Diyar Budak

Diyar Budak

Yazarın Tüm Yazıları >

Devletin Kürd siyaseti

A+A-

Büyük bir zulümden kaçmaktaydık. İş hayatı, okul, aile, evimiz ve can güvenliğimiz için terk etmek zorundaydık. Yakalanmak devletin sistemli eziyet ve işkencesine maruz kalmak, mücadelede edilgen duruma düşmek anlamına gelmekteydi. Avrupa’ya kaçmak, bir şans gibi görünse de, yıllar uzadıkça, bunun hep avantaj olmadığı anlaşılacaktı.

Sonu görünmez bir yokuştan aşağı, belirsizliğe doğru yuvarlanmaktaydık. Ülkemize dönmek için bariş kapılarının ne zaman açılacağını kestirmek oldukça zor ve uzun bir bekleyiş.

İnsanın öz annesinden ayrılmaktan daha zor bir duygudur. Bu ruh hali, dün olduğu gibi bugünde iyi yaşamanızın önünde hep engel teşkil etmeye devam etmektedir.

Eğer siyasi aktivite ilen uğraşan biriyseniz, bu ömürübillah fakir kalacağınıza dair bir nişanedir.

Çünkü devletin size ve halkınıza yaptığı kötü muamele sizde hep canlı kalmaya devam eder.

Siyasetin sizi fakir bırakacağını bilerek, koca bir sistemle mücadele etmeyi bir vicdani görev olarak yürütürsünüz. Örgütsüz olmanız halinde çabalarınız heder olur, yıllar ve yollar biter, devlet ise eskisinden daha da acımasızca, bügün olduğu gibi sizi ve halkınızı ezmeye devam eder. Mücadele halklara zafer getirirken, bize faydasının olmamayışının tek nedeni yanlış yönetilmiş olmamızın kesin olmasıdır.

Dünyanın her ülkesinde, ekonomik amaçlar için gelen,bedeller karşılığı yaratılan degerlerimiz sayesinde oturum alan büyük Kürd kitlesi oluşmuştur.

Mevcut kurumların yetersizliği ve yanlış yöntemler sonucu bu kitleler yozlaştı. Tc ile ilişkilerini sürdürmekte hatta devletin şideti karşısında sinip kendi halkının davasını sahiplenmekten uzaklaştılar.

Giderek tam tersine sömürgeci zülüm politikasını yürüten devletin yurt dışındaki gözdesi olmaya devam etmektedirler.

Bir dönem kendi kitlerini örgütleme konusunda başarılı olan örgüt, kurum ve kuruluşlarımız, bunları kendi yanlarına çekeceklerine kendileri onların yanına veya konumlarına düştüğünü söylemek hiçte abartı olmaz.

Avrupa da kazandıkları paralar ile sahil beldelerine yatırm yaptıkları, turizm boykotunu savunup, aynı zamanda tatil yapmaları hiçte ahlaki değildir.

Sahipleri oldukları işyerlerine kendi köylerinin veya şehirlerinin adını koyacaklarına, büyük çoğunluğu Türkçe isimler koymaktadırlar. Sömürgeci devletin Kürdistan da içeri attığı kitleler bunların vicdanlarını sızlatmamaktadır.

Özellikle yüzbinlerce döner ve restorant, süper market, tekstil atölyeleri ve diğer iş yerleri sahibi olan Kürd’ler giderek Tc menşeli mallar satmayı hedef haline getirmişlerdir.

Bu pandemi sürecinde kârlarına kâr katarak hem kendilerini hem de Türk devletini zenginleştirmeye devam etmektedirler.

En büyük kitlesi olan PKK ise bunlara önderlik yapmaktadır. En fazla kendi kadrolarının yok edildiği bu devlete, alacakları bir kaç kuruş “bağış”için milli menfaati sömürgeci devletin zenginleşmesine de peşkeş çekmektedirler. Halbuki dünyada Hindistan başta olmak üzere bir çok yerde bu malları daha ucuz almak imkanlıdır.

Bir çok ülke, Türk mallarını veya sattıkları araçları kötü kullandıkları gerekçesi ile onlara yasak getirirken, biz Kürdistan’lılar bunları görmezden gelmemiz hiçte ahlaki degildir.

Böyle oluncada kurulan Kürd iş ve işveren kurumlarına büyük görevler düşmektedir.

Sayıları 3-4 miliyona varan kitlemizin olmasına rağmen Avrupada yürütülen diplomasi utanılacak düzeydedir.

