Müspet ama sınırlı bir değişim

Müspet ama sınırlı bir değişim

.

A+A-

 

Vahap Coşkun

Bir politik muhteva taşımayan basmakalıp ifadelerle seçime kadar gün kurtarılmaya çalışılıyor. Misal, Kürt meselesinde CHP’nin kayyumlara karşıtlık haricinde somut bir tavrı görülmüyor. Akademisyen Vahap Coşkun, CHP’nin Kürt siyasetindeki değişimin izlerini sürdü.

1990’lardan sonra CHP’ye yöneltilen en mühim eleştirilerden biri, Türkiye’yi kurma iddiasındaki bir partinin Sivas’ın doğusuna geçememesi ve memleketin bir bölümünü tamamen gözden çıkarmamış bir görüntü sergilemesiydi. CHP sert bir “laiklik savunusu”nun ötesinde dişe dokunur tek bir söz söylemiyor, bu nedenle de giderek daha dar bir kıyı şeridine sıkışıyor ve doğal olarak her sandıktan mağlup çıkıyordu.

Bilhassa 1990’ların sonları ve 2000’lerin başlarından itibaren CHP, Sivas’ın ötesinden tamamen çekildi ve bölgeyi AK Parti ve HDP’ye terk etti. AK Parti ve HDP bölge seçmenlerinin onda dokuzunun desteğini alırken, CHP bölgede sadece tabelası asılı duran bir parti kimliğine büründü. Partinin ismi var ama cismi yoktu.

AK Parti’deki menfi değişim

Ancak bu tablo 2019’dan bu yana, başlıca üç nedenden ötürü, nispi bir değişime uğradı. Nedenlerden ilki, AK Parti’nin bölge ve Kürt siyasetinde yaşanan radikal değişimdir. Çözüm sürecinin çökmesinden sonra AK Parti, Kürt meselesini demokratik bir reform programı ile çözme iddiasını rafa kaldırdı, içte ve dışta sıkı bir asayiş politikasına sarıldı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumundaki Kürtleri rencide eden tavır, Suriye’de geliştirilen anti-Kürt çerçeve, HDP’nin kriminalize edilmesi, kayyım atamaları, farklı kesimleri kapsayan hukuksuzluk ve benzeri uygulamalar bu baskı siyasetinin bir sonucuydu.

Siyaseti daraltan ve mağduriyetleri büyüten bu tercihin iki neticesi oldu: Biri, AK Parti’nin bölgedeki desteğini düşmesiydi. Diğeri ise, bölge dışında AK Parti’ye karşı CHP’ye hayati bir alanın açılmış olmasıydı. HDP ile AK Parti arasındaki mücadelenin keskinleşmesi nedeniyle, özellikle HDP’li semenin gözünde CHP’li bir aday AK Partili bir adaya nazaran daha muteber bir hale geldi ve seçmen CHP’nin adayına yöneldi.

Nitekim 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirlerden CHP’nin galip çıkmasının altında yatan temel faktörlerinden biri de buydu.

1990’lardan sonra CHP’ye yöneltilen en mühim eleştirilerden biri, Türkiye’yi kurma iddiasındaki bir partinin Sivas’ın doğusuna geçememesi ve memleketin bir bölümünü tamamen gözden çıkarmamış bir görüntü sergilemesiydi.

CHP’deki müspet değişim

İkinci neden, CHP’nin –geçmişindeki dışlayıcı tavrının aksine- kapsayıcı bir siyaset geliştirme yönündeki gayretleridir. En açık ifadesini “helalleşme” söyleminde bulan bir gayret bu; CHP, uzun bir süre irtibat kuramadığı toplumsal kesimlere ulaşmak istiyor. Bu çerçevede, diğer seçmen gruplarıyla olduğu gibi Kürt seçmenlerle de bir bağ kurmak için birtakım hamleler yaptı, yapıyor.

Parti bünyesinde bir Doğu Masası’nın kurulması, Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyareti, Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da ilgi ile karşılanan ziyareti ve Van’da belediye başkanları ile yapılan geniş katılımlı toplantı, bu hamlelerin önde gelenleri olarak sıralanabilir.

Elbette bu çalışmalar toplumda bir karşılık buluyor. Seçmenler bakıyor, izliyor, dinliyor ve CHP’deki değişimin çapını anlamaya çalışıyorlar. Henüz bakma ve anlama çabası, CHP’ye dönük büyük bir oy kayması yaratmadı, ama CHP’ye olan ilgiyi artırdı. Artık CHP denildiğinde insanlar cin çarpmışa dönmüyorlar. “Asla bir CHP’liye oy verilmez” algısı kırılıyor. Bu da yerel seçimlerdekine benzer bir manzaranın, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrarlanma olasılığını artırıyor.

