Şaban Aslan

Şaban Aslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Cumhuriyet tarihinde ilk siyasi parti

A+A-

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 9 Eylül 1923 tarihinde Mustafa Kemal liderliğinde kurulan Türk siyasi partisidir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ve ilk yasal siyasi partisi olma özelliğini taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi, 1923'ten 1950'ye kadar aralıksız olarak iktidarda kalmış. 1946'ya kadar genellikle tek parti yönetimini uygulamıştır. Türkiye'de en uzun süre iktidarda kalmış siyasi partidir. Mustafa Kemal tarafından "Halk Fırkası" adıyla kurulan partinin adının başına 1924'te "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş, 1935'teki 4. Kurultay'da "fırka" sözcüğü yerine dış dünyayla daha uyumlu bir kelime tercih edilmesi kararlaştırılmış ve bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı verilmiştir.

Mustafa Kemal’in ölümünden sonra, İsmet İnönü Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak partiyi yönetmiş.

İkinci Dünya Savaşından sonra Stalin, Boğazlar için Türkiye’ye nota verdi, Kars ve Ardahan’ı istedi. Dünya da Soğuk Savaş dönemi başlamıştı. Durumun ciddiyetini gören İsmet İnönü, ABD’nin öncülük ettiği Batı Bloku’na yanaştı.

1946 yılında ABD’nin Sanfrancisco şehrinde yapılacak toplantı için, ABD Başkanı Harry S. Truman’ın bir tek şartı vardı. Çok partili sistem olan ve demokrasi ile yönetilen ülkelerin devlet başkanları veya hükümet başkanları toplantıya katılabilir şartını getirmişti. İsmet İnönü ABD’deki Sanfrancisco toplantısına katılmak için çok partili sisteme geçiş yaptı. Değişik isimlerle farklı patiler kuruldu. İlk defa 1947yılında Türkiye ile ABD arasında ikili ticaret ilişkileri imzalandı.   

7 Ocak 1946 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan CHP’den ayrılarak Demokrat Partisi’ni kuruldular. Türkiye de ilk defa milletvekilleri genel seçimleri 21 Temmuz 1946 yılında yapıldı. Oylar açık olarak kullanılıyordu. Oy sayımı gizli yapılıyordu.  Tabii ki anti demokratik bir seçimdi. Demokrat Parti 62 milletvekili meclise gönderdi.

İkinci defa 14 Mayıs 1950 de milletvekilleri genel seçimleri yapıldı. DP 408 milletvekili çıkarırken CHP 69 milletvekili kazandı. CHP’nin saltanatına son nokta konuldu. DP iktidara geldi. Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes Başbakan oldu. 1952’de Türkiye NATO’ya girdi.

xxxxxxxxxxxxxxxx

Mustafa Kemal CHP’yi kurarak dikta rejimi ile milleti yönetti. Çocuktum. İki jandarma köye geldikleri zaman, yetişkin erkekler evlerin içinde saklanıyorlardı. Jandarmalar, köylülere dayak atmaktan zevk alıyordu. Başka parti kurmalarına hem Mustafa Kemal, Hem İsmet İnönü izin vermiyordu. Amaçları dikta rejimi ile milleti yönetmekti.

 Cumhuriyet tarihinde ilk defa 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kuruldu. Mustafa Kemal farklı gerekçeleri ileri sürerek 5 Haziran 1925’te kapattırdı.   

Tarihe bakıyoruz. CHP aralıksız olarak 27 yıl iktidarda kaldı. Kimse araştırmıyor. Niçin aralıksız olarak CHP bu kadar uzun süre iktidar da kaldı. Ayrı parti kurma hakkını kimseye vermediler. Ebedi Şef Mustafa Kemal ve Milli Şef İsmet İnönü istedikleri şekilde hareket ediyorlardı. Eğer Stalin Boğazlar için, Türkiye’ye nota vermeseydi, Kars ve Ardahn’ı istemeseydi, kim bilir CHP daha kaç yıl iktidar da kalacaktı. İsmet İnönü zevk için ABD’nin Sanfrancisco şehrine gitmedi.

 

Resmi tarihe göre 14 Haziran 1926’da İzmir de Mustafa Kemal’e karşı suikast girişiminde bulunulmuş.  Sonrasında bazı paşalar tutuklanır ve idam hükmüyle yargılanır. Fakat içlerinde Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi İstiklal Savaşı’na katılanların da bulunduğu bu komutanlar, orduda olan bazı subaylarının protesto gösterileri sonucu[, Mustafa Kemal çıkardığı "özel affı" ile idamdan kurtulmuşlar.

 

 

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası,” İlerici Cumhuriyet Partisi”

 Türkiye Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisidir. Mustafa Kemal’in eski silah ve dava arkadaşları olan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar’ın öncülüğünde,17 Kasım 1924’te kurulmuş. Parti tüzüğünde cumhuriyet ilkesinin, liberalizmin ve demokrasinin benimsendiği belirtilirken aynı zamanda dini inançlara da saygılı olunduğu açıklanmıştır. (Mustafa Kemal bu durumu Nutukta" dini siyasi çıkarlara alet etmek" olarak yorumlamıştır.). Rauf Orbay'ın parti kurulmadan önce cumhuriyet ile ilgili eleştirileri ve parti kurulduktan kısa bir süre sonra bazı rejim muhaliflerinin parti etrafında toplanması ile beraber dini duyguların propaganda olarak kullanıldığını söylüyor Mustafa Kemal.

Erzurum ve Sivas kongrelerden sonra, Mustafa Kemal, Lenin’den karşılıksız olarak aldığı para, altın, 35 bin ton silah ve cephene ile Türk-Yunan Savaşı’nı başlatan beş kişilik kumandan kadrosunun Mustafa Kemal dışında Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy; Terakkiperver Fırka'nın kurucu ve liderleri arasında yer almışlar.

Mustafa Kemal Nutuk'ta Terakkiperver Fırka kurucularını cumhuriyet düşmanlığı, saltanat, halifecilik, İngiliz yandaşlığı, isyan kışkırtıcılığı ve vatan hainliği ile suçlar.

Haydarpaşa garı'nın önünde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları: soldan sağa: Adnan (Adıvar), Ali Fuat (Cebesoy), Kâzım Karabekir, Rauf (Orbay) ve Refet (Bele)

Partinin kurulmasına yol açan olaylar zincirinin ilk halkasını, Kazım Karabekir, Nisan 1923 seçimlerinin hazırlık aşamasına dayandırır.

Bazı belirlemelere göre 28 veya 29 milletvekili CHP’den Terakkiperver Cumhuriyet Partisine katılmışlar

Şeyh Said hareketin başlamasıyla iktidar tarafından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası eleştirilere maruz kalmıştır. Dönemin başbakanı Ali Fethi Okyar istifa etmiş. Sertlik yanlısı olan İsmet İnönü, Mustafa Kemal emriyle Başbakanlığa getiriliyor. İsmet İnönü Tekrir-i sükun kanununu çıkararak baskı dozajını artırmıştır. Kurulan baskı sonucunda 5 Haziran 1925’te Terakkiperver Partisi kapatılır.

 

Ali Fethi Okyar 15 Ağustos 1921'de İstanbul milletvekili olarak meclise girdi.10 Ekim 1921 ve 9 Temmuz 1922 arasında İçişleri Bakanı olarak görev yaptı.

Fethi Okyar, Mustafa Kemal gibi İttihat ve Terakki Partisi’nin içindeydi. 22 Kasım 1924'te Mustafa Kemal tarafında Başbakan olarak görevlendirildi.  

8 Şubat 1925’te, Dicle de bir provokasyon sonucunda Şeyh Said hareketi patlak verdi. Durumun ciddiyetini gören Şeyh Said yanındakilerle beraber Dicle’den ayrılarak (Darhene) bugünkü adıyla Genç vilayetine gitti. Okun yaydan çıktığını gören Şeyh Said istemeyerek ve ağlayarak 13 Şubat günü savaş kararını verir.

Şeyh Said hareketin başlamasıyla iktidar tarafından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası eleştirilere maruz kalmıştır. Dönemin başbakanı Ali Fethi Okyar istifa etmiş. Sertlik yanlısı olan İsmet İnönü, Mustafa Kemal emriyle Başbakanlığa getiriliyor. İsmet İnönü Tekrir-i sükun kanununu çıkararak yürürlüğe koyarak baskı dozajını artırmıştır. Kurulan baskı sonucunda 5 Haziran 1925’te kapatılır.

 

 

 

Şeyh Sait hareketi başladığı zaman15 isyan bölgesinde hükûmet sıkıyönetim ilan etti: Elazığ, Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri, Kiğı ve Hınıs. Türkiye Cumhuriyet Fıkrası (Partisi) bu yerlerde dini propaganda yaptığı iddia edildi. 4 Mart Mart'ta Tekrir-i Sükun Kanunu kabul edilerek yürürlüğe girdi. Tevhidi Efkar, Son Telgraf, İstiklal, Sebilümrresad Aydınlık, Orakçekiç gibi gazete ve dergiler kapatıldı. İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası, yasa dışı faaliyetlerinden dolayı yargılandı ve 3 Haziran 1925'te bütün şubeleri kapatıldı.

Resmi tarihe göre 14 Haziran 1926’da İzmir de Mustafa Kemal’e karşı suikast girişiminde bulunulmuş.  Sonrasında bazı paşalar tutuklanır ve idam hükmüyle yargılanır. Fakat içlerinde Kazım Karabekir ve Ali Fethi Okyar gibi İstiklal Savaşı’na katılanların da bulunduğu bu komutanlar, orduda olan bazı subaylarının protesto gösterileri sonucu[, Mustafa Kemal çıkardığı "özel affı" ile idamdan kurtulmuşlardır. İzmir Suikastı ilgili çok sayıda kişi yargılandılar. Bunlardan bazıları idam edildiler.

 

Mustafa Kemal, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin 7 aylık döneminde ve İzmir suikastından sonra savaş dönemindeki bazı dava arkadaşları farklı düşündükleri için, İttihat ve Terakki’nin üyelikleriyle suçluyordu. Mustafa Kemal’in, İttihat ve Terakki içinde nasıl yer aldığını, gazeteci-yazar Ahmet Altan- Kılıç Yarası Gibi kitabın elli sekizinci baskısında açık bir dille yazmış.     

 

 

Taha Akyol

Taha Akyol

 

  •  

İnönü’yü kim öldürecekti?

Hürriyet 10 Aralık 2011

 

İNÖNÜ neden hasta yatağında Atatürk’ü ziyarete gitmemişti?

Prof. Celal Şengör’ün tanıklığına göre, meşhur Recep Zühtü, İnönü’yü öldüreceğini söylemişti de ondan!

Recep Zühtü’yü aşağıda biraz anlatacağım. Önce, dostum Prof. Şengör’ün bana gönderdiği mektuptaki bilgileri, kendisinin izniyle, okurların ve tarihçilerin dikkatine sunuyorum:

“Benim eşim, Recep Zühtü’nün yeğenidir. Anamın babası rahmetli Mehmet (Sipahioğlu) dedem de Recep Zühtü’nün tanıdığıydı.
İnönü, Recep Zühtü İnönü’ye bizzat ‘Gelirsen seni gebertirim’ dediği için (Atatürk’ü ziyarete) gelememiştir. Aynı nedenle, Recep Zühtü Atatürk’ün naaşına trende refakat ederken, Eskişehir’de, Ankara’da olabilecek bir tatsızlığa engel olabilmek maksadıyla trenden indirilmiştir.
Makedonya ekibinin İnönü’den kat’iyyen hoşlanmadığı bizim ailede hep konuşulan konular arasındaydı. Edindiğim intiba, Rumeli ekibinin İnönü’yü dar kafalı ve aşırı kuralcı bulmasıydı, benim görüşlerim de buna yakındır. Buna rağmen her iki dedem de ömürleri boyu İnönü’ye asla laf söyletmemişler, oylarını daima CHP’ye vermişlerdir.”


Sayın Şengör’ün hangi partiye oy verdiğini bilmiyorum ama sıkı bir Atatürkçü olduğunu hepimiz biliyoruz...

Recep Zühtü kimdir?

İnönü’nün öldürülme tehlikesi olduğu için İstanbul’a gidemediği, Atatürk’ü ziyaret edemediği konusunda birçok tarihi bilgiler, tanıklıklar vardır. Bilinmeyen, İnönü’yü kimin ölümle tehdit ettiği idi. Şengör’ün mektubu bunu açıklıyor.

Recep Zühtü’nün kişiliği bu işlere uygundur. Karabekir’e suikast şüphesinde de ismi geçen şahıstır. Karabekir Günlükler’inde bu suikast tertibini yazmış, İnönü de bunu doğrulamıştır. İkisine göre de suikast şüphelisi, Recep Zühtü’dür.

Ağustos 1933’teki bu suikast tertibi, Başvekil İsmet Paşa ve Reisiclumhur Atatürk’ün müdahalesiyle önlenmiş, Karabekir’in hayatı kurtulmuştur.

Böylece, Şengör’ün verdiği bilgi olaylara uymakta, İnönü’ye yönelik suikast tehdidinin arkasındaki ismin Recep Zühtü olduğunu ortaya koyarak ‘resmin’ eksik kalmış parçasını tamamlamaktadır.

‘Deli’ raporuyla kurtulmuştu

Recep Zühtü (Soyak) sıradan biri değildir. 1925’ten beri milletvekilidir. 9 Şubat 1935 gecesi on yıldır nikâhsız beraber yaşadığı Fatma Medeniye adlı kadını öldürmüş, hakkında İstanbul Savcılığı soruşturma açmıştır. Fakat Adli Tıp’tan “cinayeti işlerken aklî hâlette bulunmadığı ve bu itibarla cezai ehliyetinin olmadığı” yolunda rapor almıştır! Bunun üzerine Recep Zühtü hakkında soruşturmaya gerek olmadığı kararı verilmiş, bu karar 6 Mayıs 1935 Pazartesi günü Meclis’te okunmuş ve Recep Zühtü milletvekilliğine devam etmiştir.

Burada ayrıntıya girmiyorum. İsteyenler 6 Mayıs 1935 günlü Meclis zabıtlarında olayın ve raporun ayrıntılarını görebilir. (Zabıt Ceridesi, Devre V, cilt 3, Sf. 83-84)

1939 seçimlerinde Milli Şef İsmet Paşa, Recep Zühtü’yü listelere koymayarak siyaseten tasfiye etmiştir, çok da iyi etmiştir.

Hasta yatağındaki Atatürk’ü son döneminde birilerinin tecrit ettiği, İnönü’yle ve dargın olduğu eski silah arkadaşlarıyla görüşmesini engellediği yolunda yaygın bir kanaat vardı. Prof. Şengör’ün açıklaması bu muammanın bir boyutuna ışık tutmaktadır.

Bunu yapanlar Atatürk’e de Cumhuriyet’e de kötülük etmişlerdir maalesef.

“Yukarıdaki yazız gazeteci yazar Taha Akyol tarafından yazılmıştır.” İnternetten aldım.

 

tunati34

9 yıl önce - Sal 15 Ksm 2011, 16:03

İnönü neden Atatürk'ün cenazesine katılmadı...?



İsmet İnönü'ye suikast iddiası başka bir gerekçe olarak da öne sürülebilir.

Suikast meselesi ile ilgili en ilginç iddia da Atatürk'ün İsmet İnönü'yü öldürme emri verdiği ve bu sebeple İstanbul'a suikast olur diye gitmediğidir. Hatta Atatürk'e ölüm döşeğinde infazın gerçekleştirildiğini inandırmak için Cumhuriyet gazetesinden beş adet bastırılır ve İnönü suikasta kurban gitti haberi gösterilir. Atatürk'ün bu sebeple de maddi hiçbir şeye ihtiyaçları olmamasına rağmen İnönü'nün çocuklarını maaşa bağladığı söylenir.


Özden Toker'in ağzından babasına suikast iddiasını şöyle nakleder,

'İsmet İnönü Atatürk'ü ölüm döşeğinde ziyaret etmek için İstanbul'a gitmek ister. Refik Saydam kendisini arayarak;

'Paşam biz sizin İstanbul'a gitmenizi kesinlikle istemiyoruz. Bunun sizin için tehlikeli olacağını biliyoruz. Eğer gitmeye kalkarsanız ben trenin önüne yatarım, ancak benim üzerimden geçerek gidebilirsiniz' der.'

Bu da çok ilginçtir. İsmet İnönü'ye suikast teşebbüsü söz konusudur. Ama bu suikast girişimini kim ve neden gerçekleştirecektir? Yoksa Atatürk'ün vefatı sonrası kim veliaht olacak diye iktidar kavgası mı başlamıştır?

Peki o dönem bu suikast meselesinin üzerine neden gidilmemiş ve suçlular neden cezalandırılmamıştır?

NOT: Bu yazıyı internetten aldım.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar