Afrin'in nüfus yapısı 2018'den bu yana nasıl değişti(rildi)?

Afrin'in nüfus yapısı 2018'den bu yana nasıl değişti(rildi)?

.

A+A-

Erdoğan, Afrin “operasyonu” sonrası Türkiye'deki Suriyeli mültecilere işaret ederek "bütün meselenin Afrin'i gerçek sahiplerine teslim etmek" olduğunu söylemişti. Peki, tarihte "Kürt Dağı" olarak bilinen Afrin'in nüfus yapısı o günden bu yana nasıl değişti?

"Şimdi bütün mesele Afrin'i gerçek sahiplerine teslim etmek... 3,5 milyon Suriyeli topraklarımızda var mı? Var. İşte bizim hedefimiz topraklarımızdaki Suriyeli kardeşlerimizi kendi topraklarına bir an önce göndermek..."

Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sözleri sarf ettiğinde takvimler 21 Ocak 2018'i gösteriyordu. Bundan bir gün önce Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) Afrin'e yönelik "Zeytin Dalı Operasyonu" düzenlemiş ve Afrin 24 Mart 2018'de "tamamen kontrol altına alınmıştı."

Bundan 4 yıl ve bir "Barış Pınarı Operasyonu" sonra Erdoğan'ın gündeminde bu kez de kuzeydoğu Suriye'deki Menbiç ve Tel Rıfat var.

Türkiye'deki Suriyeli mülteciler için İdlib'de inşa edilen briket evlerin teslim edilmeye başlandığı, "Afrin'e başka bölgelerden getirilip yerleştirilenlerin" Türkiye'nin desteklediği SMO'nun kontrolündeki Afrin'de yüksek elektrik fiyatlarını protesto ettiği bir dönemde, bölgenin nüfus yapısının yıllar içinde nasıl değişti(rildi)ğine yakından bakmakta ise fayda var.

Grafik: Oxford Analytica, 17 Aralık 2020 itibariyle Kuzeydoğu Suriye'de güç dağlılımı

"Kürt Dağı" Afrin

Türkiye, mevcut durumda Türkiye destekli SMO'nun kontrolü altında bulunan Afrin'deki demografik yapıyı değiştirmek ile suçlanıyor.

BBC Türkçe'nin Fransalı araştırmacı Fabrice Balanche'a atıfla paylaştığı verilere göre, Türkiye'nin Dicle ve Fırat arasında "güvenli bölge" oluşturmaya çalıştığı 32 kilometrelik şeritte, Ekim 2019 itibariyle 650 bin Kürt, 180 bin Arap, 10 bin Türkmen, 10 bin Hıristiyan yaşıyordu.

Tarihte "Kürt Dağı" olarak da bilinen Afrin'in nüfusunun ise yüzde 80-90 arasında Kürtlerden oluştuğu tahmin ediliyordu.

Afrin'in SMO tarafından kontrol edilmesinden 3 yıl sonra, Rûdaw'a konuşan Rusya'nın Irak Büyükelçisi Elbrus Kutrashev, 26 Ocak 2021 tarihli röportajda, "Afrin'deki Kürtlerden ve diğerlerinden gelen raporlara" atıfla, "Orada bir demografik değişim var. Bu, oradaki Kürt varlığına karşı yapılıyor" dedi:

"Ben buna yerli nüfusa karşı bir felaket diyorum."

Büyükelçi Kutrashev'e göre, Afrin'deki Kürtler bu süreçte ilçeden "ayrılmaya zorlanmış ve evleri silahlı gruplara verilmişti."

Yerinden edilen Kürtler

Nisan 2020'de konuyla ilgili bir rapor yayınlayan Afrin merkezli İnsan Hakları Örgütü, "işgalin ilk 2 yılında Kürt nüfusunun yüzde 60'ın üzerinde azaldığını" ortaya koydu: "Son istatistiklere göre, Afrin bölgesindeki yerli Kürt nüfusun büyüklüğü Ocak itibariyle yüzde 34,8 oldu." İnsan Hakları Örgütü'ne göre, Kürtler daha önce Afrin nüfusunun yüzde 97'sini oluşturuyordu.

Aynı döneme ait Birleşmiş Milletler (BM) verileri de Afrin'de yaşayan 150 binde fazla Kürt yurttaşın yerlerinden edilerek Halep'in kuzeyinden Tel Rıfat'taki Şahba kampına yerleştirildiğini tahmin ediyordu.

Tevekkeli değil, dönemin Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Dışişleri Bakanı Abdel Karim Omar da "Erdoğan, ordusunun kontrol ettiği bölgenin etnik yapısını değiştirmek istiyor. Türkiye, işgal etmeden önce Afrin nüfusunun yüzde 85'i Kürttü. Şimdi yüzde 20'si..." demişti.

Güncel veriler ne söylüyor?

Mezopotamya Ajansı'nın (MA) 17 Mart 2022 tarihli haberine göre, Afrin'deki Kürt nüfusu bu süreç içinde yüzde 25 azaldı.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kürdistan Bölgesi Temsilciliği'nin resmi rakamlara atıfla açıkladığı raporda şu değerlendirmelere yer verildi:

"Resmi verilere göre, 300 binden fazla Afrinli yurttaş göç etti. Şu anda Afrin'deki Kürt nüfusu yüzde 25 oranında azaldı. 400 binden fazla Arap Afrin'e yerleştirildi. Kamu alanlarının isimleri Arapça ve Türkçe olarak değiştirildi. Türk bayrağı çekildi. Okulların dilleri Türkçeye çevrildi; dolayısıyla, Afrin'de Kürtlerinin kimliğini Osmanlıya dönüştürmek istiyorlar.

"Afrin'in 4 yıllık işgal sürecinde 8 bin sivil kaçırıldı. Bazıları kefaletle serbest bırakıldı. 650'den fazla sivil, 20 çocuk ve 75 kadın öldürüldü. 70 kadın cinsel tacize uğradı. 12 bin zeytin ağacı yakıldı ve yaklaşık 350 bin ağaç kesilerek satıldı. Binlerce sivil yurttaşın evi yağmalandı ve malları çalındı. Okulları da cezaevlerine ve askeri üslere çevirdiler.

"Katar ve Almanya gibi ülkeler, Türk devletinin Afrin'in demografik yapısını değiştirmesine yardım ediyor."

Rojava Bilgi Merkezi ise konuyla ilgili şu verileri paylaştı:

"Türkiye'nin Afrin'i işgali sonucunda 300 binden fazla kişi yerinden edildi. İşgal başladığından beri Türkiye ayrıca yüzbinlerce cihatçı savaşçı ve ailesini - özellikle de kötü şöhretli Ceyş-ul İslam (İslam Ordusu) üyelerini - Suriye'de isyancıların elindeki bölgelerden Afrin'e transfer etti."

Hak örgütleri ne diyor?

Türkiye'nin Afrin'e yönelik "operasyonunun" başlamasından yaklaşık üç ay sonra, 8 Nisan 2018'de bir rapor hazırlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de "Türkiye'nin müttefiki olan gruplar yağmacılık yapıyor, insanların özel eşyalarını tahrip ediyor" uyarısında bulunmuştu:

 

Afrin'in kontrolünü elinde bulunduran Türkiye güçleri ve hükümet-dışı silahlı gruplar yağmacılığı durdurmalı ve verilen hasarın sorumlularından hesap sormalıdır.

"Afrin'deki insani durum çatışmalardan kaçan tüm siviller için epeyce ağır, ancak hükümet kontrolü altındaki bölgelere girişleri engellenenler ve mülkleri yağmalananlar iyice korunmasız halde" diyen HRW Orta Doğu Direktör Yardımcısı Lama Fakih, şu değerlendirmeyi yapmıştı:

"Türkiye güçleri ve hükümet karşıtı silahlı gruplar Afrin'de çığrından çıkmış durumdaki yağmacılığa ve sivillerin mal mülklerini tahrip etmeye son vermeli, hükümet güçleri ise kaçmaya çalışanları engellemekten vazgeçmeli."

