'Cumhurbaşkanlığı sistemi Kürt meselesinden sürdürülemez hale geldi'- Mesut Yeğen

'Cumhurbaşkanlığı sistemi Kürt meselesinden sürdürülemez hale geldi'- Mesut Yeğen

.

A+A-

Mesut Yeğen / Perspektif

Çözüm sürecinin bitirilmesinin ardından Kürt meselesine yönelik güvenlikçi konseptle birlikte HDP’ye yönelik baskı her geçen gün artıyor. 

Türkiye 2023 seçimlerine doğru giderken, iktidara karşı muhalefetten de giderek güçleniyor. 

Akademisyen yazar Mesut Yeğen Perspektif sitesinde yayınlanan son yazısında bu konuya değiniyor ve "Kabul edilmesine ya da razı olunmasına yol açan başat sebeplerden biri Kürt meselesi olan cumhurbaşkanlığı sistemi; Kürt meselesinden, Kürt siyasetinden ötürü sürdürülemez hale gelmiş görünüyor” diyor. 

O yazının özeti şöyle: 

"Esasında Kürt meselesi ittifakların bugünkü biçimini şekillendirmezden evvel bugünkü ittifaklar siyasetini mümkün ve kaçınılmaz kılan cumhurbaşkanlığı sistemini şekillendirmişti. Malum, bugün karşımıza çıkan ittifaklar, siyasetin ittifaklar etrafında kümelenmiş olma hali cumhurbaşkanlığı sisteminin teşvik ettiği bir durum ve şunu söylemek mümkün: Cumhurbaşkanlığı sistemini cazip ya da kabul edilebilir kılan başat faktörlerden biri Kürt meselesi oldu, daha doğrusu Kürt meselesinin 2015 civarında aldığı hal.

  Şunda anlaşmak zor olmasa gerek: Kamuoyunun büyük kısmının, bürokrasinin MHP’nin ve ulusalcıların Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi üzerinde uzlaşmasına yol açan faktörlerin en önemlilerinden biri Kürt meselesinin 2015 civarında Türkiye ve Suriye’de aldığı hal oldu. Erdoğan ve Erdoğan’ı desteklemeye ikna olanlar, cumhurbaşkanlığı sistemini hem devleti Kürt meselesiyle baş edecek şekilde yeniden düzenlemenin, hem de Kürt meselesinin büyüttüğü HDP’nin Türkiye siyaseti üzerindeki düzenleyici etkisini azaltmanın yolu olarak düşündüler. Uzun lafın kısası, Türkiye siyasetinin cumhurbaşkanlığı sistemine geçmeye ikna olmasının birkaç önemli sebebinden biri Kürt meselesiyle ve Kürt siyasetiyle bir başka biçimde uğraşmanın gerekli olduğu inancı oldu.

Bugün geldiğimiz noktada ise manzara şu: Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan seçmenlerin oranı AK Parti’den uzaklaşan Kürtlerin ve HDP’lilerin dahliyle yüzde elliyi geçmiş durumda. Bu da şu demek: Cumhurbaşkanlığı sisteminin sürdürülmesi tehlikeye girmiş durumda ve bu durumun esas sebeplerinden biri de yine Kürt meselesi, Kürt siyaseti. Dolayısıyla, kabul edilmesine ya da razı olunmasına yol açan başat sebeplerden biri Kürt meselesi olan cumhurbaşkanlığı sistemi Kürt meselesinden, Kürt siyasetinden ötürü sürdürülemez hale gelmiş görünüyor.

Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ya da ittifaklar sistemi ve Kürt meselesi arasında kurucu ve bozucu bir ilişki var. Kürt meselesi deyim yerindeyse cumhurbaşkanlığı sistemi için hem ilaç hem de zehir olarak işlev görüyor. Aslında, daha tarihsel bir perspektiften bakınca  bu durumun bütün bir cumhuriyet dönemi için geçerli olduğunu söylemek de mümkün. Kürt meselesiyle baş etmek üzere habire yeniden ‘örgütlenen’ sistem her defasında Kürt meselesi sebebiyle, çözülüyor, tökezliyor.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin ve ittifaklar siyasetinin ikinci büyük etkisi ise Kürt meselesinin yeniden tanımlanması oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber kurulan otoriter rejim ve Kürt meselesinin bir hayalet meseleye dönecek denli gündemden düşmesi HDP’yi muhalefet partileriyle Kürt meselesini öne çıkarmadan ve demokrasiye geçiş fikri etrafında ittifaka sevk ederken, % 50’yi bulmak peşindeki muhalefet partilerini de HDP’ye yaklaştırdı. Bir kısmıyla zorunlu bir biçimde gerçekleşen bu yakınlaşma zımnen de olsa Kürt meselesinin yeniden tanımlanmasının önünü açtı. Bu çerçevede olmak üzere, HDP Kürt meselesini demokratik özerklik fikri etrafında tanımlamayı askıya aldı, CHP, DEVA ve Gelecek Partisi gibi muhalefet partileri ise Kürt meselesini anadilin öğretilmesi ve zayıf bir yerelleşme parantezi içerisinde tanımlayan bir pozisyona yaklaştılar. Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyasetiyle geçen birkaç senenin ardından Kürt meselesi bugün itibariyle kamuoyunun büyük kısmı nazarında bir yok-meseleye dönmüş, muhalefet partilerinin önemli bir kısmı tarafındansa Kürtçenin öğretilmesiyle hallolacak bir mesele olarak yeniden tanımlanmış durumda.

Kürt meselesi muhalefet cephesini ise büyütüyor, ancak  istikrarsızlaştırıyor da. Parlamenter sisteme dönüş parolası üzerinden demokrasiye geçiş programında uzlaşmış görünen CHP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek partilerinden oluşan muhalefet Kürt meselesini stratejik olarak askıya almış görünen HDP’nin de katılmasıyla nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakan bir büyüklüğe erişmiş durumda. Bu da şu demek: Kürt meselesinin iskeleti değişmeden bir hayalet meseleye dönüşmesi ve rejimin HDP’yi Kürt meselesini askıya almaya sevk edecek denli otoriterleşmesi, muhalefeti Cumhur İttifakını geride bırakacak denli büyütmüş durumda. Öte yandan, HDP’nin katılması muhalefet cephesini büyütürken istikrarsızlaştırıyor. CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi parlamenter sisteme dönüş üzerine uzlaşmış görünmekle birlikte, aynı uzlaşmaya katılan HDP’nin bu partilerle birlikte muhalefet cephesinde görünmesine İYİ Parti’den güçlü, CHP’den zayıf itirazlar var. Bu durum muhalefet ittifakı açısından bir paradoks ve bunun üzerine yükselen bir istikrarsızlık yaratıyor: Muhalefet partileri, üzerine uzlaştıkları ana hedef olan parlamenter sisteme dönüşü mümkün kılacak çoğunluğa HDP olmaksızın ulaşamıyorlar, HDP’nin de içinde olduğu bir ittifakta ise uzlaşamıyorlar. Özetle, Kürt meselesi muhalefetin nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakmasına zemin oluştururken, fiili olarak ise muhalefeti istikrarsızlaştırıp Cumhur İttifakı’nın gerisinde kalmasına kapı aralıyor."

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.