Aydın Doğan

Aydın Doğan

yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Milli Refleks "

A+A-

Aydın Doğan


Yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin önemli yankıları oldu. Olacaklar dışında şimdi tanık olduğumuz en çarpıcı gelişme, ‘yandaş basın’ olarak tabir edilen medyada kimi yazarların ve AKP içindeki muhalefetin artık daha yüksek sesle konuşmaya başlamış olmasıdır. Üstelik yükselen bu sesler, eskiden olduğu gibi bir boşluğa değil, doğrudan muhatabına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitap ediyor.

Fakat bundan da önemli bir başka gelişmeye tanıklık ediyoruz: Adeta siyaset dışına itilen Kürtlerin, bizzat bu fiili işleyenler tarafından yeniden siyaset alanına çekilirken takınmış oldukları tutumdur! İktidarın aldığı Öcalan riskine rağmen Kürtler neden böyle hareket etti?
Soru budur.
Cevabı da şudur: Milli Refleks!
Burada küçük bir açıklamaya ihtiyaç var: Refleks, genel olarak istenç dışı hareket olarak tanımlanır. Soğuk, sıcak, acı karşısında vücut/canlı organizma, kendisini korumak adına, istem dışı tepki gösterir. Beklenmedik bir olay karşısında beklenmedik bir tepki veririz; gözümüze kaçan bir toz parçacığı karşısında ne yapmamız gerektiği konusunda durup düşünmeyiz, derhal tepki veririz, tozun gözümüze girmemesi için kirpiklerimiz kapanır. Bu türden davranışlar ‘refleks’ olarak adlandırılır.
Bir de sonradan edindiğimiz, adına ‘şartlı’ veya ‘öğrenilmiş refleks’ denilen refleks türleri vardır. Bu türden refleksler, genel olarak tecrübeye dayanır, zamanla düşünülmeden gösterilen tepkilerdir. Araba kullanmak gibi… Araba kullanırken birçok davranışımız refleks halini almıştır. On parmak daktilo yazmak gibi… Belli bir tecrübe gerektiren bu yetenek bir müddet sonra refleks halini alır. Beyin tarafından kontrol edilen süreç görmeye intikal eder, gördüğünüz harfe parmak kendiliğinden gider…
Kürtlerin göstermiş olduğu ‘refleks’ bu türdendir. Kendiliğinden olan değil, edinilmiş, artık kendi varlığını hedef alan bir tehlike anında adeta kendiliğinden harekete geçen, hemen bütün Kürtleri etkileyen bir tür ortak tepkidir.
Ne zaman tanık olduk bu türden ortak reflekslere?
Gerilere gitmeye gerek yok; belki de yakın zaman öncesinden örnek vermek daha yerinde olur.
Mesela Kobane! 
Kürtler, IŞID’in saldırısı karşısında bir milli refleksle hareket ettiler. Soruna küçücük bir kentin düşmesi olarak ya da belli bir siyasal odağın meselesi olarak bakmadılar; millet olarak hedef alındıklarını fark veya hissettiler, bunun karşısında ne yapmaları gerekiyorsa yaptılar.
İkinci milli refleksi Bağımsızlık Referandumu sürecinde gördük. Bütün Kürtleri harekete geçiren ortak ruh, adeta kendiliğinden oluştu. Birileri bunun şekillenmesi için büyük çaba harcamadı. Yeryüzü gerçeği Kürtlere, hadi büyük çoğunluğuna diyelim, birlikte hareket etmeleri gerektiğini hissettirdi. Bu hissi paylaşmayanlar oldu elbette fakat bunlar bile ortak his ya da adına milli dediğim refleks karşısında sessiz kalmayı yeğlediler.
Sonuncusuna İstanbul’da tanık olduk. Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Kürtler, kim ne derse desin aldırmadan, kimseye de angaje olmadan kendi hesaplarını gördüler. Bunu yapmak için büyük bir gayret göstermediler; adeta her bir Kürt, külün altındaki köz gibi, kendi ısısını korudu, zamanı geldiğinde rakibini yakan bir ateşe dönüştü.
Kürdün kararlılığı karşısında kaybedeceğini anlayaniktidar blokunun, normal şartlar altında ‘her türlü kötülüğün timsali’ olarak gösterdiği Öcalan faktöründen yararlanmaya çalışması takdire şayan ciddi bir risktir fakat bu bile işe yaramadı. Ne yapması gerektiğini çoktan kararlaştırmış olan Kürt, hiçbir tepki vermeden kendi planını uyguladı.
Kürt halkının bu Milli Refleksi sergileyecek düzeye ulaşması kendiliğinden olmadı. Kendi pratiğinin yanında, sayesinde yıllardır iktidarın keyfini süren iktidar elitlerinin açıklamaları, tutumları, ötekileştirmeleri ciddi bir rol oynadı bu Milli Refleksin oluşmasında...Sadece 31 Mart Seçimleri öncesinde değil, Kobane’den başlamak üzere ciddi bir Kürt düşmanlığı adım adım işlendi. Eğer, Erdoğan, Kürt halkı vahşi yöntemlerle Kobane dışına itilirken ‘düştü düşecek’ diye adeta sevinç çığlıkları atmasaydı, bütün Kürdistan’da Kobane’ye akın eden Kürt uyanışı meydana gelmeyecekti. Bu söylem, o ana kadar Erdoğan’a belli bir sempatiyle bakan dindar Kürtte bile ciddi bir düşünme sürecinin başlamasına yol açtı.


İkinci büyük tahrik ya da Milli Refleksin oluşmasında motive edici olumsuz örnek, Kerkük ihanetinden sonra Bağdat-İran-Türkiye tarafından sahnelendi. Habur boyunca tankları manevraya geçiren Türkiye ve Bağdat Kürt ruhunun şekillenmesinde yeterince uyarıcı oldu. Fakat daha önemli etken, bizzat Erdoğan’ın meydan okuyarak, ‘siz neyinize güveniyorsunuz, kapattık mı sınırları bir tas su bile bulamazsınız’ mealindeki açıklamaları oldu.
Bu yeterince ağır bir söylemdi. Sadece Kürdün varlığına değil, ruhuna da yönelen, adeta insana yabancı, hiçbir zaman dile getirilmemesi gereken bir söylem ve tehditti. Bu açıklama karşısında birçok Kürt, derin bir yara aldı, belki de bir daha asla dedi…

Sonuncusuna 31 Mart Seçimleri öncesinde tanıklık ettik. Erdoğan’ın her söyleminin Kürtleri rencide etmesi, nihayetinde onları topraklarını terk etmeye davet etmesi büyük bir kırılmaya neden oldu. ‘Kürdistan diyenler, Kuzey Irak’a gidebilir, Kürdistan orası’ meydan okuyuşu yeterince tehdit ediciydi. Kürtler, AKP-MHP-VP ittifakının, kendilerinin milli varlığı için büyük bir tehlike olduğunu anladılar. Belli bir kesim değil, hemen hemen bütün Kürtler, AKP’ye oy verenler de dahil, bu tehlikeden kurtulmanın bir yolunu ararken İstanbul seçimlerini buldular ve yapmaları gerekeni yaptılar.
Bütün mesele bu. 04.07.2019

" Bu notu düşmesem büyük bir haksızlık yapmış olacağım. Kardeşim Mehmet ile yaptığımız sohbet neticesinde yazmaya karar verdiğim bir makale. Belki de fikirlerin hepsi ona ait. Ben yazdım. Ama düzenleme de ona ait. Sadece isim benimdir desem yerinde bir belirleme yapmış olurum.

Önceki ve Sonraki Yazılar