"Bizi gazeteci olarak görmüyorlar, terörist gözüyle bakıyorlar"

"Bizi gazeteci olarak görmüyorlar, terörist gözüyle bakıyorlar"

.

A+A-

Xwebûn’un imtiyaz sahibi Kadri Esen'den dinliyoruz: Polis bizi görünce demiyor ki bu gazete yasal, savcılık izin vermiş. Hiç bakmadan terör gazetesi muamelesi yapıyor. Sadece Kürtçe olduğu için.

İki ay önceydi, bir sabah vakti Diyarbakır’da ev baskınları olmuş gazeteciler gözaltına alınmıştı.

Ben de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Mesai saati dışında gözaltına almaya son verdik” açıklamasını hatırlatıp gazetecilere yönelik ev baskınlarının hukukiliği üzerine bir haber yapmıştım.

O haberde evi basılan gazeteciydi Kadri Esen. Kürtçe yayın yapan tek gazete Xwebûn’un imtiyaz sahibiydi.

Aradan iki ay geçti. Bu sefer Diyarbakır’dan 16 gazetecinin tutuklandığı haberi geldi. Tutuklanan gazetecilerden Mehmet Ali Ertaş, Xwebûn’un sorumlu yazı işleri müdürü, Zeynel Abidin Bulut ise editörüydü.

İki ay sonra bu sefer telefonla değil yüz yüze görüştük Kadri Esen'le. Diyarbakır’dan naklen…

Kürtçe çıkan tek ulusal gazete

Xwebûn’un kaç senelik bir gazete?

2019’da kuruldu. Haftalık olarak Kürtçe çıkıyor. Kürtçenin Zazaca ve Kurmanci lehçeleriyle çıkıyoruz.

Türkiye’de ulusal basın ve basılı bir halde sadece Kürtçe çıkan tek gazeteyiz. Yerelde, birkaç ilde Kürtçe yayın yapanlar ama bunun yanında Türkçe sayfaları da var. O nedenle biz tekiz diyebilirim.

Bunun yanında dijitalde de varız. Bir internet sitemiz var, sosyal medya hesaplarımız var. Youtube kanalımız var…

Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Şu an gönüllü çalışanlarla birlikte 12-13 kişilik bir ekibiz. Ancak son operasyonda iki çalışma arkadaşımız ve bir yazarımız tutuklandı. Buna rağmen çalışmalarımız devam ediyor. Yayına ara vermedik.

Tutuklama, ifadeye çağırma, toplatma...

İlk defa mı bir tutuklama başınıza geliyor?

Xwebûn olarak ilk defa bir tutuklama oluyor. Daha önce başımıza gelmemişti. Ama ben birkaç kez ifadeye çağrılmıştım. Gidip ifade verdim. Toplatma kararlarını da saymazsak onun harici bir şey olmadı.

Mesela ilginç bir şey; Şubat'ta iki ay önce çıkardığımız sayı hakkında toplatma kararı vermişlerdi. Beni de ifadeye çağırdılar, gidip ifade verdim. Avukatım geçen cuma günü bana haber yolladı sana dava açılmış diye.

İlk dava da değil bildiğim kadarıyla… Çünkü daha önce de sizinle haber yaptığımızda yine bir dava nedeniyle ifadeye çağrılma durumunuz vardı.

Evet, bu dava olarak ikincisi. Daha önce açılandan beraat etmiştim. Açılan ilk dava teknik bir konu üstüneydi. Normalde biz ilk sayfada haftalık gazete diye yazıyorduk ama künyede niye bu bilgi yok diye dava açmışlardı.

Süreç tamamen yasal

Süreç tamamen resmi değil mi? Yani normalde basılı gazetelerin bir nüshası savcılığa gider, ayrıca künyelerinin de olması gerekir. Sizde bu şekilde mi?

Evet, evet. O kanuni prosedürlerin hepsini yerine getiriyoruz. Savcılığa ben kendim gidip işlemleri tamamlayıp, izin çıktısı alıyorum. Zaten bu çıktı olmadan basımımızı yapıyoruz. Basımevleri, matbaa sana savcılık izni olmadan gazeteyi basmıyor.

Bu olay sadece Türkçeden farklı bir dilde gazete hazırladığınız için mi böyle yoksa Türkiye'de tüm gazeteler için süreç böyle mi işliyor?

Bu yasal prosedür. Tüm gazeteler için geçerli. Sadece Kürt basınına yönelik bir şey değil yani.

Biz de bu yasal süreç neyse uyduk ama dava nedeni bu değildi. İlk çıkarttığımızda yayın süresini künyede belirtmediğimiz bahanesiydi. Bana ve o zaman ki yazı işleri müdürümüze toplamda 10 bin liralık bir dava açıldı. O kadar.

"En ufak bir destek görmüyoruz"

Bütün prosedür uygulanıyorsa; Basın İlan Kurumu bu süreçte yanınızda duruyor olmalı?

(Gülerek) Yoo… Sadece Xwebûn gazetesinde değil. Ben daha önce Özgür Gündem'de de, Azadiya Welat’ta da çalıştım. Hiçbirinde Basın İlan Kurumu en ufak bir katkıda bulunmadı.

Zaten Basın İlan Kurumu hiçbir şekilde Kürt gazetelere, özellikle de yayın yapan bir Kürtçe gazeteyse en ufak bir destek vermez.

Kürtçe gazetelere sadece belediyeler, sendikalar filan ilan verirse veriyor.

12 kişilik bir ekip dediniz. Gazete çıkarmak çok masraflı bir iş. Nasıl ayakta kalıyorsunuz?

Sürekli çalışan 6 kişiyiz. Kalan kişiler dışarıdan katkı sunanlar. Yazarlar, gönüllü olarak haber yapan insanlar ya da yazı göndermese bile bu hafta bu sayfamızda bize yardımcı olabilir misiniz dediğimiz kişiler.  Zaten geniş bir köşe yazarı kadromuz var. 30’un üzerinde kişi yazıyor.

"Herkes Kürtçe biliyor ama konuşmuyor"

Çıkardığınız Kürtçe bir gazete… Kürtçe gazete çıkarmanın zorlukları neler?

Bu süreçte biraz zorlanıyoruz. İlk Kürtçe yayın yapan gazete değiliz, daha önce de yayın yapan birçok gazete oldu. Kürtçe gazeteciliğin 20-30 yıllık bir geçmişi var. Ama bugün Kürtçe yayın olarak sınırlı sayıdayız.

Birinci zorluğu olarak herkes Kürtçe çalışmıyor. Herkes Kürtçe haber yapmıyor. Çok sınırlı sayıda Kürtçe çalışan var. Ayrıca Kürdistan’da olmamıza rağmen her kurum ya da her haber kaynağı Kürtçe konuşmuyor.

Diyarbakır’dayız. Diyarbakır'da siyasi parti olarak kim bizim kitlemize hitap ediyor; HDP. Ama onlar bile Kürtçe metin yazmıyorlar. Çok az sayıda Kürtçe açıklamaları var. Ondan öte sendikalar var, barolar var, odalar var. Ama hepsinin açıklamalarının çoğu Türkçedir.

Yine mesela bir özel haber yapacaksın. Gidip bir avukattan, bir mühendisten görüş istediğinde Türkçe konuşuyorlar.

Kürtçe kültür çalışmaları dışında hemen hemen her konuda bu böyle. Habere gidip, o haberi Türkçe olarak getiriyorsun, sonrasında Kürtçeye çeviriyorsun. Ancak ondan sonra yayınlayabiliyorsun.

"Terör gazetesi muamelesi yapıyor"

Peki politik olarak bir zorluk çekiyor musunuz?

Tabii ki. Mesleki sıkıntılarının yanında devletin bizlere yaklaşımında da sıkıntılarla karşılaşıyoruz.

Bugüne kadar bizi karşıt, düşman olarak gördükleri için hiçbir bakan veyahut da hükümetten birisiyle bir araya gelemedik, haber yapamadık.

Mesela polis Xwebûn’u görünce "Bu gazete yasal, savcılık izni var" demiyor. Hiç bakmadan "terör gazetesi" muamelesi yapıyor. Açıkça da diyorlar bunu; "Xwebûn terör yayınıdır" diye. Sadece Kürtçe olduğu için. Kürtçe, Türkiye'de kabul görmüyor. Kürtçeye karşı bir tahammülsüzlük var.

Sen gazete çıkartıyorsun, bu kadar emek veriyorsun, zorlu süreçlerden geçerek basıyorsun, haftalık bir eser ortaya çıkartıyorsun ama devlet tarafında saygınlık görmüyorsun. Aksine seni engelliyor, engellemek için çalışıyor.

Mesela muhabirimiz bir siyasi partinin açıklamasına gittiğinde dışarı çıkartılabiliyor. “Sen bu açıklamayı, bu mitingi takip edemezsin” diyorlar. Gazeteci olarak, gazete olarak görmüyorlar bizi.

Devletin genel "tahammülü" mü bu?

Kesinlikle. Ben sadece polisten örnek verdim ama Türkiye'de bir sürü basılı medya var, Hürriyet var, Cumhuriyet var, Sabah var, Evrensel var, BirGün var,  Habertürk var…

Bu gazeteler büyük çoğunluğu hiçbir engellemeyle karşılaşmadan rahatlıkla Türkiye'nin her kurumuna girebiliyorlar. Ama Xwebûn öyle kolay kolay her kuruma giremiyor. Giriyorsa da kişisel olarak giriyordur. Bir memur kişisel olarak alıyorsa da akşam evine götürüp orada okuyordur Xwebûn'u.

Ayrıca birkaç yılda bize operasyon çekerler, sözüm ona onların mantığı ile terbiye ediliriz. Korkacağız ve o yayın çizgimizden vazgeçip onların istediği gazeteciliği yapacağız zannederler. Bu olmasa dahi gazeteciliği bırakıp meydanı onlara bırakacağız sanarlar.

Diyarbakır’ın yüzde 80’i Kürtçe biliyor mudur?

Biliyordur ama gittikçe konuşma oranı azalıyor. Okulda Türkçe, hastanede Türkçe, arabada Türkçe. Her yerde Türkçe konuşulduğu için ve insanlar da alacakları hizmetten Türkçe yaralandıkları için oran düşüyor.

Biz her ne kadar Kürtçe bir gazete çıkartıp bunu engellemeye çalışsak da tek başına çalışmamız yeterli olmuyor.

Açıkçası bu benim ilk Diyarbakır’a gelişim, daha fazla Kürtçe tabela görmeyi bekliyordum ama çok az gördüm…

Eskiden çok daha yaygındı. Özellikle kayyumların atanması sadece belediyedeki Kürtçe hizmete etki etmedi, aynı zamanda bu topluma da sirayet etti. Tabelalar azalmaya başladı.

"Devlet diyor ki Kürt'ün derdini aktarmayacaksın"

16 Kürt gazetecinin tutuklanması hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

Resmi olarak her ne kadar bazı gerekçeler öne sürülse de biz biliyoruz ki Kürtçe gazetecilik çalışmasına yönelik bir operasyon bu. Emniyetin yayınladığı fotoğraflar da bunun açıkça göstergesi.

"Ele geçirdikleri" kameraları, fotoğraf makinelerini, çantalarını, bizim gazetemizin logosu, Azadiya Welat’ın arşivini polis suç diye sergiledi.

90’lı yıllarda devletin öldürdüğü gazetecilerin fotoğraflarını bile suç unsuru saydılar. Bizim çalışma arkadaşlarımızdı o öldürülenler.

Bu bile her şeyin göstergesi. Kürt gazetecileri bu şekilde pasifize edip Kürtçe gazeteciliğinin yok olması amaçlanıyor. Makbul gazetecilik dayatılıyor. Devlet diyor ki Kürt'ün derdini aktarmayacaksın. Kürt'ü şikayet eden habercilik yapacaksın.

Burada olan gelişmeleri değil de devlete yapılmış sözüm ona bir yanlış, bir başkaldırı, bir itiraz bir şey varsa onu dile getireceksin. Bunu yap ki devlet gelip onu rahatlıkla engelleyebilirsin, onun önüne geçebilirsin. Şu anki operasyonun amacı da budur.

Oysa bizler diğer gazetelerin görmek istemediği, kafalarını başka yöne çevirdikleri haberleri yapıyoruz. Mesele içinde Kürdistan ismi geçen siyasi partiler şu an yasaklı burada. İçişleri Bakanlığı izin vermiyor bunu haberleştiriyoruz. Gözümüzün önünde yaşananları yazıyoruz.

Kayyumun ya da valinin esnaf ziyaretini, bir bakanın şehir ziyaretini haber yapmamızı kimse bizden beklemesin. Kürt halkının iradesi gasp edilmişken biz gidip haberleri yapamayız.

Eğer bunu yapacaksak zaten bizim gidip Mezopotamya Ajansı'nda, Xwebûn’da, Medya Haber’de, Sterk TV’de çalışmamıza gerek yok ki. Biz gidip A Haber’de de çalışabiliriz. CNN Türk’e çalışabiliriz.

Yasaklı eylemler 

Diyarbakır’a geldiğimizden beri polislerin takibindeyiz. Nereye gitsek peşimizden geldiler. Buradaki gazetecilerden dinlediğim kadarıyla da herkes takip edildiğini, taciz edildiğini, sürekli GBT’ye sokulduklarını söylüyor. Siz daha önce karşılaştınız mı böyle bir şeyle?

Kişisel olarak fiziki bir takibe uğradığımı hiç görmedim. Takip etmişlerse de ben farkına varmamış olabilirim.

Ancak kurum olarak Xwebûn için geçerli olmasa bile diğer gazete ve gazetecilerin takip edildiğini biliyorum. Çalışmalarının engellendiğini biliyorum.

Mesele şu an HDP Diyarbakır İl Örgütünün önü polislerle doludur. Eylem var. Ama bizim o ailelerle konuşmamız yasak. O eylemi takip edemiyoruz. Polis açıkça bunu birkaç sefer demişti. “Siz gelmeyin, sizi istemiyoruz” demişti.

Ama diğer basın kurumlarına polis alan açıyor, imkan hazırlıyor, yol gösteriyor. Hatta kendisi haber sipariş ediyor “Gel bunu yap” diye.

"Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz"

Son olarak özgürce habercilik yapabileceğiniz günlerin geleceğine inanıyor musunuz?

Kesinlikle inanıyoruz. İnanmasak zaten gazetecilik yapmazdık. Belki bugün sıkıntılar yaşıyoruz, engellilerle, operasyonlarla karşılaşıyoruz, kimi arkadaşlarımız gözaltına alınıp tutuklanabiliyor ama biz vazgeçmeyeceğiz.

Hangi şartlar altında olursa olsun, imkanlarımız elverdiği müddetçe, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz.

Sadece Kürdistan’da değil, tüm Türkiye’de özgür gazeteciliğin yapılacağı şartlarına oluşacağına inanıyoruz.

Hikmet Adal / Bianet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.