Arap dünyasında geçen hafta: Ayasofya, Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu mu?

Arap dünyasında geçen hafta: Ayasofya, Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu mu?

Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi Arap basınında da ilk gündemler arasında yer aldı, Katar dışındaki ülkelerde gazetelerin değerlendirmeleri 'pozitif' görünmüyor.

A+A-

Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılması kararı, bütün dünyada olduğu gibi Arap coğrafyasında da geniş yankı uyandırdı. Özellikle Mısır, Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri basını kararla ilgili Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ciddi eleştiriler yöneltirken, Katar basınında ise övgüler yer aldı. Birçok uzmana göre, karar tamamen siyasi ve başta kötüye giden ekonomi olmak üzere içerideki sorunları örtmeyi hedefliyor.

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili konuşmasında Mescid-i Aksa’ya gönderme yapması Arap basınında konuyla ilgili en çok dikkat çekilen noktalardan biri oldu.

Arap dünyasının bu hafta önemli gündem başlıklarından bir diğeri de yine Libya kriziydi. Bazı uzmanlara göre, ufukta taraflar arasında bir uzlaşma ihtimalinin olmaması, sahada savaşan Libyalı tarafların değil, savaşa müdahil olan ve farklı çıkarları bulunan yabancı tarafların uzlaşamamasından kaynaklanıyor.

IRAK’TA GÜNDEM HAŞİMİ SUİKASTİ, MISIR’DA İSE NAHDA BARAJI

Irak’ta ise radikal örgütlerle ilgili çalışmalarıyla bilinen ve güvenlik konularında Irak hükümetine danışmanlık yapan Hişam El Haşimi’nin suikaste kurban gitmesi gündeme damgasını vurdu. Haşimi’nin daha önce İran’a yakın Ketaib Hizbullah örgütünden tehdit mesajları aldığını açıklaması suikastten sonra gözlerin söz konusu örgüte çevrilmesine neden oldu. Ancak bazı kesimler, bu cinayetin İran’ı sıkıştırmak için başka taraflarca işlenmiş olabileceğine de dikkat çekiyor.

Mısır ve Etiyopya arasındaki Nahda Barajı krizine çözüm bulunması için yürütülen görüşmelerde taraflar hâlâ uzlaşamadı. Etiyopya, barajın sadece elektrik üretimi gibi bir amacının olduğunu savunurken, Mısır bunu kendi güvenliğine ciddi bir tehdit olarak görüyor. Zaman zaman Mısır medyasında, Mısır’ın gerektiği durumda Nahda Barajı’yla ilgili askeri seçeneği de devreye sokabileceğine dair haberler ve tartışmalar yer alıyor.

AYASOFYA KARARI ORTADOĞU AÇISINDAN NE ANLAMA GELİYOR?

“Ayasofya müzesinin camiye dönüştürülmesine yönelik tepkilerde dehşete düşülecek bir durum yok. Yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söz konusu kararla ilgili paylaştığı Arapça ve İngilizce tweet’lerin farklı olmasına da şaşmamalı.

Eğer Erdoğan iki yıldır bozuk olan ekonomiyi ve AK Parti’ye olan halk desteğinin azalmasını gündemden düşürmek gibi yerel siyasi hedeflere ulaşmak için dini kullanıyorsa, başta Ekonomist dergisi olmak üzere Batı basınının yazdığı gibi bu tehlikeli oyunu zekice oynuyor. Özellikle de hedef kitleye yönelik yaptığı konuşmalarda. Ama Ortadoğu açısından bakıldığında yaptığı şey, farklı askeri çatışmaların yaşandığı bu bölgede mezhepsel çekişmeleri daha da beslemektedir.” (Velid Braksiya/Lübnan El Modon gazetesi)

‘AYASOFYA’NIN DİRİLİŞİ MESCİD-İ AKSA’NIN KURTULUŞU MU?’

“Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararından sonra Erdoğan bu mesajı verdi.

Ömer Bin Hattab Kudüs’ü fethettiği zaman Hıristiyanlara olan saygısını ve İslam’ın hoşgörüsünü göstermek için Kıyamet Kilisesi’ni mescide çevirmedi ve orada namaz kılmadı. Bu yüzden böyle bir karar İslam’ı daha da güçlendirmeyecektir. Aksine diğer dinlere mensup olan insanları sürekli hedefte olan İslam’a karşı daha fazla kışkırtacaktır. Yine bu adım dinimizin daha fazla hedef alınmasını ve Müslümanların kanının akmasını durdurmayacak.

Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu, Hıristiyan ve Müslüman Arapların aynı kaderi paylaştığı Filistin davasını desteklemekle olur. Daha fazla bölünmeler yaratmakla değil.” (Nevres Katiş/Rai Al Youm gazetesi)

‘HİÇBİR GETİRİSİ OLMAYAN BİR KARAR’

“Erdoğan’ın daha önce kilise olan Ayasofya müzesini tekrar camiye dönüştürme kararında en garip ve en dehşete düşüren şey, onu futbol taraftar grubu gibi alkışlayan, sevinen ve Müslümanların bir intikam maçında Hristiyanlar karşısında bir önemli nokta kazandıkları şeklinde pankartlar taşıyanlardır. Kültürel, ekonomik ve siyasi hiçbir getirisi olmayan sahte bir kazanç. Bu, Müslüman ülkelerin ekonomilerini Budist Çin, Şintoist Japonya veya Güney Kore’nin ekonomileri gibi ayağa kaldırmayacak.” (Halit Muntasar/Mısır El Vatan gazetesi)

‘LİBYA’DA NASIL BİR ÇÖZÜM?’

“Libya’da askeri bir çözüm olmaz. Bu, Arap veya yabancı her yetkilinin uzun yıllardır devam eden Libya savaşı konusunda söylediği bir sözdür. Ancak esas mesele, silahları susturabilecek çözümün nasıl olacağına odaklanmıştır.

Hafter’in maceraya başlamasından beri ve başkent Trablus’u kontrol altına almak gibi daha pervasız bir aşamaya geçmesiyle beraber, Hafter ve onun Arap ve diğer müttefikleri sadece askeri bir çözüme odaklanmışlardı. Hafter ve müttefikleri Trablus’taki hükümeti zayıflatıp başkent Trablus’a girmenin kolay olduğunu düşünüyorlardı. Böylece kazanan istediğini elde eder mantığıyla, istedikleri siyasi çözümü dayatacaklardı.

Öyle görünüyor ki Hafter’in diğer müttefiklerinin aksine Moskova, Libya konusunda Ankara ile müzakere edebilmeye en fazla gücü olan taraftır. Tabi Suriye meselesi üzerinden aralarında açılan iletişim kanalları üzerinden.

Çözüm için bugün gerekli olan, sahada savaşan tarafların bir ateşkese oturmaları ve iktidar ile servetin bölüşülmesi için bir formül üzerinde ikna edilmeleri değil. Önemli olan Libya savaşına müdahil olan uluslararası güçlerin taleplerini karşılayacak uzlaşmaya varmaktır.” (Cumana Ferahat/El Arabi El Cedid gazetesi)

‘HAŞİMİ SUİKASTİ BAŞBAKANA BİR MESAJ’

“Irak’ta radikal İslamcı örgütler konusunda uzman ve güvenlik konularında hükümete danışmanlık yapan Hişam El Haşimi suikasti, Irak’ın içinde bulunduğu istikrarsızlık ve kaosa ışık tutar nitelikte.

Hişam el Haşimi suikastının arkasında duran taraflar halen meçhul. Bazı kesimler bununla ilgili İran’a bağlı silahlı grupları sorumlu tutarken, bazıları da Irak’taki IŞİD’e işaret ediyor.

Hişam El Haşimi, şu anki hükümete, Irak’ta sosyal adalet, yolsuzluğun bitirilmesi, demokrasi ve İran’ın nüfuzunun bitirilmesini isteyen harekete yakın bir isimdi. Dolayısıyla bu, daha önce ABD elçiliğinde bir roket atılmasından dolayı Ketaib Hizbullah örgütünün bir merkezini basıp bazı savaşçılarını tutuklatan, silahların sadece ordu ve güvenlik birimlerinde olmasını isteyen ve milisleri kontrol altına alma sözü veren başbakan Mustafe El Kazımi’ye bir mesajdır.

Başbakan El Kazımi bugün oldukça zorlu ve patlamaya hazır mayınlı bir yolda yürüyor. Üstelik ülkede iki büyük ve rakip güçle karşı karşıya. Dolayısıyla yapacağı en ufak bir hesap hatası felaketle sonuçlanır.” (Rai El Youm gazetesi/Başyazı)

‘MISIR NAHDA BARAJINI YAŞAMSAL TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR’

“Nahda barajı sorunu bazılarının konuyu ele aldığı şekildeki basitlikte değildir. Yine aynı şekilde duygusal bir konu değil, üç ülkede yaşayan milyonlar için stratejik ve hayati bir konudur.

Mısır’ın kendi açısından Nil nehri sularındaki hakkıyla ilgili haklı korkuları var. Zira Nil nehri Mısır için ana yaşam çizgisini oluşturmaktadır. Ancak Etiyopya’nın inşa ettiği baraja sadece su güvenliğine yönelik tehdit penceresinden bakılması Kahire’de insanların genel olarak odaklandığı husus. Özellikle de basında, barajın vurulması ve askeri açıdan gerilim dillendiriliyor.” (Osman Mirğeni/Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)

Gazete Duvar

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.