"Demografik mühendislik laboratuvarı"

Al-Monitor haber sitesinden Dan Wilkofsky, Amberin Zaman ve Mohammed Hardan'ın Temmuz 2021 tarihli makalelerinde de atıfta bulunduğu BM Suriye Araştırma Komisyonu'nun Mart 2021 tarihli raporunda ise konuyla ilgili özetle şu değerlendirmeler yer alıyordu:

"2018'de ele geçirildiği duyurulan Afrin'de (...) güvenlik boşluğu oluştu ve bu da savaşçıların insanları kaçırmasına, rehine almasına ve insanlardan haraç kesmesine imkân tanıyan bir ortam yarattı.

"Daha küçük ölçüde olmakla birlikte benzer durumlar Barış Pınarı Harekâtı'nın ardından Resulayn ve Tel Abyad kasabaları ve civar bölgelerde de gözlemlendi ve bundan en çok kadınlar dâhil olmak üzere evlerine dönüş yapan Kürt kökenliler etkilendi.

"Kürt (zaman zaman da Ezidi) kadınlar gözaltı esnasında tecavüze uğradılar ve onur kırıcı ve aşağılayıcı eylemler, tecavüz tehditleri, 'bekâret kontrolü' ya da kadın tutuklunun istismarı sırasında çekilen fotoğraf ve videoların yayılması gibi başka cinsel şiddet türlerine maruz kaldılar."

Ayrıca, Kayıp Afrinli Kadınlar Projesini başlatan araştırmacı Meghan Bodette'in tespitlerine göre, yazının yayınlandığı dönemde kaçırıldığı bildirilen toplam 228 kadından 135'i halen kayıptı.

Wilkofsky, Zaman ve Hardan ise Afrin'le ilgili şu değerlendirmede bulundu:

"Kürtlerin büyük bölümünün zorla sürüldüğü ve azınlık durumuna düştüğü Afrin, devrimci coşkuyla yola çıkan Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin nasıl doyumsuz bir hırs ve suça savrulduğunun kasvetli bir örneğini sunarken, Suriyeli Kürtlerin özerkliğini engellemekte kararlı olan Türkiye için adeta bir demografik mühendislik ve kültürel emperyalizm laboratuvarına dönüştü."

Erdoğan'ın "Fırat'ın doğusu" planı ve briket evler

Gazeteci ve yazar Fehim Taştekin, BBC Türkçe için kaleme aldığı "Türkiye'deki sığınmacılar: Suriye'deki siyasi durum ve genel güvenlik nüfus transferi için uygun mu?" başlıklı 11 Mayıs 2021 tarihli yazısında Türkiye'nin Suriyeli mültecileri Fırat'ın doğusuna "döndürme" planını "Afrin'deki durum" ile paralellik kurarak özetle şöyle değerlendirmişti:

"Erdoğan 2019'da Fırat'ın doğusunda inşa edilecek kentlere 2 milyon sığınmacıyı döndürme planını BM Genel Kurulu'na sunmuştu. Plana göre, 32 kilometre derinliğindeki şeritte ilk etapta 1 milyon sığınmacı için 10 ilçe ve 140 köy inşa edilecekti. İkinci aşamada M-4 yolunun altından Deyr ez-Zor'a kadar olan alana 1 milyon sığınmacı yerleştirilecekti.

"Erdoğan bunun için uluslararası toplumdan mali, siyasi ve askeri destek talep ediyordu. Muhatapları öneriyi gerçekçi bulmadı. Aradan geçen iki yılda koşullar değişmedi.

"Beri tarafta sığınmacıların Türkiye'ye geçişlerini önlemek için İdlib'de çadır kentler kuruldu ve daha sonra briket evlerin inşasına başlandı.

"Erdoğan'ın sözünü ettiği 77 bin briket ev de İdlib kırsalında Türkiye sınırlarına yakın yerlerde inşa ediliyor.

"Erdoğan'ın paylaştığı bilgilere göre evlerin 57 bin 306'sı tamamlandı. Buralara 50 bin aile yerleştirildi. Briket ev sayısı 100 bini bulacak.

"Başta Demokratik Birlik Partisi (PYD) olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi'ndeki" aktörler, Türkiye'nin planladığı gibi bir geri döndürme ve yerleştirme planın özellikle Kürtler aleyhine demografik yapıya müdahale, yerleşim merkezlerinin etnik, dini ve mezhebi kimliğini bozma amacı taşıdığını düşünüyor.

"Afrin'deki durum bu kanaati besliyor."

Selay Dalaklı / Bianet

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.