Kürd örgüt mensupları aynı şehirde yaşamalarına rağmen, biribirlerine kurumlarına gitmezlerken, elçilik ve konsolosluklara işleri gereği mecburen gitmektedirler.

Avrupa’da yaşayan yurtseverler, özellikle mesuliyet sahib aydınlarımız kimseye yandaşlık yapmadan seslerini yükseltmelidirler. Rojava Kürdistan’ı birlik için attığı adımlar İran ve Tc devletini rahatsız etmeye devam etmektedir. Sömürgecilerin müdahale plânı masada beklemektedir. Bunu engellemenin yolu, Avrupada yaşayan yurtseverler, özellikle mesuliyet sahibi aydınlarımız kimseye yandaşlık yapmadan seslerini yükseltmelidirler.”Kürd diasporası” birlikçi bir perspektif, doğru bir talep ile bir yola kanalize edilmezse bu yüz yıl da özgürlüğümüz için heba edilen bir yüz yıl olacaktır.

Hapislerde çürütülen, sürgünlerde yaşlanıp ölen insanlarımızın ve gözü yaşli çocuklarımızın eli yakamızda olacaktır.

HDP ye yapılan zulüm

Her gün yenileri eklenerek, on binlerce insanımız suçsuz bir şekilde, Her ne kadar yöneticileri HDP’yi Kürd partisi olarak görmeseler de miliyonlarca taraftarı olan partinin yöneticileri tutuklanmakta. İçerde olan Demirtaş ve diğerlerine her gün yenileri eklenerek, on binlerce üyesi suçsuz bir şekilde içeri atılarak adeta rehin tutulmaktadırlar.

Buna rağmen hala,”Kürd sorunu İmralı da çözülür “söylemi artık kabak tadı vermektedir. Ölüm yaşına gelmiş birinin ölmesi halinde, çözüm adresi diğer dünya mı olur anlamak mümkün değil.

Yapılan bir takım yersiz eylemler ve Öcalan’ın yakalanışının her yıl dönümünde” bu yıl Zafer yılıdır” Serok Apo’ya yapılan komplo boşa çıkarılacaktır “ söylemleri ile kitleleri yel değirmeni ile şavaşa çağırma anlamına gelmekte, ve bunun Öcalan’a bir katkısının olmadığı bilinmesine rağmen.

İktidar ortağı Bahçeli’nin bir söz İle”milli katil Çakıcı”serbest bırakılırken Ahmet Altan ve yıllarını hapiste geçiren Kışanak ve diğer tüm Kürd esirler ağır koşullarında yatmaya devam etmektedirler. Bunun vebali tüm parti ve örgütlerin boynundadır. Büyük, küçük tüm örgütlerin hata, yanlış, eksiklikleri vardır. Devlete karşı ne kadar çaresiz oldukları da ortadadır. Tc Devleti’nin anlayışı, kendisinden güçlü olanın önünde eğilmek, devleti olmayan Kürdlere karşı ise zalim olmaktır. Bu nedenle ABD devlet başkanının “aptal olma” sözüne, Putin’nin diplomatik nezaket uzak davranış ve sözlerine katlanırken,Kürdlere celallenme söylemi tavan yapmaktadır.

 

Öyle anlaşılıyor ki Öcalan’ın ölümü halinde bile, onun cansız maket ile kendi isteklerini Kürdlere dikte etme yoluna başvuracak.

Dışardaki taraftarları da, Güney Kürdistan’a , Barzanilere düşmanlık ederek, Eşme ruhu,Tc’nin hassasiyetleri, demokrasi ve sahte kardeşlik söylemlerine devam edeceklerdir. Eski bir yetkilinin deyimi ile ‘içenin parasında, içmeyenin sağlığında, Beslediklerimizin etinde sütünde, ölenlerin derilerinde yararlanırız’ deyimi tam da bunu izah etmektedir.

Bugün devletin karekteri değişmediği gibi, giderek oligarşik, baskıcı bir diktatörlüğe evrilmektedir. Bu beladan Kürdler kadar olmasa da Kemalistler de paylarına düşeni fazlasıylan almaktadırlar, ki AKP nin sadece desteklenecek yanı budur.

“PYD Kürd devleti kuruyor”diye hedef gösterip şikayetçi olan CHP de başına gelenleri hak ediyor. CHP’lileri de bu cehenemede görmek hiç te fena degil.

Kim bilir belki de Akp ve CHP nin bu düşmanca tavırları, Kürdlerin birgün hak sahibi olmasını sağlar. Çünkü devletin yanliş politikası her zaman Kürdlerin yararınadır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar