Şaban Aslan

Şaban Aslan

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD boşuna Büyük Ortadoğu Projesini ortaya koymadı  

A+A-

   Arap Baharıyla başlayan, Suriye’deki iç savaş halende devam ediyor. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi veren Kürtler ve değişik ülkelerden gelen radikal İslamcılar arasında yaşanan çatışmalar, ülkenin enerji kaynakları açısından zengin bölgelerinde yoğunlaştı.

    İç savaş başlamadan önce petrol ve diğer zenginlik kaynaklarını uluslararası piyasaya sunmayı ve limanlarıyla, ülkenin enerji hatlarının geçiş noktası olarak küresel bir aktör haline getirmeyi hedefleyen, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat bu enerji kaynakların kontrolünü bir türlü sağlayamıyor.

    Suriye topraklarında mevcut olan petrol, yabancı devletlerin petrol uğruna vekâlet savaşları yürütecekleri kadar zengin petrol yataklarına sahip olan bir ülke değil.

    En büyük neden; başat ABD, İngiltere, Fransa, Almanya İtalya, İspanya ve benzeri diğer Avrupa devletlerinin amacı; İran, Irak Merkezi Hükümeti ve Suriye arasında ki antlaşmaya göre on milyar dolarlık, ortak petrol boru hattının engellemesidir.  

     Çevredeki ülkelerin petrol açısından zengin olması, Suriye'nin coğrafi konumu itibariyle bunları uluslararası piyasalara ulaştıracak denizde ki limanlarına sahip olması, Suriye için büyük bir avantajdır. 

     İç savaş başlayana kadar, Suriye’de yaşayan altı yüz bin Kürt kimliksizdi. Özerklik arayışları perspektifinden bakıldığında, Suriye’nin kuzey doğusundaki petrol yataklarının, o bölgede yaşayan Kürtlerin ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak kadar zenginlikte olması, oradaki yapılanmaya siyasi güç kadar ekonomik bir güç de katıyor.

    2009 yılında Ankara’da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, enerji yollarının geçtiği bu coğrafyayı “Dört Deniz Stratejisi” çatısı altında toplayıp Suriye’nin bir ticaret ve enerji merkezi haline geleceğini söylemişti.

     Suriye’de başlayan iç savaşla bir bütün olarak değil, daha çok birbirlerinden etnik ve siyasi yapılara sahip ayrılan toplumlar olarak uluslararası piyasaya açılmak istiyorlardı.

     Kürt gruplar ve değişik ülkelerden gelen İslamcı çeteler arasındaki mücadelenin en çok yoğunlaştığı yerlerden biri, Suriye’nin kuzeydoğusunda doğal kaynaklar açısından zengin olan bölge Batı Kürdistan’dır. Rojava’nın da önemli bir kısmını kapsayan Rimelan bölgesidir.

    Kuzeydoğudaki Cezire bölgesinde bulunan Rimelan’ın yanı sıra yine Kürt bölgesindeki Suveydiye de Suriye’nin petrol açısından en zengin bölgelerinden biridir.

     El Kaide bağlantılı El Nusra ile Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’nin kuzeyde bir İslam devleti kurmaya çalışıyorlardı. Kürt grupların kendi öz yönetimlerini oluşturmak istedikleri bölgede etkin olan Kürt siyasi yapılanması PYD “Demokratik Birlik Partisi” dir.

     PYD’nin denetiminde olan YPG (Halk Savunma Birlikleri) doğal kaynaklar açısından önemli görülen Rimelan bölgesini çeteci İslamcılara kaptırmamak için çok ciddi şekilde bütün güçleriyle savaşıyorlardı.   Suriye’nin Kuzeydoğudaki petrol sahaları “ Rojava’ya yetebilecek kadar var.”

     Kürtlerin yanı sıra, Araplar, Ermeniler, Keldaniler, Ezidiler ve Süryanilere de ev sahipliği yapan bölge, petrol yatakları kadar etnik yapısıyla da Kerkük’ü andırıyor.

    Daha önce rejime bağlı özel eğitimli personel ile korunan Rimelan’ın, Mayıs 2013’ten bu yana YPG kontrolüne geçti. 

   “Rimelan, YPG kontrolüne geçene kadar Kürtlerle El Nusra arasında çatışma yoktu. Ne zamanki YPG, Rimelan’ı ele geçirdi, orada bulunmayan El Nusra, oraya ulaşmanın yollarını aradı.”

   “Kürtlerin amacı:  Bölgede bulunan petrol enerji potansiyelini halklar arasında eşit şekilde paylaşacak.”    

    Suriye üzerinden enerji savaşından bahsedilecekse, baş aktör olarak görünmek isteyen Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez ülkelerinin, Hürmüz Boğazı’nı baypas etmek için Esad rejiminden kurtulup, petrol ve doğalgaz boru hatlarını Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaştırma planları var. İkinci aşamada petrol sahalarının paylaşılması savaşını görüyoruz. Rimelan başta olmak üzere Cezire bölgesindeki bazı petrol alanları 2013 yılında, terör örgütü olan El Kaide’nin denetimi altına girmişti.            

     Suriye’de iç savaş döneminde El Kaide, ele geçirdiği kuyulardan çıkartılan petrolü ilkel yöntemlerle arıtıp, üçüncü taraflara satmakla kalmıyor.  Aynı zamanda da Beşar Esad’ın kontrolü altındaki kentlere giden petrol boru hattına dokunmaması karşılığında Esat’tan para alıyordu.

     Kürtlerle ve bazı bölgelerde yerel Arap aşiretleriyle yaşanan çatışmanın tetikleyicisi petroldür. Başta Rimelan olmak üzere bölgedeki petrol ve doğalgaz yatakları Kürtler açısından en önemli olay Kürt özerk varlığının en temel güvencesidir.

    Kürtler, Suriye’de Beşar Esad rejimine karşı mücadelede “farklı bir yol” izleyerek savaşı kendi bölgelerinden uzak tutma amacı güdüyordu.

    İç savaş döneminde Kürtlerin amacı Çatışmasız mevzi kazanma ve çatışmasız kazanımları koruma taktiği doğrultusunda hareket ederek kendi öz kaynaklarını sonu gelmez çatışmalarla tüketmek istemiyorlardı.

    Bazı Uzmanların belirlemelerine göre, Suriye’nin idaresinden çok kendi bölgelerinin kontrolünü ellerinde tutma hevesindeki Kürtler için, Rimelan’daki kaynaklar kıymetlidir. Yeni oluşacak emirliklerini Suriye’ye yaymak isteyen El Kaide’nin gözü daha yükseklerdeydi. Suriye’deki iç savaşın nasıl ve ne zaman biteceği halen belli değil.

    Yerel düzeyde bilfiil çatışan taraflar açısından petrol kaynaklarının denetiminin önemi ortada ama Ortadoğu gaz ve enerji uzmanı Siamak Adibi’ye göre, Suriye’deki petrol kaynakları önemli fakat bölgede yabancı devletlerin çıkar gözetecekleri kadar büyük değildi. İstenilen hedef “Ortadoğu’daki değişimin parçası olmak.”

    Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusun ve Kürt siyasetinin varlığını, yalnız etnik ortaklık açısından değil, zengin enerji hattının çıkış kapısı olması açısından da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden bağımsız düşünmek zor görünüyor.

    Sünni ağırlıklı Kuzey Irak Kürt yönetimi ve Şii Bağdat yönetimi arasında iplerin gerilmesi de kuzeyi daha bağımsız diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurmaya yönlendiriyor.

    Uluslararası enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre, Suriye’deki enerji eksenli mücadelede asıl amaç Irak’ın kuzeyindeki petrolün “merkez hükümetinin onayı olmadan, Türkiye ve Suriye üzerinden bölgeden çıkarılması.”

     Böylesi bir denklemde geçiş hatları açısından, Suriye’nin yanı sıra Türkiye’nin konumu da önem kazanıyor. 

    Kürtler petrolünü denize ulaştırmak zorundadırlar:

    Güney Kürdistan petrolünü, Avrupa pazarlarına ulaştırmak için, Suriye’de Lazki, Afrin veya Banyas olmazsa Türkiye’de İskenderun üzerinden denize ulaştırmak zorundadır. Enerji uzmanlarına göre, Kuzey Suriye’de özerk bir Kürt oluşumun Güney Kürdistan’la işbirliğine gitmesiyle Güney Kürdistan petrolünün ihracatının kolaylaşacağı görünüyor.

    Suriye’nin denize açılan kapısı ve asıl petrol ithalat alanı Tartus ve Lazkiye arasındaki Banyas limanlarıdır. Suriye’nin kuzeydoğusundaki petrol sahalarından çıkan boru hatları da Banyas’a gidiyor.  Suriye Kürtleriyle Şam arasındaki ilişkiler Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.     

    Rojava’da oluşacak bir yapılanma, El Kaide’yi saf dışı bırakacak, bir Kürt özerk yönetimi, Şam ile yakın ilişki içinde olursa, Güney Kürdistan ve Rojava’dan gelecek Kürt petrolü uluslararası pazara Banyas’tan açılabilir. Halen Banyas, Şam yönetiminin kontrolündedir.   

   Türkiye, coğrafi konumu gereği, enerji kaynağı olarak görülmese de, enerjinin uluslararası piyasalara açılacağı az sayıdaki kapılardan biri olma açısından önemlidir.  

    Konumu ne kadar iyi değerlendirebileceği ise, hem Güney Kürdistan, hem de Suriye'nin kuzeyindeki Kürt yönetim ve yapılarıyla ilişkilerinin seyrine bağlı görünüyor.

    Kürt önderleri, dünyada baş döndürücü bir hızla gelişmiş ve gelişmekte olan teknolojiyi takip edip ve dünyada mevcut olan devletlerarasındaki güç dengelerini dikkate alarak hareket etmek zorundadırlar.

    Irak merkezi hükümeti petrolün ekonomik ve siyasi gücünü kayıp etmemek için, enerji alanındaki her türlü kozu, Federe Kürt Devletine karşı kullanıyordu.

    Kerkük ve Yumurtalık boru hattıyla Türkiye üzerinde akışı sağlanan Güney Kürdistan petrolünün satışı için yapılan görüşmeler tamamlandı. Ceyhan’daki depolarda iki buçuk milyon varil petrolün ilk satışı 22 Mayıs 2014 günü gerçekleşti.  

   Tarihte ilk defa Kürtler, Türkiye üzerinden kendi petrolünü, dünya piyasasına sürdü.

     Madde olarak petrol, devlet olarak İngilizler, Kürtleri ve Kürdistan’ı parçaladı. Kürt önderleri akıllı bir politika ürettikleri zaman; petrol, doğalgaz ve su Kürtleri birleştirecek.

    Merhum Melle Mustafa Barzani demişti Kürtlerin değeri bir varil petrol kadar yoktur.

    Merhum Mam Celal Talabani demişti petrolümüz kelepçe olmuş bileklerimize, palanga olmuş ayaklarımıza vurulmuş.

     İngiltere’nin yetiştirdiği büyük devlet adamı Churchill Avam Kamerasında yaptığı bir konuşmada demişti bir damla petrol bir damla kandan daha kıymetlidir.  

    Meşhur sözdür:  Dünyadaki bütün savaşlar ve barışlar yeraltı ve yer üstündeki zenginlik kaynakları için yapılıyor.

 

Şaban Aslan

 

Önceki ve Sonraki Yazılar