Merkezdeki seçmeninin tercihi

Nedenlerin üçüncüsü ve sonuncusu, 2019 sonuçlarının kimi seçmen gruplarında yarattığı ruh halidir. AK Parti’nin yenilebileceğinin görülmesi ve CHP’nin seçim kazanma ihtimalinin yükselmesi, tercihini merkez partilerden yana kullanan seçmenler için CHP’yi bir adrese dönüştürüyor. Son zamanlarda, daha önce AK Parti’de siyaset yapmış bazı kişi ve ailelerin CHP’ye katıldıklarına dair haberlerin çoğalması.

Hâsılı, bölge siyasetinde CHP adına olumlu bir değişim gözleniyor. Yapılan kamuoyu çalışmaları da, CHP’nin bölgede oyunu belli bir oranda yükselttiğine ve kısa sayılamayacak bir zamandır milletvekili çıkaramadığı şehirlerde milletvekili çıkartabileceğine işaret ediyor. Mamafih, yine de bu değişimin çok sınırlı bir değişim olduğu hatırda tutmak gerekir. Evet, CHP bölgedeki illerde oylarını artırıyor belki ama daha öncesinde CHP’nin oyu bu illerde zaten çok az olduğundan bu artış CHP’yi siyasi bir ağırlığa sahip kılmıyor.

Kılıçdaroğlu ve ekibinin yürütmeye çalıştıkları herkese ulaşma, herkese seslenme ve herkesin gönlünü hoş etme siyasetinin, partiyi memleketin belli başlı problemlerinde siyasetsiz bırakma tehlikesini içermesidir. Herkesi yakalama gayesi, CHP’nin ana sorun alanlarında net politikalar belirlemesini güçleştiriyor.

Siyasetsizlik tehlikesi

CHP’nin parti olarak bölgede söz sahibi olması, diğer partilerle arayı kapatması için çok çalışması icap ediyor. İki handikabı var, bu bağlamda, CHP’nin:

Birincisi, Kılıçdaroğlu ve ekibinin yürütmeye çalıştıkları herkese ulaşma, herkese seslenme ve herkesin gönlünü hoş etme siyasetinin, partiyi memleketin belli başlı problemlerinde siyasetsiz bırakma tehlikesini içermesidir. Herkesi yakalama gayesi, CHP’nin ana sorun alanlarında net politikalar belirlemesini güçleştiriyor.

Kimseyi kırmamak, kimsenin gönlünü bırakmamak ve herkese bir nazar boncuğu uzatmak düşüncesi, sarih bir dille konuşmayı imkânsız kılıyor. Bir politik muhteva taşımayan basmakalıp ifadelerle seçime kadar gün kurtarılmaya çalışılıyor. Misal, Kürt meselesinde CHP’nin kayyumlara karşıtlık haricinde somut bir tavrı görülmüyor. Anadilde eğitim gibi, artık çoktan aşılması gereken bir mevzuda dahi CHP’de kafalar karışık, partinin açık bir sözü yok. Vatandaşlık, merkezi yönetim ve yerel yönetimler ilişkisi, silahsızlandırma gibi konulara ise neredeyse hiç girilmiyor.

CHP’nin Kürt seçmenler nezdinde beklediği seviyeye ulaşabilmesi için, siyasetsizliğin ve taban baskısının yarattığı blokajdan kurtulması gerekiyor.

Özgüven patlaması

İkincisi, CHP’nin bir yükseliş trendine girmesi ve hasretle beklenen zaferin artık yakın olduğu hissiyatının tabanda yarattığı özgüvenin, partinin oy havuzunun genişlemesine ket vurabilecek olmasıdır. Özgüven patlaması yaşayan taban, diyalog ve uzlaşma fikrine, diğer kesimlerle işbirliğine mesafe alıyor. “Helalleşme”den ziyade “hesaplaşma”nın taliplisi daha fazla!

Muhalefetin tepelerinde, genel başkanlar düzeyinde, bir ortak zemin inşa edilmesine çaba gösteriliyor. Ancak CHP’nin tabanında ortak zemindeki muhafazakâr partilere ve temsilcilerine yan gözle bakılıyor. Herkesten bir temiz kâğıdı isteniyor. Müstakbel ortaklardan geçmişlerini topyekûn karalamaları, az veya çok dâhillerinin olduğu bütün icraatlarını mutlak manada kötülemeleri bekleniyor.  Mesela çözüm süreci de kendini gazaptan kendini kurtaramıyor; Kürt seçmenlerin büyük bir değer atfettikleri göz ardı edilerek süreç tümüyle topa tutuluyor.

Bu durum, 2015’ten beri olumsuz manada çok büyük bir geri dönüşe imza atmasına rağmen AK Parti’nin halen bazı konularda CHP’den daha önde bir yerde durmasını sağlıyor ve Kürt seçmenin CHP’ye güven duymasını engelliyor. Dolayısıyla CHP’nin Kürt seçmenler nezdinde beklediği seviyeye ulaşabilmesi için, siyasetsizliğin ve taban baskısının yarattığı blokajdan kurtulması gerekiyor.

Kaynak: Politikyol.con

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.