığını” söyleyen Golani “Ankara-Şam yakınlaşmasını tehlikeli bir U dönüşü olarak” nitelendirdi.

Yazının başında da belirttiğimiz gibi Ankara siyasi ve silahlı muhalefetleri sakinleştirmeye çalışıyor ancak gidişat belli, olacakları az çok kestirmek mümkün!

Dolayısıyla Türkiye’nin bunca yıldır doğrudan-dolaylı desteklediği taraflar açısından tam anlamıyla bir bekamız ne olacak paniği başlamış durumda.

Elbette bu grupların Türkiye’yi Suriye içinde tutmak için ellerinden geleni yapabileceklerini de unutmamak gerek!

Şam’dan çok bu gruplara dikkat kesilmek elzem hale geliyor!

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.